Değerli okurlarım, Mısır da ordu eliyle kanlı katliamlar yapılmakta. Mısırın her yöresi kan gölüne döndü. İnsanlar yığıntılar halinde ceset haline dönüşürken tüm dünya adeta alay edercesine küçük sözcüklerle olayı kınıyor polemiğine giriyorlar.
Beni bu olayda düşündüren ana tema olayların önce Libya ya ardından yurdumuza dönüştürülmesidir. İşte bu aşamada dikkatli ve uyanık olmalıyız. Ülke bütünlüğüne zarar verecek eylemlerden tüm halkımızın kaçınması gerekir. PKK güneydoğuda kaşınıyor ve olayları kaşımakta da ısrar ediyor. En ufak bir kıvılcım Türkiye de bir iç savaşı körükler. Allah korusun bu eylemler ve bu kıvılcımlar aynen Sevr antlaşmasında olduğu gibi yurdumuzun işgaline sebep olabilir.
Değerli dostlar, son zamanlarda bana göre palavra olan ve haddini aşan bir sözcük dolaşıyor gündemde, “Sandık demokrasinin şerefi”.
Yok ya, halk vekilini seçiyorsa vekil halkın yararına, halktan hiçbir şey saklamadan görevini ifa etmelidir. Kendi menfaatlerini kendi düşünce ve anlayışını bir tarafa bırakmalıdır.
Mısır da dikte bir rejim vardı. Başkan Mübarek, zorbalık ve kendi menfaatleri doğrultusunda adeta firavun edasıyla ülkesini yönetiyordu. Arap baharı başlığı altında Mübarek’ i gönderdiler. Mübarek komada ve demir parmaklıklar ardında ifade verirken yalancı baharı yaşatmayı çalışanlar sinsi sinsi gülüyor, sırtlanlar gibi sırıtıyorlardı. Ordunun yapmış olduğu darbeyle cumhurbaşkanı olan Muhammet Mursi, halkın ihtiyaçlarına cevap verememiş, şeriat düzeni dahilinde ülkeyi yönetmeye kalkışmış adeta bir firavun da o kesilmişti.
Halk bezgin ve umutsuzdu. Bizim gibi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iktidardan memnun olmayanlar askerin silahına sarılıyorlardı. 
Mısır genel kurmay başkanı Abdulfettah El Sisi Mursi yi tutuklayarak yönetime el koyuyordu.
Ancak genel kurmaya karşı olan Müslüman kardeşler  ve muhaliflerin önderliğinde direnişçiler meydanları dolduruyor  ve taleplerini darbecilere iletiyorlardı. Ancak Mısır da firavunlaşmaya hazır ve nazır olan zihniyet boş durmuyor, kardeşi kardeşe kıydırarak adeta Mısır’ı harabeye döndürüyorlardı.   
Dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay rastlanılmayacak bir katliama sebep olan Mısır ordusu ve darbeci generali nasıl bir son bekliyor bilemiyoruz. Ancak halkına kıyan, gözü dönmüş bu generali kimin oraya peydahladığını hepimiz kolayca biliyoruz galiba.
Özellikle emperyalistlerin ağa paşası olan ABD bu katliama gerekli sesi vermeyerek darbecilerin arkasında durduğunu gösteriyordu.  
Türk siyasi iktidarısın da Türkiye de ki direnişçilere hain gözüyle bakması ama bir başka ülkedeki direnişçileri de desteklemesi esef ve üzüntü vericidir. İşte bu aşamalarda sandık demokrasinin şerefidir diyerek kimse topu taca atmamalıdır. Yönetim adaletli, hukuka uygun, demokrasi ilkeleri dahilinde hareket etmelidir. Yukarıda bıyık aşağıda ki sakal asla unutulmamalıdır.
Köşemden Mısır ordusunu ve bu zemini hazırlayanları şiddetle lanetleyip kınıyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi özgürlüklerin dayanağı olup asla bu ilkelerden taviz verilmemelidir. 

 

Değerli okurlarım,

Mısır da ordu eliyle kanlı katliamlar yapılmakta. Mısırın her yöresi kan gölüne döndü. İnsanlar yığıntılar halinde ceset haline dönüşürken tüm dünya adeta alay edercesine küçük sözcüklerle olayı kınıyor polemiğine giriyorlar.Beni bu olayda düşündüren ana tema olayların önce Libya ya ardından yurdumuza dönüştürülmesidir. İşte bu aşamada dikkatli ve uyanık olmalıyız. Ülke bütünlüğüne zarar verecek eylemlerden tüm halkımızın kaçınması gerekir.

PKK güneydoğuda kaşınıyor ve olayları kaşımakta da ısrar ediyor. En ufak bir kıvılcım Türkiye de bir iç savaşı körükler. Allah korusun bu eylemler ve bu kıvılcımlar aynen Sevr antlaşmasında olduğu gibi yurdumuzun işgaline sebep olabilir.Değerli dostlar, son zamanlarda bana göre palavra olan ve haddini aşan bir sözcük dolaşıyor gündemde, “Sandık demokrasinin şerefi”.

Yok ya, halk vekilini seçiyorsa vekil halkın yararına, halktan hiçbir şey saklamadan görevini ifa etmelidir. Kendi menfaatlerini kendi düşünce ve anlayışını bir tarafa bırakmalıdır.Mısır da dikte bir rejim vardı. Başkan Mübarek, zorbalık ve kendi menfaatleri doğrultusunda adeta firavun edasıyla ülkesini yönetiyordu. Arap baharı başlığı altında Mübarek’ i gönderdiler. Mübarek komada ve demir parmaklıklar ardında ifade verirken yalancı baharı yaşatmayı çalışanlar sinsi sinsi gülüyor, sırtlanlar gibi sırıtıyorlardı. Ordunun yapmış olduğu darbeyle cumhurbaşkanı olan Muhammet Mursi, halkın ihtiyaçlarına cevap verememiş, şeriat düzeni dahilinde ülkeyi yönetmeye kalkışmış adeta bir firavun da o kesilmişti.Halk bezgin ve umutsuzdu. Bizim gibi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iktidardan memnun olmayanlar askerin silahına sarılıyorlardı. Mısır genel kurmay başkanı Abdulfettah El Sisi Mursi yi tutuklayarak yönetime el koyuyordu.Ancak genel kurmaya karşı olan Müslüman kardeşler  ve muhaliflerin önderliğinde direnişçiler meydanları dolduruyor  ve taleplerini darbecilere iletiyorlardı.

Ancak Mısır da firavunlaşmaya hazır ve nazır olan zihniyet boş durmuyor, kardeşi kardeşe kıydırarak adeta Mısır’ı harabeye döndürüyorlardı.   Dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay rastlanılmayacak bir katliama sebep olan Mısır ordusu ve darbeci generali nasıl bir son bekliyor bilemiyoruz. Ancak halkına kıyan, gözü dönmüş bu generali kimin oraya peydahladığını hepimiz kolayca biliyoruz galiba.Özellikle emperyalistlerin ağa paşası olan ABD bu katliama gerekli sesi vermeyerek darbecilerin arkasında durduğunu gösteriyordu.

Türk siyasi iktidarısın da Türkiye de ki direnişçilere hain gözüyle bakması ama bir başka ülkedeki direnişçileri de desteklemesi esef ve üzüntü vericidir. İşte bu aşamalarda sandık demokrasinin şerefidir diyerek kimse topu taca atmamalıdır. Yönetim adaletli, hukuka uygun, demokrasi ilkeleri dahilinde hareket etmelidir. Yukarıda bıyık aşağıda ki sakal asla unutulmamalıdır.Köşemden Mısır ordusunu ve bu zemini hazırlayanları şiddetle lanetleyip kınıyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi özgürlüklerin dayanağı olup asla bu ilkelerden taviz verilmemelidir.