Bundan yıllar önce Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Perez'e, "One minite" diyince, bizim çokbilmişler İstanbul’un dört bir yanına dört bir yanına, "Dünya Lideri" yazdırmışlardı!
En tepeden bizzat kendisinden mi talimat gelmişti bilinmez ama haberi olmadığı gibi bir saflığı düşünemiyorum.
Gel zaman git zaman bu “Dünya Liderliği” adeta bir sakız haline getirildi. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi yurt dışında da bu söyleme sarılmışlardı.
Beyefendi her nereye gidiyorsa konuşmalar öncesindeki anonslarda hep başvurulan slogan, “Dünya Lideri” oldu.
Günler ayları kovaladı, aylar yılları derken günümüze, daha doğrusu emperyalist güçler tarafından yaklaşık 3 yıl önce başlatılan Suriye saldırısında bizim “Dünya Lideri” hep önde hep askeri operasyondan yana oldu.
Birçok yerde “Bize BOP’ta bir görev verildi, biz o görevi yapıyoruz” açıklaması ve benzeri açıklamalar yaptı.
Son bir ay içinde ise Suriye’de kimin tarafından atıldığı netleştirilemeyen kimyasal bomba olayından sonra beyefendi yattı kalktı, Suriye’ye uluslararası gücü Suriye’ye askeri müdahaleye çağırdı. Askeri müdahale demek, Suriye’yi bombalamak demek, insanların yaşamlarını yitirmesi demekti. Ama Beyefendi için, bunun hiçbir önemi yoktu.
Üstelik te 3-4 yıl öncesinde Türkiye’nin dış resmi dış politikasını açıklayan Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu, “Komşularımızla sıfır sorun” anlayışını benimsediklerini söylüyordu.
Bu nasıl bir “komşularımızla sıfır sorun” politikası ise gelinen noktada “komşularımızla sıfır dost” bırakmamıştık.
Suriye rejiminin yıkılması için Suriye’deki kendi deyimleriyle,“muhaliflere” ama dünya kamuoyundaki anılan isimleriyle, “isyancılara” olmadık yöntemlerle destek verildiği yazılıp çiziliyor, gün geçmiyor ki ulusal ya da uluslar arası medyada bu konuda çok ciddi yayınlar yapılıyordu.
Sonuçta Rusya Devlet Başkanı Putin, “Kimyasal silahı isyancılar kullandı” derken, Suriye Devlet Başkanı “Kardeşim Esad” ise şimdi buraya yazmak istemediğim şekilde Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ı çok ağır bir dille suçluyordu.
Ama bence hepsinden önemlisi bir dönem iktidarın ilk dört beyninden biri olan Abdullatif Şener’in, açıklaması çok daha anlamlıydı!
Şener, “Türkiye’nin son derece sorunlu bir şekilde Suriye’deki isyancılara içinde ağır silahların da bulunduğu 400 ton ağırlığında silah yardımı yaptığını” açıklıyordu.
İşte bu hepsinden önemli ve üzerinde çok ciddi şekilde durulması gereken bir açıklamaydı ve Türkiye’yi bugün de önümüzdeki süreçte de çok zor durumlara sokacak bir detaydı. Ama bizim Beyefendi, tüm bu olup bitenlere rağmen dur durak bilmiyor, Emperyalist sömürgecilerin başı Amerika Başkanı Obama’dan da öteye geçerek, “Şam’ın mutlaka bombalanması gerektiğini” her platformda ve yüksek sesle söylüyordu.
Peki ya başta Esad’a bir askeri operasyonu savunan Fransa, Almanya, İngiltere bu operasyondan son anda vazgeçerken Beyefendi neden illa da bombalama istiyordu?
Hı..
Neden?
Neydi Beyefendi’yi illa da Şam’ı bombalamaya kilitleyen? Evet, bu üzerinde çok ciddi şekilde durulması gereken bir sorudur.
Ama gel gör ki, bu kadar çok ve hatta Amerika’dan çok Şam’ın bombalanmasını isteyen Beyefendi, çok rahatlıkla söyleyebileceğimiz gerçek Dünya Lideri Putin’in son anda satrançtaki ustalık kadar büyük bir ustalıkla ortaya attığı “Kimyasal silahların BM gözetiminde Suriye’den çıkartılması” önerisi karşısında Amerika bu manevraya kayıtsız kalamamış, Beyefendi ise adeta Kağıttan Kaplan bir Dünya Lideri pozisyonunda “illa da Şam’ın bombalanması” dayatması ve diretmesi politikasıyla adeta deniz bitmiş kumda oynama pozisyonunda kalmıştı.
“Usta!!!”
Ne düşünüyorsun bu hususta?
Nasılmış “Usta”lık?
Ya da “Dünya Liderliği” gördün mü?
Aman Beyefendi, sen sen ol dünya kamuoyunda bundan böyle iyot gibi tek başına açığa çıkıp, ortada kalma emi!