Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerine destek vermekle suçlayıp sık sık eleştirdiği Koç Grubu’nun üç büyük enerji şirketi maliye baskınlarıyla sarsıldı.
Önceki gün polis, Maliye Bakanlığı ve EPDK ekiplerince yapılan baskın için hükümet kanadı “rutin inceleme” dese de bu açıklama kimseyi tatmin etmedi.
Daha önce Aydın Doğan’a kesilen yüklü vergi cezasını hatırlatan olay “Gezi’nin intikamı” olarak yorumlandı.
Baskın sonrası Koç Grubu hisseleri borsada yaklaşık 5 milyar TL değer kaybetti.
Medyaya yansıyan haberlere göre, Koç’un enerji alanındaki Tüpraş, Opet ve Aygaz şirketlerini kapsayan inceleme için, Maliye müfettişlerinden özel ekip oluşturuldu. Ekibin incelemeleri en az altı ay, en çok da bir yıl sürecek.
İnceleme sonucunda, Koç Grubu’na enerji alanındaki lisansların iptali ile yüksek miktarda vergi cezası kesilmesi söz konusu olabilecek. 
Bir ihbar mektubuyla başlayan operasyon için “direnişle karşılaşma” ihtimali sebebiyle polisten de destek istendi.
ÖZEL EKİP
Maliye Bakanlığı, Koç Grubu’nun üç şirketine yönelik gerçekleştirdiği operasyon için özel ekip oluşturdu. “Maliye’nin özel birliği” olarak nitelendirilen kişilerden oluşan ekibin bir kısmı, operasyonda şirketlere giren ekiplerin başında yer aldı. Baskın sıradan değildi ve “ceza” da sıradan olmayacak gibi...
Basında konuşulan senaryolara göre inceleme sonucunda Koç Ailesi’nin bireyleri hapis cezası ile cezalandırılabilir.
-Üç şirkete de, milyarlarca liralık vergi cezası kesilmesi, dağıtım ve üretim lisanslarının iptal edilmesi de konuşulan senaryolar arasında.
Türkiye’nin en zengin ailesi olan ve dünyanın en büyük zenginleri arasında bulunan Koç Grubu, gıdadan elektrikli ev aletlerine, otomotiv sektörlerinden enerji şirketleri kadar yüzlerce alanda faaliyet gösteriyor. Şirketlerde toplan 81 bin kişi çalışıyor.
Bu kadar göz önünde olan, Türkiye’nin en büyük şirketlerine yapılan bu baskın sıradan değildi. Şirkete yapılan baskınlarda düğmeye Erdoğan’ın bastığını daha önce de ifade etmiştik. Erdoğan meydanlarda Koç grubunu Gezi direnişçilerine destek vermekle suçlamış, “hesabını verecekler” demişti.
EĞER DEVRİM OLSAYDI
Bakış açımızı ortaya koyalım...
Türkiye'de örneğin bir sosyalist devrim olsa, Koç grubuna yapılan bu el koyma faaliyeti bir kamulaştırma faaliyetinin parçası olsa konuyu başka bir şekilde yorumlardık.
Tüm mallara el konulması, hatta tüm şirketlerin devlet hazinesine devredilmesi dahi kendi içinde “mantıklı gerekçelerle” izah edilebilirdi.
Ancak bu el koymaların kapitalist sistem içinde yapılması, yine kapitalist sistemin desteklediği bir hükümet eliyle yapılması anlaşılabilir bir durum değil. Hükümetin başlattığı bu “hesaplaşma” hareketi olsa olsa gücün bazı şirketlerden alınıp başka şirketlere devredilmesiyle sonuçlanacak. 
11 yıldır iktidarda olan AKP gün geçtikçe yeşil sermayeyi besleyerek, muhalif şirketleri yutarak büyüdü. 
Geçtiğimiz yıllarda Erdoğan TÜSİAD üyelerine seslenirken “Taraf olmayan bertaraf olur” diyerek kendinden olmayan tüm güç unsurları için “bertaraf” hareketini başlatmıştı. Kartopu etkisiyle sermayesini katlayan AKP büyüdükçe gözünü daha büyük şirketlere dikiyor.
Bu durum kapitalizm öncesi ilkel birikim dönemini hatırlatıyor. Serbest piyasanın yerini zorla el koymanın aldığı bu dönemde kapitalizmin yasaları yandaş sermaye lehine işliyor.
Görülüyor ki Erdoğan'ın aklında Koç'un mallarını yandaş sermayeye devretmek var. Bu sürecin de ne demokrasiyle ne serbest piyasayla ne de liberalizm ile ilgisi var. Süreç kapitalistlere dahi hükmeden bir despotizmin adımlarından başka bir şey değil.
Sürecin kaybedeni her zaman olduğu gibi sadece Koç Ailesi değil binlerce işçi, Türkiye'nin Tüpraş gibi yerleşik sermayesi, özgürlükler ve demokrasi olacak.
Bakalım savcılar ve vergi memurlarıyla ülkeye hükmeden bu baskı sistemi Türkiye'ye daha neler kaybettirecek?
 
ALINTIDIR

Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerine destek vermekle suçlayıp sık sık eleştirdiği Koç Grubu’nun üç büyük enerji şirketi maliye baskınlarıyla sarsıldı.

Önceki gün polis, Maliye Bakanlığı ve EPDK ekiplerince yapılan baskın için hükümet kanadı “rutin inceleme” dese de bu açıklama kimseyi tatmin etmedi.

Daha önce Aydın Doğan’a kesilen yüklü vergi cezasını hatırlatan olay “Gezi’nin intikamı” olarak yorumlandı.

Baskın sonrası Koç Grubu hisseleri borsada yaklaşık 5 milyar TL değer kaybetti.

Medyaya yansıyan haberlere göre, Koç’un enerji alanındaki Tüpraş, Opet ve Aygaz şirketlerini kapsayan inceleme için, Maliye müfettişlerinden özel ekip oluşturuldu. Ekibin incelemeleri en az altı ay, en çok da bir yıl sürecek.

İnceleme sonucunda, Koç Grubu’na enerji alanındaki lisansların iptali ile yüksek miktarda vergi cezası kesilmesi söz konusu olabilecek. 

Bir ihbar mektubuyla başlayan operasyon için “direnişle karşılaşma” ihtimali sebebiyle polisten de destek istendi.

ÖZEL EKİP

Maliye Bakanlığı, Koç Grubu’nun üç şirketine yönelik gerçekleştirdiği operasyon için özel ekip oluşturdu. “Maliye’nin özel birliği” olarak nitelendirilen kişilerden oluşan ekibin bir kısmı, operasyonda şirketlere giren ekiplerin başında yer aldı. Baskın sıradan değildi ve “ceza” da sıradan olmayacak gibi...

Basında konuşulan senaryolara göre inceleme sonucunda Koç Ailesi’nin bireyleri hapis cezası ile cezalandırılabilir.

-Üç şirkete de, milyarlarca liralık vergi cezası kesilmesi, dağıtım ve üretim lisanslarının iptal edilmesi de konuşulan senaryolar arasında.

Türkiye’nin en zengin ailesi olan ve dünyanın en büyük zenginleri arasında bulunan Koç Grubu, gıdadan elektrikli ev aletlerine, otomotiv sektörlerinden enerji şirketleri kadar yüzlerce alanda faaliyet gösteriyor. Şirketlerde toplan 81 bin kişi çalışıyor.

Bu kadar göz önünde olan, Türkiye’nin en büyük şirketlerine yapılan bu baskın sıradan değildi. Şirkete yapılan baskınlarda düğmeye Erdoğan’ın bastığını daha önce de ifade etmiştik. Erdoğan meydanlarda Koç grubunu Gezi direnişçilerine destek vermekle suçlamış, “hesabını verecekler” demişti.

EĞER DEVRİM OLSAYDI

Bakış açımızı ortaya koyalım...

Türkiye'de örneğin bir sosyalist devrim olsa, Koç grubuna yapılan bu el koyma faaliyeti bir kamulaştırma faaliyetinin parçası olsa konuyu başka bir şekilde yorumlardık.

Tüm mallara el konulması, hatta tüm şirketlerin devlet hazinesine devredilmesi dahi kendi içinde “mantıklı gerekçelerle” izah edilebilirdi.

Ancak bu el koymaların kapitalist sistem içinde yapılması, yine kapitalist sistemin desteklediği bir hükümet eliyle yapılması anlaşılabilir bir durum değil. Hükümetin başlattığı bu “hesaplaşma” hareketi olsa olsa gücün bazı şirketlerden alınıp başka şirketlere devredilmesiyle sonuçlanacak. 
11 yıldır iktidarda olan AKP gün geçtikçe yeşil sermayeyi besleyerek, muhalif şirketleri yutarak büyüdü. 

Geçtiğimiz yıllarda Erdoğan TÜSİAD üyelerine seslenirken “Taraf olmayan bertaraf olur” diyerek kendinden olmayan tüm güç unsurları için “bertaraf” hareketini başlatmıştı. Kartopu etkisiyle sermayesini katlayan AKP büyüdükçe gözünü daha büyük şirketlere dikiyor.

Bu durum kapitalizm öncesi ilkel birikim dönemini hatırlatıyor. Serbest piyasanın yerini zorla el koymanın aldığı bu dönemde kapitalizmin yasaları yandaş sermaye lehine işliyor.

Görülüyor ki Erdoğan'ın aklında Koç'un mallarını yandaş sermayeye devretmek var. Bu sürecin de ne demokrasiyle ne serbest piyasayla ne de liberalizm ile ilgisi var. Süreç kapitalistlere dahi hükmeden bir despotizmin adımlarından başka bir şey değil.

Sürecin kaybedeni her zaman olduğu gibi sadece Koç Ailesi değil binlerce işçi, Türkiye'nin Tüpraş gibi yerleşik sermayesi, özgürlükler ve demokrasi olacak.

Bakalım savcılar ve vergi memurlarıyla ülkeye hükmeden bu baskı sistemi Türkiye'ye daha neler kaybettirecek? ALINTIDIR