Metal yığını, ekseriyetle itici görünebilir insan gözüne. Gözbebeğine renksiz ve soğuk görünebilir. Gereksizse, göze daha çok batar, gözbebeğinde çizgiler oluşturur. Göreni yorar. Vallahi yorar.

   Geçtiğimiz gün Perşembe’de balık halinin oraya kondurulan üst geçidi gördüm. Gördüğüm anda da beynimden vurulmuşa dönüp, gereksizliği ve soğukluğu karşısında elim ayağımın birbirine dolaştığını hissettim acıyla. Gözlerim derin bir şoka tutuldu.

İlk olarak çabucak, üst geçidin oraya yakışmadığı, orada itici bir biçimde durduğu konusunda herhangi kimseyle hemfikir olup olmadığımı araştırmaya başladım. Önüme gelen herkese sordum. Söylediklerini dinledim. Üst düzey bir biçimde lüzumsuz olduğuna kanaat getirdiğimizde de başka mevzulardan konuşmaya başladık. Yani üzerine konuşmaya değecek kadar dahi gerekli olmadığının bilincine vardık. Ve fakat bir de yazayım dedim, acaba Perşembe’de yaşayıp da o üst geçidin ne zaman ve niçin oraya kondurulduğunu bilmeyen, bu ‘işi’ fark etmeyen birileri daha olup olmadığını sorgulayayım istedim. Haberi olmayanların da haberi olsun istedim. Zira bu üst geçidi yeni gördüğüme göre, Perşembe uçsuz bucaksız bir büyüklüğe sahip olabilirdi.

O üst geçit oradaydı, evet, sonuçta arabaların gelip geçtiği yoldan tehlikesiz bir biçimde karşıya geçmek de gerekiyor şu hayatta. Hayatın karizmasını bozmadan. Olabildiğince estetize ederek. Fakat işte bu üst geçit Perşembe’nin karizmasına fevkalade bir çizik atıyor. Ki biliyorsunuz Perşembe, Yavaş Şehir unvanı almış bir ilçe. Karizmasının böylece bozulmasını, dahası bunun bana kalırsa Yavaş Şehir unvanına yakışmayacak bir biçimde yapılmasını kaldırabilecek bir yer değil. Demem o ki, bu üst geçitle şehir, metal yorgunluğu yaşayacak gibi görünüyor gözüme.

   Doğala dönmeye çalışan, evlerin tek tip boyanıp pencere kenarlarına türlü çeşit çiçek konulması gerektiğini söyleyen bir ilçe bu metal yorgunluğunu taşıyamaz. Bir yerden sonra çatlamaya, kırılmaya, dahası sıkılmaya başlar nihayetinde. En azından kendim için söyleyebilirim bunu. Ruhumun metal yorgunluğunu taşıyabilecek kadar kuvvetli olduğunu düşünmüyorum.

   Toparlamam gerekirse: Devasa boyutlardaki, ultra estetiksiz ve itici görünen bu üst geçit yerine daha şık ve ilçenin unvanına uyacak bir üst geçit yapılsa hem ilçe hem de ilçe insanı mutlu olabilirdi. Mutlu olmasa dahi söylenecek sözde bir eksilme gerçekleşebilirdi. Ki bu da epey mühim bir mesele şu günlerde… Ve göz, en azından benim gözüm, bu zevksizlik karşısında birkaç dakika yaşadığı o bunalımı yaşamak zorunda kalmayabilirdi. Daha mutlu olurduk hani. Katılmaz mısınız bana, sayın okur?