Gönlümün bilgesi olan bir adama, geçmiş zamanların birinde , sorun yaşadığım birisiyle ilgili duygularımı anlatıyorum telefonda. Öyle çoşmuşum öyle çoşmuşum ki, sanki karşımda kızgınlık hissettiğim kişi duruyor da ona savuruyorum tüm sözcüklerimi. Gönlümün bilgesi sabırla dinliyor, dinliyor, dinliyor... Sonra çok basit gibi duran o cümleyi söylüyor. "Uzaklaş o zaman evlat." Bunu nasıl düşünemediğime şaşıp kalıyorum o an.
Tabii ki şaşırırım, insan kaybetmemek için kendimi kaybetmeyi öğrenmişim.
Çalan kapıyı geç açıyorum ve sarmalandığım suçluluk duygumla karşımdakine uzun uzun yaptığım açıklamalara (tezgahtarlardan almadığım ürünler nedeniyle, hiç değilse gönül almalıyım çabamı çağrıştırıyor da birden, susuyor ama ) şaşırıyorum.
Tabii ki şaşırırım, suçsuz olduğum durumlarda dahi yine de ve her halde suçlunun ben olduğumu öğrenmişim.
Kitaplarını bayılarak okuduğum o yazarla bir gün tanışıyorum. ve “Hay Allah! “ Şaşırıyorum...
Tabii ki şaşırırım, insanların konuştukları ya da yazdıkları gibi olduklarına /yaşadıklarına inanmayı öğrenmişim.
Evlenmem değil de onca yıl sonra boşanmam şaşırtıcı.
Tabii ki şaşırırım insanların Türk filmi tadında evlenip sonsuza kadar mutlu yaşamaları gerektiği öğrenmişim…
Kürt arkadaşlarım ve dostlarım olmuş çocukken . Büyüdüğümde her birinin isimlerinin yerini iki kelime ile değiştirmek istemişler. “Bizden değil.”
Tabii ki şaşırırım , sevginin evrensel olduğunu öğrenmişim…
Depremlerin sadece yeryüzü denilen zeminde, benim ve sevdiklerimin yaşamadığı şehirlerde olduğunu bellemişken, gönlümün derinliklerinden gelen depremlerle sarsılıyorum da şaşırıyorum.
Tabii ki şaşırırım, ben sevdiklerimin ölümsüz olduğunu öğrenmişim..
Kendi sözlüğümdeki bazı kelimelerin zaman zaman TDK sözlüğü ile hiç mi hiç bağdaşmamasına da (örn. kesinlikle yapmam: neden olmasın, git : lütfen kal, fark etmez: öyle bir fark eder ki vb. ) şaşırıyorum..
Tabii ki şaşırırım, duygularımı açıkça ifade etmenin değersizleştireceğini öğrenmişim.
Toprağın sadece, üzerinde gezinmek, ev yapmak ve karnını doyurmak için olduğunu öğrenmişken, bir gün bir kitapta “Yeryüzünün kimi köşeleri bir kenara çekilip düşünmek içindir. ” cümlesini okuyor ve şaşırıyorum..
Tabii ki şaşırırım, çünkü ben inanmanın düşünmeye yeğlendiği “ Düşün düşün boktur işin.” diyen bir kültürde yetişmişim..
Yani,
ŞAŞIRIYORUM O HALDE VARIM…