Din, akıl sahibi bireyleri kendi özgür iradeleriyle iyiye ve doğruya yönelten ve onların dünyada ve ahirette mutluluğunu amaçlayan ilahî kurallar bütünüdür.
Din kuralları şu şekildedir:Tanrı ile insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, Tanrı'nın emir ve yasaklarını içeren kurallar bütünüdür. İstisnalar bir yana bırakılırsa din kuralları genellikle kutsal kitaplara dayanmaktadır. Din, evreni yaratan ve yöneten ilahi bir varlığa yani Tanrı'ya inanmayı ve ona ibadeti emreder.
Biz buna indirilen din diyoruz, ve bu bizim dinimiz.Biz ona sahip çıkmalıyız. Bazı kişiler tarafından uyduran din’e gelince onlar cikarci ve menfaat perestler tarafından ortaya atılan İslam dini ile asla alakası olmayan dindir.
Dinin tarifini yaptıktan sonra,o dine sözde değil, özde inananlara lafımız yok. Dışardan ayna gibi görünmeye çalışan ve kendine toz kondurmayan ama kalbi, ruhu ve aklı çamur olan insanlar vardır çevremizde. Topluma güzel nasihatler veren, diliyle melek olan lakin kalbiyle de şeytanlaşmış bireyler bitmez hayatımızda. Özellikle de dini kullanarak, kendilerine amaç edindikleri menfaati kazanana kadar devam ederler bu duruma çünkü onlar için din, ahlak ve toplum önemli değildir. Makam ve para elde edene kadar herkese gül dağıtmaktan çekinmezler.
En önde yer almaktan, gösterişlerinden vazgeçmezler çünkü böyle yapınca güzelce reklamlarını yaparlar, en çok onlar bağırır, en çok onlar dini konuları anlatır ancak içi boş ve insanlara faydası olmayan konular ve
nsanların hoşuna giden cümleler kurarlar, en çok onlar hâk diye bağırırlar ama anlattıklarına kendileri uymazlar. Bu durum münafıklığın gereğidir.
Süslü cümleler kurmaktan itina etmezler, olmamış olayları ise olmuş gibi anlatır, sonra da karşılarında sorgulayacak kimse olmadığını bildikleri için de kıkırdayarak dalga geçerler. Ne anlatsalar, ne söyleseler karşılarında bu masalları dinleyecek kitleyi bulurlar çünkü din artık bazı çıkarcılar tarafından insanları kandırmak için bir afyon olmuştur. Gerçek dini anlatanlara veya evrensel değerleri öne çıkaranlara da gavur, kâfir damgasını vururlar. Ahlakta bir numaradırlar, namus denilince hemen öne atılırlar, vatan ve bayrak edebiyatı yapmaktan geri durmazlar ama işin özüne gelince, en ahlaksızlığı, namussuzluğu, vatanı satmayı ve bayrağa basmayı onlar yapar çünkü köprüyü geçene kadar ayıya, dayı demekten utanmaz ve sıkılmazlar.
Ali Şeriati'nin çok güzel bir sözü var, " Adam dün öldü, bugün cenazesinde kurban kestiler." evet olay budur aslında, kof İslamcılık, yalandan ahlak ve palavradan sünnet uydurmaktan uslanmazlar. Peygamberlere iftira atarlar bir de, peygamber efendimiz böyle demiş, peygamber efendimiz böyle yapmış diyerek adeta insanları tek bir insana dönüştürmeye çalışırlar böyleleri ama kendileri de onu uygulamaz tabi. Artık yeni bir din uydurdular, peygamber böyle yapmış, böyle söylemiş dini! Ortada kutsal kitaplar varken, orada anlatılanlar varken, yeni bir din uydurmak niye? Muhakkak peygamberlerin yapmış oldukları şeyler var ama akla, mantığa uyarsa devam edilir ama uymazsa uyulmaz.
İşte bunun gibi İslam’da olmayan saçma sapan şeyleri ortaya koymaları ve büyük yalanlar uydurmak suretiyle,insanları kandırıp, onları şeyhlere, cemaat liderlerine adeta köle eden sistemlere mahkum etmek gibi şeyler eski çağlardan beri hem de ve bu durum sadece İslamcı toplumlarda değil, Hristiyanlık'ta, Yahudilik'te de var ama bunlara itiraz edip, palavralarını, yanlışlarını çıkaranlara da hem toplum ve devlet, anasından emdiği sütü o kişinin burnundan getiriyor. Cenab-ı hak Kur’an-ı Kerim Hûd suresi 18’de şöyle buyurmaktadır: Uydurduğu hükümleri Allah'a nispet ederek) Allah adına yalan uyduran veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? (Onların) kaderden nasipleri (ne ise) kendilerine ulaşacaktır.
Ben’DENİZ derki;”Dinci olmayın, dindar olunuz aynı zamanda; “Din yaşanılır anlatılmaz.
Araştırmacı ve ilahiyat cihazlar Hüseyin DENİZ.