Kamuda işçi sınıfında çalışmalarına rağmen, bir gurup işçi sınıfı var ki ne oldukları belli değil. Asgari ücrete çalıştırılarak, önemli hak mağduriyetine uğrayan bu işçiler, alın terlerinin gaspa uğramasına rağmen, sahipsiz bırakılmışlardır.

            Uzun mesai sarf edenler  vermiş oldukları emeğin karşılığını alamamaktadırlar. Genelde yıllık sözleşme usulü ile çalıştırıldıklarından, yarınlarının da bir garantisi yoktur. Sözleşmeyi imzalatan ihale sahibinin iki dudağı arasında geleceklerini kurmuşlardır. Hukuk devletine yakışmayan bu sistemde,  taşeron işçilerin  devletinden haklı olarak beklentileri vardır.

Kim bu taşeron işçiler;

Özel Güvenlik Görevlileri, temizlik görevlileri, termik santrallerde yardımcı rolünde çalışanlar, karayollarında çalışan bir gurup yan işçiler, posta hanelerde ter dökenler, TBMM de çalışanlar vs.

Değerli okurlarım, devletimizin sosyal bir devlet olduğunu söyler dururuz ama sosyal devletin gereksinimlerini yerine getiriyor muyuz işte burası tartışılır. Çalışan işçilerin fedakarlıkları karşısında sessiz kalan hatta bir iki çatlak ses çıkararak oyalama taktiği güden devlet asla sosyal bir devlet olamaz.

Taşeron işçilerin beklentisi çok yüksek değildir. Bunları anlamamız gerekir. Bu işçilerin e önemli dileği ihalelerin ve sözleşmelerin firmalar aracılığıyla değil bizzat kendileriyle yapılmasıdır. Eğer bu durum gerçekleşirse sorun kökten ortadan kalkmış olur.

Aynı işi yapan bir kamu işçisi 1700 – 4000  TL civarında ücret alırken taşeron işçiler sadece ama sadece 701 TL almaktadırlar.

Sayın başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN meydanlarda 3 çocuk 5 çocuk yapın diye bağırırken bu işçilerin bir çocuklarının dahi olması geçim endekslerinin iyice zora sokmak demektir.

Taşören işçilerin mesai ücretleri, yemek ücretleri, yol harcırahları, yıllık izin ve mazerert izinleri gibi meseleleri çözüm beklemektedir. Almış oldukları iki saatlik idari izni bile ücretlerinden düşürülmesine sebep olmaktadır. Yani devlet eliyle firmalar bu işçilerin emeklerini sömürmekte ve sömürmeye de devam etmektedirler.

Çalışma ve sosyal güvenlik bakanı Faruk ÇELİK bir süre önce taşeron işçilerin sorunlarına parmak basmışsa da bu sorunlara cevap üretememiştir. Hatta sorun giderek artmaktadır. İşçi kıyımları yapılan firmalarda öncelik sahipsiz olan taşeron işçilerin olduğu gözlemlenmektedir.

İş garantisini bulamayan bu işçilerimizin yanında olmak, dertlerine derman olmak hukuk devletinin görevidir. Kendilerine olumsuz yani negatif yönde ayrıcalımlık yapılan taşeron işçilerin feryadı her geçen gün yükselmektedir.

Bu arkadaşlar bu vatanın vatandaşı değil midirler?

Bu ayrımcılık neden ey devlet?

Basit sorunları olan bu insanların geleceğini düşünmek hukuk devletinin gereğidir.

Türkiye genelinde 500 bin işçiyi bulan taşeron işçiler tek bir sesten haykırıyor;

“Biz bu toprakların evladıyız hakkımızı ya alacağız, ya alacağız”.

Geçen hafta bu konuyla ilgili Ordu tahıl pazarı mevkiinde toplantı yapan TİDEP ve Ordu İşçi Dayanışma Derneğine ve bu derneğin başkanı Serkan AKGÜL’ e taşeron işçiler adına teşekkür ediyoruz.

Son sözümüz, taşeron işçi kardeşim korka, senin gibi olan işçi kardeşlerinle zincirleme olarak birbirinize bağlandığınız sürece, meydanlarda hakkınızı aradığınız sürece yarınlar sizin olacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ: İŞÇİLER, TOZU TOPRAĞI PUDRA BİLEN, ALIN TERİNİ PARFÜM EDİNEN KİŞİLERDİR…