Vay sen misin şehre inip de insan denilen, dünyanın en garip mahlûkatları arasına karışan!
Vay sen misin adının “domuz” olduğuna bakmaktan, Müslüman(!) mahallesine dalıp da, her yanı bir güzel kutsanmış olan, o kentin sokaklarını mundar eden!
Tüm şehir ayaklanmış ve Ortaçağ’daki cadı avı misali ellerinde sopalar, taşlar, halatlar kovalıyorlar domuzu! Domuz, çaresiz, panik, koşturuyor ve bir yerlerden koca bir kaldırım taşı geliyor kafasına, sendeliyor, sendeler sendelemez de sert bir tekme geliyor! Tepmeyi atan, bir bok yemiş gibi sırıtıyor kameralara! Polisi, zabıtası da hazır ve nazır! Sonra, tuş ediyorlar domuzu ve ayaklarını bağlıyorlar hemen, sağlam bir urganla. Bağlarken de “sıkı bağla ha, kaçmasın” diyor birisi! Öyle ya, kaçarsa memleketin hali n’olur?
İnsanın insana uyguladığı vahşete alıştık(!). İnsanın insanı boğazlayıp da, kellesiyle top oynamasının bile izahı yapılırken(!), kafasına kaldırım taşıyla vurulup da uçan tekmeyle sersemletilmiş, dinen de “haram” ilan edilmiş, bu pis(!) hayvana karşı uygulanan şiddetin mi izahı yapılamayacaktı? Peeeeeh! Hem polisi, zabıtası da oradaydı!
Şu ağzı var-dili yok, suçu; sadece mevcudiyeti olan, HES’ lerle, kontrolsüz avlanma ve doğal ortamı bozacak diğer insansal eylemlerle, doğal hayat alanlarının ırzına geçilmiş o nedenle de karnını doyurmak için yeryüzünün en vahşi mahlûkatı olan ve eşref-i mahlûkat olaraktan övünen, insana, sığınan bir yaban domuzuna karşı bu vahşeti anlayamıyorum! Önüne birkaç parça yem konulsa, karnı doyurulsa ve sonra da, canı yakılmadan doğal ortamına salınmış olsa, neyiniz eksilirdi be?!
Olaya neresinden bakarsan bak! Zavallı bir hayvana karşı bile hemen örgütlenen bu ”toplumsal linç” girişimi, endişe vericidir, düşündürücüdür.