İstanbul Gazi Osman Paşa’da aslan yavrusu bir polis memuru işinden çıkmış evine gidiyordu. Biri erkek biri dişi iki köpek bu aslan yavrusunu takip ediyordu sinsice.  Kuytu bir köşeye geldiklerinde ensesine tabancayı dayadılar. İki el ateş sesi ve bu polis memuru beyaz güvercinlerin arasında şehitlik mertebesine ulaşarak gökyüzüne çıkıyordu.
Bu olayın üzerinden çok geçmedi. Tam 16 saat sonra yine İstanbul, Gazi Osman Paşa. Yine bi polis memuru lokantada yemek yerken hain ve sinsice bir saldırıya uğruyor ve şehit ediliyordu.
Bir bebek, ağzında emziği var. Saçları kıvır kıvır lüleli, gözlerinin rengi bile tam tamamlanamamış. O kara gözlerini babasının mesai arkadaşının yakasındaki küçük resme çevirmiş bakıyor. Tanıyor babacığını, ağzında emziği ile öpüyor babasının resmini, ne olduğunu anlamadan, ne olduğunu tanımlayamadan.
Aradan çok geçmiyor. İnsanlar sabah işe giderken uyandıklarında şu haberlere bakalım düşüncesiyle TV kanallarında gezinirken yine bir Dağlıca baskını, 8 şehit, onlarca yaralı asker.
Her tarafta kan var.
Her tarafta terör.
Yürekler sızlıyor, bir şehit annesi var ki oğlunun tabutuna yaslanıp, “oğlum, senden özür diliyorum. 30 bin liram yoktu. Sana bedelli askerlik yaptıramadım” diyor.
Hıçkırıklar ardı ardını kovalarken bu ananın duygularına sadece ama sadece gökyüzündeki yıldızlar şahit oluyor.
8 fidan, 8 Mehmetçik gökkuşağının renkleri gibi parıldayan yıldızlar. Hepsi haince terör saldırısıyla şehit ediliyor.
Yazılarımızda ağlama anam diye bağırdık, ağlama sevdam diye bağırdık, ağlama Türkiye’m diye bağırdık. Artık bayraklar bile küstü üzerinde duran toprağa. Bayrağımız bile haykırıyor, yeter bu kin, yeter bu kan diyor.
Bazı şerefsizler ortaya çıktı, istihbarat vardı diyorlar. Lan bre şerefsizler, ulan bre hainler, ulan bre köpekler hanginizin çocuğu Dağlıca da, hanginizin çocuğunun göğsü siperde, ayazlarda nöbet tutuyor dağlarda tepelerde.
Sıcak yatağın üzerinde, lüks sofralarda kendini satmak pazarlamak kolay. Ahkam kesmek hepsinden kolay.
Ben buradan haykırıyorum, Dağlıca da, Şırnak ta, Hakkari Ördek köyde, Şemdinli’de, Bagog da , Uludere de  her yerde sızma var, her yerde terör olacak. Her yerde asker ve polis haince kırılacak. İstihbarat var, iletildi demek yeter mi zannediyorsunuz? Kaçınız gitti orada 3 gün 5 gün geçirdi? Türkiye PKK teröristine ve teröre teslim olmuştur.
İstanbul Çamlıca’nın tepesine, Taksim’in meydanına camiyi dikip te başınız göğe mi çıkacak. Gösteriş budalası olmayın. Sizin göreviniz akan kanı durdurmaktır. Sizin göreviniz A.B.D başkanıyla görüşmek değil, Suriye’de ki iç olaylar değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasını sürdürmektir. Eğer maçanız yiyorsa Dağlıca gibi yerlere, Zaho ya Şemdinli’ye, Cehennem mağaralarına, Heybin mağaralarına başbakan, bakan, kuvvet komutanları, üst düzey bürokratların çocuklarını gönderirsiniz. Bu cennet vatan da, kendi vatanında fakirler esaret altında yaşıyor. Zenginlerin, müteşebbislerin ve sermaye sahipleri olanların da yükünü taşıyorlar.
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’ye aynen katılıyorum. “Bu devlette Kürt sorunu yoktur, bu devlette sadece ama sadece terör sorunu vardır. Kürt sorunu var demek hainliktir.”
Artık Türk çocuklarının vereceği taviz kalmamıştır. Bir Kürt vatandaşımız Anadolu’nun her yöresinde serbest yaşam hakkı varsa, temel hak ve özgürlüklerini kullanabiliyorsa bu devlette Kürt sorunu vardır diyemezsiniz.
Babası Jandarma Astsubay olan bir genel başkan yardımcısı, 30 bin asker, polis katili İmralı canisi Abdullah ÖCALAN’ a ev hapsi düşünülebilir dediği yer lafın bittiği yerdir.
GÜNÜN SÖZÜ: KAHROLSUN AMERİKA, KAHROLSUN İSRAİL MOSSAT AJANLARI, KAHROLSUN EMPERYALİST GÜÇLER, KAHROLSUN FAŞİST DİKTE REJİM…

  İstanbul Gazi Osman Paşa’da aslan yavrusu bir polis memuru işinden çıkmış evine gidiyordu. Biri erkek biri dişi iki köpek bu aslan yavrusunu takip ediyordu sinsice.  Kuytu bir köşeye geldiklerinde ensesine tabancayı dayadılar. İki el ateş sesi ve bu polis memuru beyaz güvercinlerin arasında şehitlik mertebesine ulaşarak gökyüzüne çıkıyordu.

Bu olayın üzerinden çok geçmedi. Tam 16 saat sonra yine İstanbul, Gazi Osman Paşa. Yine bi polis memuru lokantada yemek yerken hain ve sinsice bir saldırıya uğruyor ve şehit ediliyordu.
Bir bebek, ağzında emziği var. Saçları kıvır kıvır lüleli, gözlerinin rengi bile tam tamamlanamamış. O kara gözlerini babasının mesai arkadaşının yakasındaki küçük resme çevirmiş bakıyor. Tanıyor babacığını, ağzında emziği ile öpüyor babasının resmini, ne olduğunu anlamadan, ne olduğunu tanımlayamadan.

Aradan çok geçmiyor. İnsanlar sabah işe giderken uyandıklarında şu haberlere bakalım düşüncesiyle TV kanallarında gezinirken yine bir Dağlıca baskını, 8 şehit, onlarca yaralı asker.
Her tarafta kan var.

Her tarafta terör.

Yürekler sızlıyor, bir şehit annesi var ki oğlunun tabutuna yaslanıp, “oğlum, senden özür diliyorum. 30 bin liram yoktu. Sana bedelli askerlik yaptıramadım” diyor.

Hıçkırıklar ardı ardını kovalarken bu ananın duygularına sadece ama sadece gökyüzündeki yıldızlar şahit oluyor.

8 fidan, 8 Mehmetçik gökkuşağının renkleri gibi parıldayan yıldızlar. Hepsi haince terör saldırısıyla şehit ediliyor.

Yazılarımızda ağlama anam diye bağırdık, ağlama sevdam diye bağırdık, ağlama Türkiye’m diye bağırdık. Artık bayraklar bile küstü üzerinde duran toprağa. Bayrağımız bile haykırıyor, yeter bu kin, yeter bu kan diyor.

Bazı şerefsizler ortaya çıktı, istihbarat vardı diyorlar. Lan bre şerefsizler, ulan bre hainler, ulan bre köpekler hanginizin çocuğu Dağlıca da, hanginizin çocuğunun göğsü siperde, ayazlarda nöbet tutuyor dağlarda tepelerde.

Sıcak yatağın üzerinde, lüks sofralarda kendini satmak pazarlamak kolay. Ahkam kesmek hepsinden kolay.

Ben buradan haykırıyorum, Dağlıca da, Şırnak ta, Hakkari Ördek köyde, Şemdinli’de, Bagog da , Uludere de  her yerde sızma var, her yerde terör olacak. Her yerde asker ve polis haince kırılacak. İstihbarat var, iletildi demek yeter mi zannediyorsunuz? Kaçınız gitti orada 3 gün 5 gün geçirdi? Türkiye PKK teröristine ve teröre teslim olmuştur.

İstanbul Çamlıca’nın tepesine, Taksim’in meydanına camiyi dikip te başınız göğe mi çıkacak. Gösteriş budalası olmayın. Sizin göreviniz akan kanı durdurmaktır. Sizin göreviniz A.B.D başkanıyla görüşmek değil, Suriye’de ki iç olaylar değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasını sürdürmektir. Eğer maçanız yiyorsa Dağlıca gibi yerlere, Zaho ya Şemdinli’ye, Cehennem mağaralarına, Heybin mağaralarına başbakan, bakan, kuvvet komutanları, üst düzey bürokratların çocuklarını gönderirsiniz. Bu cennet vatan da, kendi vatanında fakirler esaret altında yaşıyor. Zenginlerin, müteşebbislerin ve sermaye sahipleri olanların da yükünü taşıyorlar.

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’ye aynen katılıyorum. “Bu devlette Kürt sorunu yoktur, bu devlette sadece ama sadece terör sorunu vardır. Kürt sorunu var demek hainliktir.”

Artık Türk çocuklarının vereceği taviz kalmamıştır. Bir Kürt vatandaşımız Anadolu’nun her yöresinde serbest yaşam hakkı varsa, temel hak ve özgürlüklerini kullanabiliyorsa bu devlette Kürt sorunu vardır diyemezsiniz.

Babası Jandarma Astsubay olan bir genel başkan yardımcısı, 30 bin asker, polis katili İmralı canisi Abdullah ÖCALAN’ a ev hapsi düşünülebilir dediği yer lafın bittiği yerdir.

GÜNÜN SÖZÜ: KAHROLSUN AMERİKA, KAHROLSUN İSRAİL MOSSAT AJANLARI, KAHROLSUN EMPERYALİST GÜÇLER, KAHROLSUN FAŞİST DİKTE REJİM…