Atatürk’ün, emperyalistler tarafından çökertilen Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bugün ne hallere getirdiler.
Gördüklerime ve gözlerime inanamıyorum!
Türkiye içerde ve dışarıda hızla bir yerlere doğru sürükleniyor.
Ama ülkemin insanlarının büyük bölümü uyuyor, ya da uyur gibi görünmek işine geliyor!
Daha düne kadar bu ülkenin ulusal bütünlüğü gündeme geldiğinde “kırmızı çizgileri” vardı ve bunu bu ülkenin seçilmiş iktidarları koyardı.
Ama ya şimdi?
Atatürk’ün kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün idare edenler, ülke iradesini kime teslim etmişler sizce?
Türkiye Cumhuriyeti’nin “kırmızı çizgileri”ni artık Türkiye Cumhuriyeti siyasi erki değil de ABD adına Dışişleri Bakanı Hillary Clinton açıklıyor!
Utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan ve pervazsızca!
Bakın ne diyor ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Hürriyet’in manşetine çıkarılan haberde:
“Suriye güçlerinin iki günden bu yana Halep kenti civarına yığınak yaptığı yönünde istihbarat sahibi olduklarını belirten Clinton, bunun Türkiye'nin stratejik ve ulusal çıkarları açısından kırmızı çizgi olabileceğini, dolayısıyla konuyu yakından izlediklerini ifade etti!”
Bu ne demek oluyor şimdi?
Ve bunu ABD Dışişleri Bakanı Clinton açıklarken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan veya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan en ufak yanıt ya da bir ses çıkmıyor!
AKP hükümetinden hiç kimse çıkıp ta, “Ne diyor bu kadın? Bu kimin adına konuşuyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgilerini ABD Dışişleri Bakanı mı açıklar?” diyemiyor.
Peki ya o her şeye teşne Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ta ağzını açmıyor!
Hani o geçmişte Ecevit’in ABD Başkanı Bill Clinton karşısındaki fotoğrafıyla alay eden kesimler nerde?
Şimdi bu olup bitenler Türkiye toplumunun gözü önünde cereyan ederken, neden sessiz kalıyor bu toplumun en azından yarısı?
Yoksa ülkemizin egemenliğini bir başka ülkenin hegemonyası altına mı soktuk?
Yurt içinde basının yüzde 95’i iktidar yandaşı olduğu için yazmıyor, yazamıyorlar ama bakın eloğlu İngiliz The İndependent gazetesi ne yazıyor. İşte o haberden çarpıcı bir cümle:
“Suudi Arabistan ve Katar, Türkiye üzerinden Özgür Suriye Ordusu’na silah temin ediyor…”
Haberde çok daha vahim ayrıntılar var! Ama kimin umurunda?
Yoksa Türkiye ABD çıkarları için komşusu Suriye rejiminin yıkılması için illegal faaliyetler mi yapıyor?
Bizim gözlerimiz ama ya, hiçbir şeyden haberimiz olmuyor!
ARTIK YARGI KARARLARI SİYASETEN UYGULANMAYACAK!
Türkiye dışarıdan Amerikan emperyalist emelleri doğrultusunda kuşatılırken içerde ise her türlü hukuksuzluk almış başını gidiyor.
Türkiye’de yargı kararları siyaseten iktidar tarafından çıkarılan yasayla resmen uygulanmamaya başlandı.
Bir ülke düşünebiliyor musunuz, yargı özelleştirmeyle ilgili bir konuda, “özelleştirilemez” diye karar veriyor, bu en son ya da en üst mahkemeden onaylanıyor ama iktidar bir yasa çıkararak bu yargı kararını uygulamama kararı alabiliyor!
Böyle bir ülkenin demokrat olabileceğini söyleyebilir misiniz?
Ama burası Türkiye, burada yargının verdiği karar, hükümetin işine gelmediği yargı kararlarını uygulamamak üzere harekete geçebiliyor
Hükümet, 28 Nisan 2012’de çıkardığı torba kanuna eklediği bir maddeyle yargının kararlarına Bakanlar Kurulu ile pek ala, “hayır olmaz” diyebiliyor ve kararı uygulamayabiliyor.
Demokratik bir ülkede bu ne anlama gelir?
Ve bu kararla Tüpraş’ın yanı sıra Kuşadası ve Çeşme Limanı özelleştirmeleri ile Eti Alüminyum ve Seka Balıkesir Fabrikası’nın satışı onaylanmış oluyor.
Nasıl yani?
Düpedüz!
Hukuk açıkça rafa kaldırılıyor ülkede.
Yargının “bu özelleştirilmeler yapılamaz, hukuka aykırıdır” kararı, hükümetin 28 Nisan 2011 tarihinde çıkardığı torba yasaya eklediği bir maddeye dayanarak, “Hayır, ben böyle istiyorum ve bu özelleştirmelerden geri dönülemez. Onayladım bu iş bitti” tavrıyla ortadan kaldırılıyor.
Gerekçesi de özelleştirilen firmalara yapılan yatırımlardan geri dönülemez durum olarak açıklanıyor.
Peki, bu kurumların satışının yargının “özelleştirilemez” kararına rağmen Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirmenin onaylanmasıyla aynı zamanda özelleştirmeden bu kurumları satın alan firmalara ya da bir anlamda yandaşlara büyük bir rant sağlamıyor mu?
Hani bu hükümet “fakir fukara garip guraba”nın yanındaydı?
Hani bu hükümet ezilenin haklarını koruyordu?
Hani bu hükümetin ismi “adalet” ile başlıyordu?
Nerede kaldı bunlar?
Dışarıda egemenliği bir başka ülkenin hegemonyasına bıraktığına işaret eden çok ciddi uygulamalar, içerde ise hukukun rafa kaldırıldığına dair yine çok ciddi işaretler!
Sizce bu neyi ifade ediyor?Alıntıdır