İktidar partisi, karşısında bir türlü iktidar alternatifi olamayan muhalefetin dağınıklığı nedeni ile adım adım, gizli ajandasını yaşama geçiriyor. Muhalefet partileri bir türlü iç sorunlarını aşıpta, ülke yönetimine ciddi anlamda talip olamıyorlar.
Ülkemiz 90 yıllık cumhuriyet sürecinde, Müslüman ülkeler arasında imrenilen bir ülke olarak varlığını sürdürürken, AKP hükümetleri ülkemizi ülkemize özenen arap ülkeleri ne benzetmeye çalışıyorlar.
1923 ten beri yüzünü batıya dönen ülkemiz, çağdaş modern bir ülke olarak, demokrasisini yerleştirmeye çalışırken, giderek arap ülkelerinde egemen olan tek partili yapıya doğru sürüklenmektedir.1950 yılından beri adım adım ilerleyen süreç suyun kaynaması gibi son aşamaya gelince en olmaz talepler gündeme gelmeye hatta yaşama geçmeye başladı.
Son olarak büyük çoğunluğu yandaşlardan oluşan 19. Eğitim şurası Antalya’da toplandı. Toplantıya hazırlıklı gelen iktidar yandaşları, evrensel eğitim ilkelerine aykırı olan; Anaokulunda din eğitimi, Osmanlıca dersi ve turizm meslek liselerinde kokteyl dersinin kaldırılması gibi konuları tavsiye olarak geçirdiler. Bu kararların bir eğitimci gurubu tarafından önerilip desteklenmesi oldukça düşündürücüdür.
Ülkemizde uzun süredir düşünen insan yetişmemesi için, uğraşlar veriliyor. Bu bağlamda eğitim programları bozulurken öğretmen yetiştiren kurumlar gereksiz yere çoğaltıldı ve de içi boşaltıldı. Öğretmen yetiştiren kurumların ihtiyaç fazlalarının kapatılması ve öğretmen yetiştiren kurumların acilen kalitelerinin yükseltilmesi gerekmektedir. Örneğin; Hacettepe eğitim fakültesinden mezun olan kaç öğretmen sınavı kazanıyor, bir başka taşra üniversitesi eğitim fakültesinden mezun olanlar ne yapıyor? Bu ölçü içinde fazlalar elensin.
Din eğitimi aileler tarafından verilmeye başlanır, ilkokul 4. Sınıftan sonrada seçmeli olarak aile rızası alınarak haftada bir saat olarak verilebilir. Çocukları soyutla somutu ayırt edemedikleri küçük yaşlarda verilmek istenen eğitim çocukların dinden soğumalarına bile sebep olabilir. Yani kaş yapayım derken göz çıkarmayın.
Osmanlıca, saray tarafından yazışma ve üst edebiyat dili olarak geliştirilen, Arapça, farsça birazda Türkçeden oluşan bir yapı olup, 28 harfli arap harflerinin yetmemesinden dolayı 7 tanede farsça ses eklenerek oluşturulan bir karmaşadır. Bu alfabe bugünkü sözcükleri yazmaya da yetmemektedir. Çünkü bazı sesler yoktur. Mezar taşlarına gelince bu iş uzmanların işidir. Tarih araştırmacılığını özendirirsiniz hepsini okur kayıt altına alırlar. Halkımız, yazıldıkları günden beri, Yunus Emre’yi, Karacaoğlanı, Pir Sultan Abdal’ı ve diğer halk ozanlarını anlamaktadır.
Ben 65 yaşımdayım, babam1918doğumlu idi mezar taşı Türkçe, Dedem 1896 doğumlu idi onun da mezar taşı Türkçe kim kimin mezar taşını okuyamıyor?
Dil canlıdır. Sürekli kendini gereksinime göre yeniler. Ülkelerin kullandıkları alfabelerde o dilin gereklerini yerine getirecek seslerden oluşur. Teknoloji geliştikçe Dünya küçülüyor. Bu nedenle Dünya’nın her yerine İngilizce açık dil olarak sorunları çözüyor. Alfabe olarakta Dünya’da Latin alfabesi ön almış durumdadır. Çin ve Japonya’da bile kendi dillerinin yanında Latin alfabesi ile tabelalar oluşturmaktadırlar.
Konu geliyor, kul mu yetiştireceğiz, yoksa okuyan, anlayan, yorumlayan çağdaş bireyler mi yetiştireceğiz? İktidar cehaletten beslendiği için, eğitim ne kadar yozlaşırsa ve de din eksenli olursa o kadar varlığını uzatabilir. Bu nedenle 12 yıldır her yıl bir değişiklik yaparak işi içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bu duruma karşı çıkan kaliteli Milli Eğitim Bakanlığı üst düzey görevlileri geri üniversitelerine döndüler. Fakat bu konuda görüyoruz ki; Muhalefet partileri ciddi kalıcı projeler üretmek yerine günlük demagojilerle iktidarın ekmeğine yağ sürüyorlar.