Aynayı kırdılar, güzel göstermiyor diye... Dinlediğim şarkıda geçiyor bu söz. Sonra düşüncelere daldım.
Kızların akşam yemeği, banyoları, kitap okuma saati derken epey geç oldu. Yatırdım, uyuttum. Bir bitki çayı alıp oturdum kağıt kalemin başına. Açtım müziğimi. Tam da anne saati dediklerinden. Ben normal anne olmadığım için koştum sizlere yazmaya. :) Dedim ya düşüncelere daldım diye, ben hiç normal bir insan olamadım ki! Normal kriterlerini düşündüm insanların. Standart ev düzeni, sabah akşam monotonlukları, ev gezmeleri dedikoduları gibi şeyler mi normal olan? Nedir? Güzellik gösterişleri, saç boyaları, sarının elli tonu mu? Her yıl eşya değiştirmek mi, yedekli mutfak kileri mi, her çıkan yeni teknolojik aletleri eve ilk sokan olmak mı? Nedir?
Halının üzerine oturup bağdaş kurdum. Koltuğa dahi ihtiyaç duymayan ben, neden normal olmalıyım? İnsanlar standart olmayanı, normal olmayanı yadırgarlar. Yabancı gelir onlara bu farklılık. Rahatsız olurlar. Ve bir ortamdaysanız normal olmayanı dışlamaya ve dışlatmaya çalışırlar. Aslında bu "senin gibi olamıyorum, seni sevsinler istemiyorum" cümlelerinin dışa vurumudur. Güzel göstermiyor diye aynayı kırmak meselesi. Aslında farklı olan daha güzeldir.
Enerjinizi çekemezler. Diğer insanların ilgisini çekmenizi çekemezler. Farklı kitaplar okur, dünyaya farklı bakarsınız. Televizyon programları izlemek yerine günceli takip edip, kaliteli içerikleri izlersiniz. Ev işlerinin kölesi olmak yerine, evi kendinize köle edersiniz. Hepsi bambaşka pencereler, hepsi bambaşka dünyalara açılır. İşte normal olmazsanız onların dünyasına yanlışlıkla inmiş uzaylı muamelesi görürsünüz. Ama çok güzel. :)
Farklı olmak, bambaşka olmak, ruhundan bir tane daha olmaması harika. Yaratıcı bizi biricik ve tek yaratmışken, birbirine benzeyen insanlara dönüşmek çok sıkıcı değil mi? Ben kimseye benzemek istemem. Bundan ötürü zaten ne normal bir evlat, ne normal bir eş, ne normal bir anne, ne de normal bir insan olamadım. Olamıyorum kusura bakın. :) Durup dururken kızlara hadi boyama yapalım diye ayartırım onları. Tüm oyunu bırakıp koşarak gelirler yanıma. Oturma odamızın bir duvarına komple el baskısı yaptık. Kimse beğenmez mi beğenmesin. Umurumda değil. En güzel boyamaları astık duvarlara, bant izi olurmuş. Olsun. Açarım bir anda en sevdiğim müziği, tutarım eşimin elinden. Dans ederiz çılgınlar gibi. Kafada var birazcık. Aile boyu animasyon filmlere bayılırım. Patlat mısırları koş izle. Daha ne olsun? Örgü örerim bol bol. Zaten yarı zamanlı işlerimden biri de örgü ile para kazanmak. Çoğu bana soruyor "sıkılmıyor musun" diye. Tek cevap; " insanlara sarmaktansa ip sararım daha iyi ".
Bu yüzden standartlar standart olmayanı dışlarlar. Ama inanın bu durum anormallerin umurunda değil. İstediğiniz kadar aynaları kırın, biz kendimize baktığımız sürece kimsenin aynasına ihtiyacımız yok. Bizi güzel gösteren aynalar değil auramız ve enerjimiz. Dilerim ki tükenmesin. Artsın, çoğalsın, taşsın hatta normallere de bulaşsın. Fazlaca bulaşmak dileğimle. :)