Bu dünyaya her zaman bir geliş amacımızın olduğunu düşünürüm, öyle olduğuna da inanıyorum. Öyle olmasa benden kilometrelerce uzakta bir kitap yazmış sevgili Asya hanımla tanışamazdım. Hem de üniversiteyi benim okuduğum şehirde olması, cana yakın, içten sevecen naif biri olması, ortak özelliklerimizin çok çok fazla olması ile birlikte evet gerçekten bu dünyaya benim de bir geliş amacımın olduğunu net anladım. Daha açık şöyle söyleyebilirim: Ben sizlerle her hafta köşemde bir şeyler paylaşıyorken birdenbire aklıma röportaj yapma fikri doğdu.  Sonra kitabını okuduğum yazarlarla tanışma fırsatı buldum. Aslında bu röportaj yapma fikri oluşmasaydı belki de Asya hanımla hiç karşılaşamayacak ya da tanışamayacaktık. Onun içten hikayesini bilmeyecektim. Onun kaleme almış olduğu kitabı okumamış dahi olabilirdim. Her şeyin bir nedeni var bir de sonucu. Benim sizlere her hafta yazı yazmamın nedeni sizleri de anlattığım kişilerle tanıştırma sebebi olmam demek ki! Sonucu da baki dostluklar elde etmek...

Asya hanımla tanıştıktan sonra hikayesini ucundan kıyısından yakaladım. Tabii ki engelliler haftasında olduğumuz üzere aslında bu röportajı yapmayı daha çok istedik ve yaptık. Asya Hanım görmeye engelli bir yazarımız ama umudunu, umut ışığını hiç söndürmemiş. Ayrıca Türkçe öğretmeni olarak eğitim verdiği kurumda da birçok çocuğumuza ışık olmaya devam ediyor. Bazen görmek yetmez derler hissetmek gerekir, öyle güzel hissediyoruz ki görmeye gerek kalmıyor. Ben Asya hanımı dinleyerek hissettim. Aslında görmeye de hiç gerek yoktu çünkü onun söyledikleri, onun kelimeleri, onun anlattığı her şey birer ışık huzmesi olarak bana yansıyordu. Bu nedenle ben engelli insan demem de sağ duyusu fazla gelişmiş insan derim. Çünkü gerçekten biz görüyor olsak bile bazen göremiyoruz, duyuyor olsak bile bazen duyamıyoruz, hissediyor olsak bile karşımızdakini gerçekten hissedemiyoruz. Şimdi sizleri bu harika kadınla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar...

1.)          Bizlere biraz "Asya'dan bahseder misiniz? Kimdir, nelerden hoşlanır?

1986 İzmir doğumluyum. Beş yaşıma kadar top peşinde koşturan , gazoz kapağı oynayan ufak tefek bir kız çocuğuydum. Güneş vetoz alerjisinden kaynaklı olarak gözlerim sürekli yaşarmaya başlayınca doktor doktor gezilip care aranmış ve nihayetinde İzmir’de bir hastanede yapılmaması gerekn bir operasyon sonucu altı yaşımda sağ gözümün, dokuz yaşımda sol gözümün görme yetisini kaybettim. Birçok kişiye gore kader denilen bu yazgı bana gore bir kişinin hayatıyla oynamaktı. 13 yaşımda karanlığı bile görmenin güzel olduğunu farkedince yaşam benim için çekilmez hale geldi. 13 yaşımdan itibaren atletizm, yüzme, okçuluk gibi spor dallarında ve aynı zamanda kişisel gelişim üzerine çeşitli kurslarla kendimi yeniden oluşturdum. 2010 yılında Türkçe öğretmeni olarak İzmir’de göreve başladım. 2012 yılında yaşamımı baştan sona değiştiren ve bu dünyadaki  en yüce insanla evlendim. Bir oğlumuz var. Ailem bu dünyadaki tek vazgeçilmezim ve tek mutluluk kaynağım. Kitap okumayı, eşim ve oğlumun bana kitap okumasını ve her şeyi yazmayı, var olan her şeyi sevmeyi seviyorum.

2.)          Konuşmalarımızdan ve iletişimimizden aktarım yaparak söylemek istiyorum kesersiniz ve umutlu yapınız çoğu insana taş çıkartır.  Engelli bir birey olarak bunu nasıl başarıyorsunuz?

13 yaşımdan itibaren ben ışığım, yüreğimdeki sevgi oldu. Taşı, toprağı var olan her şeyi kendimle özdeşleştirip yüzüme dokunan güneşi umut Kabul ettim. Herkesin yaşadığı yaşam sürecinde elbette engelleri var. Bedende bir engel olmadığı sürece hiçbir şey kalıcı bir engel değildir. Kaldı ki dünya üzerinde benim gibi engellilerin tek engeli yüreğinde engel taşı taşıyanlardır. Yarınlara umut ve sevgiyle bakmak kendime verdiğim en büyük anttır.

3.)          Yazma süreciniz boyunca çevrenizden ya da içsel ne tür engellerle karşılaştınız? Yahut karşılaştınız mı?

Ailem, eşim, oğlum ve kız kardeşim yazma sürecim boyunca en büyük destekçimdi. İçsel sürecim yani duyuşsal belleğim elbette yazacaklarıma engel oldu. Yazmak içsel bir yolculuktur. Bu nedenle gözyaşlarını, yüreğinin kanını, aklımın sancısını kaleme alırken oldukça zorlandım.

Yazı Resim

4.)          Kitabınızı yazarken ilham aldığınız durumlar var mı? Etkilendiğiniz olaylar nelerdir?

İnsan sosyal bir varlıktır. Kendi yaşantısı ve başkalarının yaşantısı en büyük ilhamdır. Toplumun kanayan yarası, kadını cinsel bir obje olarak görmek, kadının yaşama tutunduğu tüm dalları şeytana ruhunu satmış tüm insanların tek tek kırması benim yazdıklarımı artık basma zamanımın geldiğini söylüyordu. Kitabımı yayımlamaktaki en önemli amacım oğlum Burak’a gelecekte kendimi bırakmaktı. Elbette onun anılarında yaşayacaktım ancak hala Göktürk yazıtlarını Sümer kitabelerini incelemekteyiz. Yani söz ve zaman uçar yazı hep kalır.

5.)          Ben okurken çok keyif aldım. Özellikle dili sade ve akıcı. Merak duygusu ön planda olan bir roman olmuş.  Bir Türkçe öğretmeni olarak süslü ve karmaşıkbir yapı kullanabilirdiniz.  Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Çevrem tarafından da söylendiği üzere ben biraz hırçın, biraz asi bir kadınım. Süsü değil sadeliği, duruluğu severim. Kitabımda ne hissettiysem onu aktarmaya çalıştım. Hatta öfkemi dizginledim bile diyebilirim.

6.)          Kitabı bastırabilme konusunda zorlandınız mı? Malum Türkiye şartlarında bu çok zorlandığımız bir süreç.

Maddi açıdan elbette zorlandım. Yazarken binbir emek verdiğim kitabımın her sözcüğüne sanki paha biçiliyormuş gibiydi. Bilgi aktarılsın diye harcadığımız emeğin çok üstünde bir maddi külfeti de düşünmek zorunda kalıyoruz.

Yytrh

7.)          Engel demek istemiyorum çünkü gerçekten hepimiz eşitiz ve sizler bence daha öngörülüyor ve sağ duyulu bireylersiniz.  Bizi okuyan öngörülü bireylere söylemek istedikleriniz var mı?

Yüreği güneş kadar sıcak olan birey zaten yarınlara güneş sıcaklığıyla bakar. Duyuşsal bilincini kullanamayan salt aklını kullanan bireylere tavsiyem akıl tek başına yeterli olsaydı yürek denilen kavram bugün dilimizde olmazdı. Herkes Tanrı olmaktan vazgeçip kendi günahlarıyla ilgilensin. Elini, dilini, aklını kadından , çocuktan, taştan, topraktan ve hayvandan çeksin. Sevmek bir sanattır, bu yüzden sevgi herkesin yüreğine yakışmıyor. Yüreğine yakışmayan herkes kendi ateşinde kavrulsun.

8.)          Kitapta bioenerjiden ve kişi isminden bahsettiniz. Gerçek hayatta sizde ilgileniyor musunuz? Bununla birlikte kitabın içindekiler ne kadar gerçek ne kadar kurgu?

Bioenerji ile ilgileniyor ve enerjiyi hissediyorum. Buradan ne kadar anlatabilirim bilmiyorum ama ışığı bile görmeyen gözlerim bireylerin resmini çizebiliyorsa görenin göz değil zihin olduğuna inanıyor ve yaşıyorum. Kitabın ne kadar kurgu ne kadar gerçek olduğuna kıymetli okurlarım karar versin. Ancak söylemek isterimki her kurguda büyük bir gerçeklik vardırç

9.)          Bazen hayat bana çok zor ve taşınması ağır yükler yüklüyormuş gibi geliyor. Sizin de böyle düşündüğünüz yahut hissettiğiniz oluyor mu?

Canan Hanım, 38 yaşındayım. 17 yaşımdan 26 yaşıma kadar girdiğim her alanda tek başımaydım. Yaşamımı idare etmek için bulaşıkçılıktan vokalistliğe kadar pek çok şey yaptım. Özelikle kadın okurlarım ne demek istediğimi anlayacaklardır. Kadın olmak başlı başına güç ve tehlikelerle yüzyüze olmak demektir. Ben bunların yanında bir de görme engelimi taşıyorum. Her ne kadar yüreğimde ve kendime oluşturduğum küçük dünyamda bir panter gibi olsam da avcılar için ben serçe gibi görünüyorum. Dolayısıyla bir serçe için oldukça fazla yük taşıyor bütün kadınlar. Ancak burada şunu söylemek isterim. Hiçbir serçe savunmasız değildir. Bir kadın gereğinde Azra (Tanrı) olabilir.

10.)        Son olarak bizlere neler söylemek istersiniz? Tavsiyeleriniz var mı?

Öncelikle yazarlara vermiş olduğunuz kıymet nedeniyle sizin şahsınıza ve gazetenize çok teşekkür ederim. Son olarak ta herkes güneşin doğuşunu bir kez daha izlesin. Tabiat anlayanlar için kitap yazıyor.

Asya Hanım'ın da aracılığıyla engelliler haftamız kutlu olsun. Onlar birer engel değil. Bizden çok çok fazla sağ duyuları gelişmiş bireyler. Umarım hepimiz onlar kadar duyarlı olabiliriz, onlar kadar cesaretli, onlar kadar yürekli olabiliriz. Asya Hanım sayesinde şunu öğrendim; benim cesaretim eksik. Birazcık daha cesarete ihtiyacım varmış. Umarım sizler de kendinizde olan eksikliği bulup giderebilirsiniz. Hoşça kalın sağlıkla kalın...