Bu günler yanlışın doğruya karıştığını göstermekte. Yanlış ne kadar gerçek duruyorsa doğru o oranda Real gözüküyor. Önemli olan; doğru okunmasıdır. Yaka düğmelerinin birisi yanlış düğmelendiğinde tüm düğmelerin yanlışı gibi sırıtır. Sırıtmak ise; Köpekleşmek olarak bilinir. Öyle ise; Sırıtmayacaksınız ki; Isırmayınız. Isırabilirseniz...
          HDP grup sözcülerinden birisi,30 Mart 2016 günü açılan TBMM oturumunda,30 Mart anlayışı bu gün HDP de yaşıyor buyurmuş.30 Mart 1972 Kızıldere bir parti/ordu örgütlenmesi olan ve Ülkesinde; Kendi özgücüne dayalı bir sınıf mücadelesinin varlığının göstergesi, anlatımı ve ruhuydu. Sınıflar mücadelesi insanlık tarihi, yaşam felsefesi ve var olmak anlayışının kanlı Safalardan geçtiğinin “fragmanı” olarak Kızıldere’de yansıdı.”Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” olarak ifade edilen, anlam bulan ve “Kızıldere son değil sürecek” mirasını kanlı, ihanet dolu bir Türkiye gerçeğinde yer almış kanlı, katliam dolu bir anlayışla yüzleşmek olmalıdır. Bu gün o yıllar içerisinde yaşamış bulunanlar, kendilerine miras olarak ‘68 ismini koyanlar ve devamı olduklarını iddia, ifade ederek’78liler denilen insanların miras yedi hakları olmadan miras gütmeleri gerekir. Ülkenin içine bulunduğu açmazlık, politikasızlık, siyaset üretememe acizliğinin kaynağı ideolojik yetersizlik olarak anlatılamadığı gibi kadro sorunu olarak da ifade edilemez. Mahir ve arkadaşlarına; altın tepsi içinde sunulmadı, onlar için olanaklar yaratılmadı, gökten inmedi vahiler. Ama, on’lar bir gerçeği gördüler, araştırdılar, güncel ve çağın mücadelesi olan; Emperyalizme, gericiliğe, feodaliteye ve faşizme karşı savaşın adı olan sınıflar mücadelesi içerisinde anlam bulan Politikleşmiş askeri savaş stratejisi olarak adlandırdıkları(PASS);İçselleştirilmiş sömürge tipi faşizm, oliğarşik dikta, Emperyalizmin üçüncü bunalım döneminin özellikleri olan yönetim anlayışı ve yönetilen ve yönetenler arasında oluğunu ifade ettikleri “Sünni denge “gerçeği. 30 Mart ‘72 anlayışı aramakla olmaz yaşamakla anlaşılır.
        HDP tarafından sahiplenilen ve arkasında güç olarak gözüken silahlı PKK/PYD farklı bir yapılanma ve ilişki kurulamayacak kadar da yalın gerçekliktir. Bu gün kendilerini boşlukta görenler, geçmişin hayalleri içerisinde kalıp el yordamı ile bir şeyler aramaya çalışan karanlık ilişkiler, ABD-AB ve RUSYA arasında kalmış dinsiz, imansız diye çağrı bulan cami, kiliseciler yeni bir şeyler yumurtlama adına “folluk” aradıkları için folluğu HDP kümesinde bulduklarını sanıyorlar. Bu follukçuları bizler;12 Eylül zindanlarında teslimiyette gördük, uyum adı altında bastırılan deney kobayı, işbirlikçi mazgalcılar olarak gördük, kapı altı pusulacıları, görüşme arkadaşları ve dışarı çıkartılmalı mücadeleyi başlatmalı biçiminde ifade edilirken, Pişmanlık yasası adı ile ifade edilen “hain”ler arasında gördük. Mahkeme salonlarında yoldaşlarının gözlerinin içine baka baka ihanette gördük. Yoldaşlarının canlarına kıyan, ölümlerine neden olan Amerikancı açık faşist cuntanın elemanları, ağa babalarıyla ihanette kol kola gezerken, makam-mevki, iş sahiplenmesi olarak gördük. Öyleyse; Emperyalizm bunlar için içsel bir olgu değildi, olsa olsa Emperyalizm ve onun çocukların olan Faşizmin kucaklarında zıplatılan yavruları olabilirlerdi.
           Ada demeyeceğim, Ada da yatmıyor. Ada bir efsane olan, dönüşümü kolay hazmedilemeyecek ve yitişleri unutulmayacak olan “Adalım”ile anılacağını gördüğüm için, Deniz kenarında şatolu duvarlar içerisinde ağırlanan, ideolojisini Denizaşırı güçlerden ve karalardan topladığını ifade edebilecek kadar ham olduğunu gördüğümüz, Her ne kadar birilerince;Yeni keşifler yapılmış gibi “Çok yararlı” görülmek istense de;bence;yaşadığı topraklara sol-Devrim ve demokrasi adına attığı tohumun faşizm,bölgecilik,etnik yapı ve hainlikten başka bir şey değildir.1970 ‘li yıllarda kimin beslemesi olduğu açığa çıkmış iken,unutulmuş ,üzerinden çok sular geçti diyerek köpük bağlatılan ve derdeste edilerek özel uçakla gönderilen ve bastığı topraklara “Hizmet etmeye geldim” yalanını koymayı kafasında oluşturan,yüreğine yazarken iman getiren,Bildiklerini ifade edip bilmediklerini içerde bilmiş olarak gösteren,yumurtlayan ve yumurtalarından birisi daha önce ;Komünalizm kavramı olarak bilinen,Özgürlükçü belediyecilik,ekolojik toplum,Demokratik konfedaralizm ifadeleriyle anlam bulan  Amerika topraklı;Murray Bookchin olduğunu keşfettiği gibi,yine Latin kültürlü Avrupa sevdalısı Arjantinli Ernesto Laclau’yu buldu.Sığınma limanı yine Amerikan ve gizli ittifak oldu.Ernesto ismi gençliğe bir anlatım olarak gelir.devamında “CHE” çıkar ama bizin Ernesto da ise;Post-maxs’sist,isçi sınıfı mücadelesini ret eden,yerelci,kimlik temelli,radikal demokrasiyi benimsemiş bir anlayışın ifadesi olarak karşımıza çıkmakta.Devrimci-demokrat ve sosyalistlerin asıl amacı ise,Somut durumların somut tahlili olarak anlam kazanan,işçi sınıfının iktidarı sosyalizmi kurmaktır.Bunun içinde Kesintisiz devrim şiarı kabul görmüştür.Ülke çelişkileri,dünya sınıf emek çelişkilerinde yanılmaya başlayanlar,teşhiste yanlış yapmış ve zatüreden giden hastanın ayağının kesilmesine neden olduğu gibi şimdi,Hendek siyasetiyle anlamsızlaştıklarını görüyoruz.İfade yanlış,teşhis yanlış ve hedef yanlıştı.
          Ülkelerinde iç savaş çıkartarak; mevcut yapının güçsüzleştirilmesi ve siyasi hedefe oturma anlayışı yalnızca, beslemeler ile olmuyor, fokuculuk olarak tarif edilen ve kapı aralığı anarşizme çıkan, yamyam sürüleri, çete özentili anlayışlar, eski alışkanlık olan gasp-yağma zihniyetleri, yetersiz beslenmeli sofra artıkçılar, kemik yalayıcılar, el-pençe bekleyip icazetçilerin kol kola girmiş ittifakıyla çember oluşturmuş ve mevcut sofradan nemalananların açık ittifakı durumunda kalmışlardır.
       Bu gün sorun; Kendi güçleri dışında güç odakları arayanların yanlış saplantılar içerisinde bulundukları, yasal zemin olarak algıladıkları icazetli iktidardan nemalanma, yarın ne olur kaygısıyla da ihanet içerisinde olma yarışından başka bir şey değildir. Titre ve kendine dön diyen zihniyet gibi, artık bizde onlara; Kendiniz olun diyoruz. Bizleri de içinde bulunduğunuz ,,, çukuruna bulaştırmayın. Bizler Unutmayacağız, unutturmayacağız. Unutulmayacaklar ibaresini kanlarımızla yazanlardan olacağız... Olmaya da devam edeceğiz...