Gelin görün ki Mustafa Kemal ile yapmış olduğumuz bir sohbette bana, son iki yılda adı Mustafa Kemal diye başıma gelmedik kalmadı dedi.
Şaşırmış pozisyonu yaptım;
Yaa..!
Öyle mi…! Dedim.
Aslında şaşırmadım. Öyle bir iktidar var ki başımızda her seferinde Mustafa Kemal ve en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü ye ayyaş diyen, önemli ve hassas günlerde Anıtkabir’ e gitmek istemeyen bir yönetimin olduğu yerde neden şaşıralım ki..
Neyse gelelim konuya.
Mustafa Kemal bey esnaf demiştim. Yanına bir daire müdürü gelir. Mustafa Kemal beyin okuduğu muhafazakar bir gazeteden de güç alarak, adı Mustafa Kemal olanlara şaşırıyorum. Bunların hepsi ayyaş, bunların hepsi soysuz der.
Esnaf arkadaşım şaşırır. Benim adım Mustafa Kemal diyerek kimliğini çıkarır ortaya atar.
Müdür, öyle demek istemedim, böyle demek istemedim diye kıvırtmaya başlar ve dükkanı terk eder.
Adamların içinde kalmış Cumhuriyet, demokrasi, kurtuluş bunlara 10 beden büyük kalmış. İçindekileri kusmak istemiş ama fırsat bulamamış.
Velakin Mustafa Kemal bey anlatmaya devam eder.
“Geçenlerde, Bayburt iline arabamla gidiyorum, trafik polisi mutat araç kontrolleri için aracımı durdurur, bizden ehliyet, ruhsat ister. Ehliyeti verdiğimde, senin ismin Mustafa Kemal mi diye soru sorar. Evet kardeşim bu benim, adım Mustafa Kemal’ der.
Biraz kızgın, biraz anlaşılmaz bir davranışla manasız bir şekilde beni bekletir. Yanımızdan araçlar gelir geçer, ama bana bir türlü yol vermez. Beni ne bekletiyorsunuz kardeşim dedim, yok falan demişse de her hareketinden kızgın olduğunu anladım dedi. Lakin belediyeye gidiyorum Mustafa Kemal olan ismim dikkat çekmeye başladı, devlet kurumlarına gidiyorum ismim tepki çekmeye başladı” demişti.
Atatürk’ ü sevmek zor mu diye bana dert yandı. Bir adam hem muhafazakar, hem dindar hem Atatürkçü olamaz mı diye bana sordu.
Ben de kendisine sıkı dur kardeşim dedim, Mustafa Kemal düşmanları geldikleri gibi giderler, Mustafa Kemaller bir ölür bin doğarlar dedim.
Herkese selam, adı Mustafa Kemal olanlara iki kat selam…