Sabretmek ve susmanın bütün fenalıkları yeneceği muhakkaktır. Afetmek büyüklük ve alicenaplılıktır. Ama, bunu hak edenlere uygulamamız lazım afetmekten bahsederken sakın aklınıza siyasilerin yaptıkları veya yapmak istedikleri aftan bahsediyorum sanılmasın. İstemeyerek bir birlerini kıranlar, incitenler daha doğrusu hata yaparak tahammülü mümkün olmayan hadislerden bahsetmek istiyorum. İnsanız, ister istemez veya bilmeden bazı hareket ve sözlerimizle karşımızdaki kimseleri üzerek mühim veya mühim olmayan olaylara alet olup işlerinin bozulması, yuvaların yıkılması, veya tamiri imkansız vakalara sebep oluyorsak, neticelerini öğrendikten sonra neden, niçin yaptım diyerek nadim oluyor ve üzülüyorsak “Allah bizi affetsin” diyoruz. AFETMEK Allah’ a mahsustur ama: sen yap yap gelir. Bizde en zengin sermaye dedikodu şirketlerinin fazlalığından ileri geliyor. Her hangi bir şey yaparken veya karar verirken iyi düşünüp taşınmalıyız. Zira yapmak istediğimiz veya söylediğimiz sözlerin nereye gittiğini kimlere zarar vererek üzüleceğini düşünüp taşınarak yapalım ki sonunda mahçup olup affetme meselesini yaratarak gülünç duruma düşmeyelim. Afetmek insanın içinde ve kalbinde olmalı. Bunu teklif ederken bile kimseyi kırmadan, izzeti nefsine dokunmadan yapmalıyız. Afetmenin büyük bir fazilet olduğunu hiçbir zaman unutmayarak hepimizin ve kalbimizin bir köşesinde kıymetli mücevherat gibi saklamalıyız. Şahsıma göre afetmek bir lütuf değil insani görevdir. Affedilmesi icap edilenler varsa, bizde kin ve inatla onları affetmiyorsak affetmemenin yükünü ve ağırlığını dünyada ve Ahirette, asla ve asla taşıyamayız. İşte o zaman ne yapmalı? Hak edeni affederek, afetmenin hafifliğini yaşamalıyız.
Sizlere bununla ilgili bir hikaye yazayım: Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine şöyle der: “Yarın hepiniz birer plastik torba ve 5 er kilo patates getireceksiniz”. Ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Öğretmen: “şimdi, bu güne kadar afetmeyi red ettiğiniz her kişi için bir patates alın , o kişinin adını patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun!”. Bazı öğrenciler torbalarına 3 er 5 er tane patates koyarken bazılarının nerdeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okulda hep yanınızda olacak”. Aradan bir hafta geçer. Hocaları sınıfa girer girmez, öğrenciler şikayete başlarlar “Hocam, bu ağır torbayı her yere taşıma çok zor. Hocam, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tohaf tohaf bakıyor, hem sıkıldık, hem yorulduk…. Öğretmen: “görüyorsunuz ki, AFETMEYEREK asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimiz ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdakine bir ihsan olarak düşünüyoruz, hal bu ki AFETMEK en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir”. Bu hikayeyi okuyupta hala insanları affetmemek gafletinde bulunanlar varsa yerin ve adresim belli olduğuna göre pazarda patateste ucuz olduğundan lütfen birer kilo alarak beni ziyarete geliniz ve bu affetme konusunu yeniden tartışalım. Bence netice olarak, ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
‘’Ama! affetmek yalnız ALLAHA kalmıştır. Eden bulmalı ve cezasını hukuk çerçevesi içinde çekmelidir. Hiçbir şey yapanın yanına kar kalmamalıdır.Sabretmek susmak bütün fenalıkları yener ama bu adaletli bir AF KANUNUN ÇIKMASI ile yerini bulacaktır.