Kıymetli dostlarım;Sizlerle sohbetime başlamadan önce hepinize hayırlı,huzurlu ve mutluluk dolu bir gün diliyorum.
Konu çok önemli: İslam’da aile kavramı, ailenin önemi ve görev ve sorumlukları ne isteyeceğim.
İslamda aile hayatı denince; Aile hayatının kurulmasında en önemli etken iki ana erkil kişinin bir birlerini tanımaları ve bu hayatın olmazsa olmazı evlilik hayatı ile başlayan bir süreçle başlar ve akabinde göz bebeğimiz dediğimiz çocukların meydana gelmesiyle oluşan bir süreçtir.
İşte tam bu hayat,öğretisi içinde ebeveynler kendileriyle barışık bir şekilde ve huzurlu ve mutlu bir ortam oluşturmak için özen göstermelidir.Aile içi huzur ve mutluluğu çok önemlidir. Anne babanın evlilik hayatını çocuk gözlemler ve yaşayarak öğrenmiş olur. İlk sosyal ortam olan ailede kendisi ve diğerleri hakkında ne gibi tepkiler vereceğini, anne babasını model alarak öğrenen çocuk, ilerleyen yıllarda ebeveynlerinin ilişkisine benzer ilişkisi sergilemektedir. Bundan dolayı kendi ailesinde uygun sorun çözme becerisi ve tutumlarını gören çocuk, kendi evlilik hayatında da bundan olumlu olarak etkilenmektedir.
Yani burdan şura'ya gelmek istiyorum!
Anne, ailede gerçek huzur ve saadeti sağlamada temel unsurdur. Aile içerisinde uzlaştırıcı yapıcı, nezaketiyle, hanımefendi haliyle ailesini koruma konumundadır, babayla çocukların iletişiminde veya kardeşler arası uyum ve problemlerin çözümünde anne etkin rol üstlenir.
Eğitimli,İlim sahibi olmaları, özgüvenimizi artırır, bilinçli yaşamayı öğretir ve dolayısıyla ailedeki fertlerde bundan faydalanır. Ayrıca iyi bir eğitim ve iyi bir terbiye görmüş bir kadın daha anlayışlı bir muhatap olur. Allah Teâlâ da şöyle buyuruyor; “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer suresi, 39: 9)
Biz ebeveynlere düşen görevlerimizin başında olması gereken en önemli görevlerimizden biriside çocukların eğitimi konusunda kız erkek ayırt etmeksizin onları okutmaktır,topluma hizmet etme noktasında meslek sahibi olmanın yanında hayırlı,dinine,imanına, vatanına, bayrağına bağlı imanlı bir nesil yetiştirmiz gerekmektedir.
Eğer çocuklarımıza,helali,haramı, dünya ve ahireti öğretmekte ihmalkar davranmışsak onlardan asla adamlık beklemek hayal olur,
Bir nesli bozan sözler bir baba oğluna o erkektir herşey selbesttir yapar yaşamalı,bir anne kızına ben yaşamadım o yaşasın yenmemesi gerekir.
Her ne kadar büyük de olsalar okulda okusalarda bir aile olarak müdahil olmalıyız.
Günümüzün çoğu gençliginde bunlara sahit olmaktayız, ya ana baba arasında ayırımı yapmaktadır yada Ana baba itaat konusunda (sözlerine dinleme) şurda dursun babasına hitap ederken peder,moruk, ihtiyar,beyni sulanmış adam gibi sıradanmış gibi sözleri hep duymaktayız.
Yukarda da belirtildiğim gibi BELGELİ CAHİLLER demek istiyorum.Ana babasının kıymetini bilmeyen,din,iman vatan,namus mefhumu hiç bilmeyen okumuş cahiller türedi,Ana babasına hakaret eden,ihtiyarlayınca sığınma evlerine veren, öldüren,Ana baba sevgisi yerine evinde kedi köpek besleyen bu gençlik çocuklarını yanına almayı unutmasınlar çünkü adresi öğrenmeş olurlar sıra onlarda gelecek yapılan araştırmalar neticesinde %70 okuyan okutmak için emek veren ebeveyner sığınma evlerindedir.
Bu gençlik kimin acaba?
Bunları kim yetiştirdi!
Yetiştirendemidir kabahatli?
Okullarda okuyan çocukların aldığı eğitimdemidir?
Ne acı değilmi Yıllarca eğitim almış ancak dünya ya ne için geldiğini,kâdir kıymet bilmez bir gençlik..
Peki bu eğitim aldığını zanneden kadir kıymet bilmezler gençliğe sormak istiyorum?
Allah insanın canını topraktan yaratmadımı!,
Ana maddemiz toprak değilmidir?
Eğer cevabınız toprak ise;sornak istiyorum toprak olmadan hayat olmaz mahsül olmaz,vatan ve bayrak olmaz, din ve iman konusu hiç olmaz.Egerki günümüzde okumuş ama bu değerleri bilmeyenler her zaman başkalarının köleleri olmaya mahkumdur.
Onun için ne güzel ifade edilişi ve yazılışına bakarmısınız "ANAVATAN" Ana ve vatan sözcüğünün birleşmesi sizlercede manidar değilmidir?
Neden bu burada vatan sözcüğüne yer verdin başında ana geçmesidir Ne mutlu değerlerine sahip çıkarak bu toprak dini ve milli davaları üstünde yaşayanlara
Atalarımızın dillere destan çok meşhur bir sözü vardır;"Civciv yumurtadan çıkmışda kabuğunu beğenmemiş" Bu ana babalar Köylüde olsa şehirlide olsa bizimdir onlara sahip çıkalım hizmet edip duasını alalım.
bizim olmazsa olmazlarımızdan olan ana babalarımızın önem ve kıymetini bilelim.
Bu konuda bilgi sahibi olmamız ve Yüce İslâmın kitabı kelamların en güzeli olan Kur'an-ı Kerim ve peygamberin sünnetlerine hep birlikte bir göz atalım
"Biz insana ana babasına iyilik yapmasını emrettik. Şayet onlar seni, hakkında bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa bu takdirde onlara itaat etme." (Ankebut, 8) Bu ayet sahabeden Hz Sa'd bin Ebi Vakkas (ra) hakkında indi. Hz Sa'd'ın annesi putperestti. Annesi oğlunu islamdan döndürmek için çok ısrar etti. Hz Sa'd dinlemeyince açlık grevine başladı. İki gün boyunca yemek yemedi, su içmedi. Müthiş rahatsızlandı. Gayesi, Hz Sa'd ı zorlamaktı. Ama Sa'd (ra) hiç geri adım atmadı. Kadın Hz Sa'd'ın dönmeyeceğini anlayınca da boykotu bıraktı. İşte bu ayet bu nedenle indi. Yüce Allah; bu haldeki anneler için iyilikle muamele etmeyi emrediyor. İyilik edecek ama dine aykırı emirlerini dinlemeyeceksin. Bu bile kendi başına anneye verilen değeri anlatmaya kafi olur. Elbette haksız hiçbir beddua tutmaz. Ama haklı mağdur olan bir annenin bedduasına engel hiç bir şeyde olmaz. Onların bedduasını değil, duasını almak lazım.
Hz Peygamber (sav) mescidde minbere çıktığında üç kez üst üste 'Amin' dedi. Daha sonrada şöyle açıkladı: "Ben minberdeyken Cebrail (as) geldi ve 'ramazan ayı gelmesine rağmen içki gibi günahları işlemeye devam eden adamın burnu sürünsün' dedi, bende 'Amin' dedim. 'Anne veya babasından biri veya ikisi yanında ihtiyarlamasına rağmen onların duasını alamayan ve cennete giremeyen adamın burnu sürünsün' dedi, ben de 'Amin' dedim." Anne ve babalar affa vesiledir. Cennete girebilme sebebidir.Ama burda gerçek olan bunun farkında olan ve hakkını verenler içindir.
Hz Aişe (ra) Kâbe'nin avlusunda sırtında annesini taşıyan birini görür. Adam büyük bir heyecanla annesini taşıyor ve tavaf ettiriyor. Manzarayı gören Hz Aişe (ra) Peygamberimize "Bu adam bu haliyle bu kadının hakkını ödemiş midir" diye soruyor.
Hz Peygamber (sav) "Hayır" diyor. "Kendisini doğuran kadının bir saniyelik sancısının hakkını bile ödememiştir" buyuruyor. Anne hakkı o kadar fazladır.
Hz Ömer'de bu manzarayı seyrediyor. Adam annesiyle koşar adım tavaf yaparken sürekli böyle diyor. "Ben annemin hamalıyım". Hz Ömer sessizce şöyle mırıldandı: "Keşke benim de annem sağ olsaydı da onu sırtımda gezdirip 'ben annemin hamalıyım' deseydim".
Sahabeden biri sordu; "Ey Allah'ın elçisi Allah katında en makbul ibadet nedir?" Efendimiz (sav) cevap verdiler: "Vaktinde kılınan beş vakit namaz ve baba ile anneye iyilik."
"Kim ömrünün ziyadeleşmesini, (bereketlenmesini veya ilahi takdir esnasında ömre ömür katma yönünde hüküm verilmesini) istiyorsa anne ve babasına iyilik etsin. Kim de rızkının artmasını bereketle nesini huzur içinde yaşamak istiyorsa baba ve annesine iyilik etsin." Hz Peygamber (sav) bu kadar sevaplı ve önemli bir ibadete vesile olan anne baba sevgisinden bahsederken bir ara anne baba özlemini içinde hissettiği bir anda bu özlemi sahabesiyle şöyle paylaşmıştı. "Keşke anne ve babam veya ikisinden biri sağ olsaydı, benimde onlara hizmet etmenin yanında namaz kılıyor olsaydım. Anne ve babam o anda bana seslenselerdi ve 'Muhammed! Mehammed!' deselerdi. Ben de onlara beklemeksizin namaz içindeyken efendim, efendim deseydim." Aslında bu hadis bile Hz Peygamber'in (sav) baba ve anneye karşı duyduğu büyük özlem ve sevgiyi göstermeye yeterlidir.
Umarım kıymetli gönül dostlarım okuyucularım sizlerinde bildiklerinizi yazdıklarımla hatırlatmada faydalı olmuşumdur.
"Ana başta tac imiş her derde ilac imiş
Bir evlat pir olsa da anaya muhtac imiş"
Bendeki ana baba sevgisi hiç bitmedi onlar rahmet'i Rahmâna kavuştular bütün ölmüş ana babaların mekanları cennet olsun,Yaşayan bizlerede Allah sağlık sıhhat içinde yaşamak nasip etsin.
Selam ve duam ile..