Rahmetli babamız Haki Yener’in çocukluk yıllarımızda arıcılığa merak saldığını biliyorum. Konuşmalarımız arasında, oğlum ben göremezsem sen göreceksin. Bir gün ARICILIK VE BAL olayı en az FINDIĞIMIZ kadar ORDU ekonomisine katkıda bulunacaktır diye söylemişti. Şimdi görüyorum ki rahmetli babam doğru tespitte bulunmuş. Vefat ettiği zaman deponuzda lime lime olmuş 40 teneke bal vardı fakat tenekenin içindeki ballar sabun kalıbı gibi duruyordu. Şimdi size kısadan hisse olarak bir fıkra anlatacağım;
Tatlı dilli ve güler yüzlü bir genç BAL satardı. Ağızlar onun balı ile
Tatlanır, gönüller ise onun güler yüz tatlı dilinden yanardı. Şeker kamışı endamlı bu seyyar balcının müşterileri sinekten daha çoktu. Öyle ki, mesela bal yerine zehir satsaydı yine de müşteri bulur herkes zahiri onun elinden alıp bal gibi yerdi. Suratsızın biri o gencin bal satışına, müşterisinin bolluğuna ve kazancına haset ederek o da bal satmaya karar verdi. Hemen ertesi günü bal başında, sirke kaşında mahalle mahalle, sokak sokak, dolaşmaya başladı. Ne çare ki, malına müşteri gelmedikten başka, sinek bile konmadı Akşamleyin evine döndü. Hiç bir satış yapamamış, eline bir para geçmemişti. Kızmış fena halde canı sıkılmıştı. Bir köşeye çekilip oturdu. Bu haliyle suçunun cezasından korkan suçluya, bayram günü zindan da kalıp surat asan zavallılara benziyordu. Karısı şakadan dedi ki;’’Yüzü ekşi olanın balı acı olur’’Çirkin huy. İnsanı cehenneme götürür. İyi huy ise cennetten çıkmadır. Irmaktan sıcak su iç; fakat asık suratlı adamın elinden soğuk şeker şerbeti bile içme. Anladık altının. Gümüşün, hiç hiçbir şeyin yok. Sadi gibi tatlı dilin de mi yok? KISSADAN HİSSE; Olarak babamın dediği gibi, ‘’ASİL AZMAZ, BAL KOKMAZ/YAĞ KOKAR ASLI AYRANDIR…’’ Netice olarak BAL biz ORDULULAR için ekonomik bakımızdan 2. Bir ürünüdür.