Futbol, yaklaşık yüz yıldır Dünya üzerinde giderek izleyicisi artan bir spor dalıdır. Doğal olarak ekonomik sistem tüm açgözlülüğü ile bu güzelim oyunu da bir sömürü aracı haline getirdi. 36 yıl İspanya’yı yöneten diktatör Franco, ülkeyi; Sinema, Spor ve Seks diye tanımladığı 3S yöntemi ile yönettiğini dile getirmiştir. Sporun amatörce yapılan tüm etkinlikleri güzeldir. Ülkemizde de yüz yıldır sportif etkinlikler özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra daha organize yapılmaya başlamıştır. Giderek spor dalları profesyonelleşti.
Dünya’da örnekleri gibi giderek futbol takımları yöneticisi olmak sosyal ve ekonomik yaşamda ön almayı kolaylaştırdı. Bu nedenle işadamlarımız büyük takımların yöneticisi olabilmek için ‘Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez’öz deyişinden hareketle kesenin ağzını açtılar. Paranın her şey olduğu kapitalist sistemde para öne çıktıkça kalite düşmeye başladı.
Taraftarın fanatikleşmesi yönetenlerin her dönem işine gelmektedir. Franco’nun Real Madrid takımını desteklemesi, halkın Atlatiko Madrid takımını desteklemesine neden olmuştur. Bu gibi örnekleri Güney-Amerika ülkelerinde de görebiliriz. Her baskıya karşı halk bir şekilde örgütlenir. 1960 lı yılların başında 2. Lig kurularak şehir takımları kuruldu.
Fakat; Fanatizm öyle körüklendi ki komşu iller arasında oynanan maçlarda onlarca insan canından oldu.Sportif etkinlikler bir dostluk bir eğlence olacağı yerde insanlar arasında kavgalara neden oldu. Hala da olmaya devam ediyor. İnsanlar, özgürce düşüncelerini dile getiremezlerse, nasıl su akar yolunu bulur dendiği gibi her şeye bir çare bulunur. Ülkemiz 90 yıllık cumhuriyet döneminde zaman zaman çok ağır baskılar görmüştür. Bu dönemlerde bile çareler üretilmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde seçimi kazanan Devlet başkanı hemen göreve başlamıyor. Başkana, devletin kurulduğu günden beri yaşanan önemli legal illegal tarihi okutuluyor. Yaklaşık üç ay sonrada göreve başlıyor. On yıldır ülkemizi yöneten AKP iktidarı her geçen gün toplum üzerindeki baskısını arttırıyor. ve de her geçen gün baskısını daha aleni ve hoyratça yapıyor. Hükümetin bu nobran tavrı il ve ilçe örgütlerine de yansıyor. Bu durumdan doğal olarak, hükümetten çıkarı olmayan aydınlar ve kaliteli üniversitelerin öğrencileri rahatsız oluyor..
Büyük kentlerde yaşayan gençler bu baskıyı hem yaşarlar, hem de tepki verirler. Gezi eylemlerinden önce başlayan üniversitelerdeki yumurta eylemleri bu günlerin habercisi idi ama ülkemizi yönetenler mesajı alamadılar. Halada aldıklarını sanmıyorum. 28 Nisan 1960 da başlayan iktidarların yanlışları sonucunda ülkemiz çok acılar çekti. Her seferinde yöneticiler bir şekilde gittiler. Ama acıları hüzünleri kırgınlıkları ve ülkemizin maddi ve manevi kayıplarının faturaları ülkemizin her bireyi tarafından hala ödenmektedir. Arap baharı sürecinde, uzun yıllar baskı altında tutulan Mısır halkı sadece taraftar olarak örgütlenmişti. Doğal olarak halkın bir parçası hatta kendisi olan taraftarlar örgütlü gücü ile halkın öncüsü oldular. Mısır’da en fazla şampiyonluk kazanan futbol takımı ‘EL-EHLİ’ hala Mısır’da örgütlü gücünü korumaktadır.
Taraftarlık, ülkemizde uzun yıllar bir dostluk ve kardeşlik olarak yaşanmıştır. Futbolun amatörlükten uzaklaştıkça, giderek ülkemizde eğitimin kalitesi düştükçe insanlar arasında ilkel duyguların dışa vurumu olmuştur. Bu da fanatizmdir. Yoksa kim bir futbol maçına içip-içip kesici delici aletlerle gider. Bu ilkel insanlar, uygarca oynanan basket ve voleybol maçlarının da çığrından çıkmasına neden olmuşlardır. ÇArşı grubu 1982 yılında İstanbul Beşiktaş’ta bir grup BJK taraftarı tarafından kurulmuştur.
Yıllar sonra ‘FORZO’ adında bir dergi de çıkarmaya başlamışlardır. Giderek kendini yenileyen, yeni değişik ilginç sloganlarla toplumun sempati ve ilgisini çekmişlerdir. Örneğin; ÇArşı, her şeye karşı, Çarşı nükleere karşı v.b sloganlarla eğitimli toplumsal olaylara duyarlı çağdaş bir taraftar grubu olarak yurdun çeşitli yerlerinde geniş kitlelerden taraftar bulmuştur. Son gezi olaylarında kitlesel olarak duruşu hükümeti rahatsız etti. Bu nedenle ÇArşı’ya karşı,1453 Kartal isimli bir grup oluşturuldu. BJK, GS maçının son dakikalarında TEKBİR sesleri ile provokasyon gerçekleştirildi. Bu kadar aleni bir provokasyon hiçbir iktidara yarar sağlamaz.Sadece muhalefeti güçlendirir.