Allah’a iman, İslam’la şereflenmenin ilk şartıdır. Allah’ın varlığına, birliğine, eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmak,yani tevhidi kabul etmek, iman esaslarının temelidir. Bizi yoktan yaratan ve sayısız nimetiyle yaşatan Rabbimizin üzerimizdeki en büyük hakkı, O’na iman etmemizdir.Allah’a iman, O’nun görevlendirdiği Peygambere ve gönderdiği Kitab’a uymayı, çizdiği sınırlara ve verdiği hükümlere teslim olmayı gerektirir. Mümin, Allah’a iman etmeyi sadece bir sözden ibaret görmez. Aksine Allah’a iman etmek, hem Kur’an-ı Kerim’in ayetleri hem de Peygamberimizin hadisleri vasıtasıyla Rabbimizi tanımayı ve hayatını bu iman üzere yaşamayı zorunlu kılar ve İman etmek, sorumluluğu üstlenmektir. bütün ibadetleri yerine getirmeye gayret gösterir.

Bu anlamda bizlere verilen her nimet, bir şükrü gerektirir. Bizlere lütfedilen her imkân, beraberinde bir sorumluluk getirir. Bu imkanları Rabbimizin rızası ve insanlığın hayrı doğrultusunda kullanmak ve korumak, bizim

en büyük sorumluluğumuzdur. Allah Rasulü (s.a.s) şöyle buyurmuştur. “Kıyamet gününde insanoğlu, şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini ne şekilde geçirdiğinden, malını/servetini nereden kazanıp nerelere harcadığından, bildiği ile amel Edip etnediğiinden" Bu hadisten de anlaşılacağı üzere hepimiz bir hesap vaktine doğru hızla yol alıyoruz. Bu yolculukta sermayemiz, bir saniyesi bile boşa geçirilemeyecek kadar değerli olan ömrümüzdür. Bu yolculukta en büyük gücümüz, Allah’a olan iman ve teslimiyetimizdir. Kazanımlarımız, hayır ve iyiliklerimiz, salih amellerimizdir. Bütün bunları israf etmek, beyhude tüketmek ise bizim en büyük kaybımız ve hüsranımızdır. Hayat yolculuğumuzda bize düşen, boş söz, tutum ve davranışlardan uzak durmaktır. Zira mâlâyani olarak isimlendirilen boş söz ve faydasız davranışlar, öncelikle zihnimizi gereksiz yere meşgul eder; kişiliğimizi ve itibarımızı zedeler; zamanla bizleri esir alır. Dünyamıza da ahiretimize de yararı olmayan meşguliyetler, bizlere hayır, bereket ve güzellik kazandırmaz. Aksine vaktimizi öldürür

İman İnsana nasıl bir sorumluluk gerektirir.

İman esas itibari ile kalbin tasdiki, doğrulaması ve dilin ikrarıdır.İmanın başlangıcı kalpten samimi bir benimseyiş ve doğrulamadır. İmanın kalbe yerleşmesi, bir davranışa dönüşmesi ve insanın bütün benliğine işlemesi için eylem, uygulama ve ibadet gereklidir.iman ibadete dönüşmedikce gerçek iman etmiş olunamaz. Çünkü imanın korunması ve kalpte kökleşebilmesi ancak ameller ile mümkündür. Ayet-i kerimede Yüce Allah, “Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alametlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!” (En’âm, 6/158) buyurmaktadır. İman ettiği hâlde imanından hayır kazanmamak, imanın fayda vermemesidir. Çünkü iman esaslarının her biri beraberinde bazı sorumluluklar getirmektedir. İman son adım değil, ahlaki duruş ve ibadet getirecek güçlü ilk adımdır.İman etmenin gereği onun şartlarına uymaktan geçmektedir

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki harammıdır helalmidir

Hiç  aldırış etmeden yaşıyoruz

Her şeyin caiz olduğunu düşünüyoruz

Hey hat!!

“Sen haklısın Musa!

Ama karnımızı Firavun doyuruyor” Denilen çağdayız...

Müslüman böyle bir yaşam süremez Allah'ın neyi emretti ise ona göre,neyi nehyetti ise ona göre hayatını sürdürmeli ve rızkına haram bulaştırma malıdır.

Malını canını ona göre değerlendirmelidir.

İşte kurban zamanı en son bayram çıkış kapısı kulkukta Allah'a yaklaşmak vaktidir.

Yüce Allah Ali İmran 182'de söyle buyurmaktadır:Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.

Peygamberimiz; kimin gücü yeterse kurban kesmeden namazgahımıza yaklaşmasın buyurmaktadır.

Mümine yakışan ,ancak kulluk bilinciyle yaşamak ve insanlığına yakışan söz, tutum ve davranışlar sergiledikçe erdemli bir birey olur, yücelir ve saygı görür.

Allah’a iman eden insan, her işinde Rabbinin rızasını gözetir. Ailesinin, akrabalarının, komşularının ve yanında çalışanların haklarını korur. Sorumluluk üstlendiği her işi, emanet bilinciyle yerine getirir.

Allah’a iman eden insan, zerre kadar da olsa hayrın ve şerrin mutlaka bir karşılığı olduğunu bilir. Ahiretini dünyaya değişmez, hesabı verilebilir bir hayat sürer.

Allah’a iman eden insan, kaba ve zorba olamaz. Aksine bütün işlerinde istişareye önem verir. Merhameti ve şefkati ilke edinir.

Allah’a iman, bizleri dünyada istikamete erdirecek, ahirette ise cennete ulaştıracak sağlam bir kılavuzdur. Rabbimize olan imanımız, kul olarak en değerli hazinemizdir. Allah’a iman eden mümin, vatanına ve milletine, dinine ve değerlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Malından hatta canından vazgeçer, ancak mukaddesatından asla vazgeçmez.

 Allah’ım bizlere iman ile bir ömür geçirmek, amelini imanına yoldaş eylemek, son nefeste iman ile çene kapamak ve ardında imanlı nesiller bırakmak hepimize nasip eyle....

Selam ve mahabbetlerimle...