İnsan: düşünüp akleden, aynı zamanda yapıp, eden bir varlıktır. İnsanın bir şeyi düşünüp akletmesi ve yapıp etmesi ya bizatihi kendisiyle alakalı, ya da dışardan etki eden bir takım sebeplerden dolayıdır.
Bizatihi kendisiyle alakalı olanlar; ya, biyolojik/fiziki ya da psikolojik/manevi bir takım ihtiyaç, dürtü ve duyguların teşviki veya yönlendirilmesiyle olur. Örneğin acıkıp, susayınca yemek, içmek, çalışıp yorulunca dinlenmek ihtiyacı gibi bir takım ihtiyaçlar fiziki ve biyolojik duruma, beğenilme, takdir ve kabul görme isteği, kibir, kıskançlık ve haset gibi durumlar da psikolojik motivasyona örnek olarak gösterilebilir. Yani insan bir takım yapıp etmelerini yukarıda saydığımız etkenlerin motivasyonuyla yapar.
*Kişiyi yapıp etmeye, eyleme yönelten harici unsurlara gelince: Mesela; Dinin, örf adetlerin veya kanunların yap vaya yapma türünden ve yasa cihetinden buyrukları, tavsiyeleri, arkadaş, akraba vs gibi yakınların rica ve istekleri de bu bağlamda örnek olarak verilebilir. Bu düşünce ve eylemlerin sonuçlarının müspet veya menfi oluşu etkilerini azaltıp çoğaltmaz.
Yazımıza konu olan “Hırs” da insanı hem düşünme hem de yapıp etmeleri yönüyle motive eden, harekete geçiren önemli psikolojik etkenlerden biridir.
Hırs sözcüğü dilimize Arapçadan geçmiş olup, konuşma ve yazma dilinde hala kullanılmaktadır. Sözlükte: Her/bir şeye (bu para,makam, mevki iş, vs… olabilir)karşı duyulan aşırı, sonu gelmez, bencilce istek, tutku derecesindeki arzu gibi anlamlara gelir.
“Hırs ve ihtiras;zaman zaman olumlu ve müspet sonuçlar doğursa da çoğu zaman özellikle kontrol edilemediği zamanlar sonunda insanlara zarar veren olumsuz bir dürtü haline gelir.
Hırs Sözcüğünün türevleri olan hâris, İhtiras ve muhteris sözcükleri de dilimize Arapçadan geçmiştir.
Hırs insanı eyleme yönelten psikolojik zaaflardan biridir demiştir. Arka planında başka bir çok zaafın yanında insanları kontrol etme, onlara hükmetme, idare edip yönetme dürtüsü de olduğunda hem sahibine hem de başkalarına zarar vermeye başlar.
Böyle bir hırsa kapılan kişi öncelikle sayesinde insanlara kolayca hükmedeceği iki şeye sahip olmak ister. Bunlardan birincisi para, mal mülk cinsinden servet yani zenginlik, diğeri de ister sivil isterse resmi olsun mevki cinsinden statü göstergesi olan makam düşkünlüğüdür.
Bahsini ettiğimiz bu haris(hırslı) kişiler bu iki şeye sahip olduklarında herkese hükmedecekleri zannına kapılıp kendilerini hayatın merkezine alıverirler.
Bu tür insanların etrafında mutlaka bunlara olur olmaz yer ve zamanda alkış tutan, iltifat eden, insanlar da mutlaka bulunacağından dolayıdır ki onların çarkı her daim döner, de döner.
Hırs bütün bu saydığımız durumlarla birlikte ortaya çıkınca kişi istediği şeyi almak, hedeflediği sonuca ulaşmak için doğru yanlış demeden, daha doğrusu düşünmeden her yolu meşru görüp uygular. Herkese korku salan Nemrut ve firavun gibi ilahlaşan,ardında bıraktıklarına, kırıp döktüklerine, kendi çıkarları için kullanıp attıklarına bakmaz, baksa da göremez olur. Böyle insanlara “Hırs gözünü kör etmiş” veya ” Hırstan gözü dünmüş” denir.
Hırs; Akıl, bilgi, beceri, emanet, ehliyet, liyakat, şefkat, merhamet gibi çok olumlu ahlaki özelliklerden yoksun insanlarda olursa çok daha tehlikeli olur.
Bu tür hırslı kişiler için cehaletine bakmaz boyundan büyük işlere kalkışırlar, İlâhi buyruğu ve kanunları dinlemezlerken kendi kanunlarıyla hareket ederler.
Padişah halkın burundan geçerken saray ağaları hep bir ağızdan “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” kelimesini avazı çıktığı kadar bağırır ve padişah uyarırlarmış. Kibirin hasmı Allah’tır.
Şeytan kibri yüzünden huzurdan kovulmuştur. Rabbim sonumuzu hayırlı eylesin.
İlahiyat yazar;Hüseyin DENİZ