Siyaset “Ben” eksenli yapılırsa “Demokrasi” bulunduğu zeminden kaydırılır ve “Padişahlık-Krallık” yoluna saptırılır. Padişah ve kral olan kişi herhangi bir şeyi kendi tercihine göre değiştirebilir. Siyaset idare etmek ve yönetmektir. Yönetenler için siyasette bir dizi ahlaki kurallar gereklidir. Fırıldaklık asla olmamalıdır.
Siyasette ilke, etik gibi kavramlar günümüzde nadir kişilerde görünmektedir.
Siyaset fırıldaklarının, tutarsızlarının yarattığı gündem kirliliğinden dolayı siyasette dürüst davranan insanların varlığı kendi anlamını tam olarak buldurmamaktadır.
Çünkü siyasette popüler hale getirilen fırıldak gibi olmak ve sabah söylediğini akşam inkâr etmek olduğu için, dürüst davrananları sadece dürüstler anlayabilmektedir. Siyasete kılavuzluk yapacak ahlâki ilkelerin ne ya da neler olduğu yerinde bir sorudur. Çünkü somuttan çok soyut ve sınırlı olan etik anlayışlarla, hem nitelik hem de nicelik açısından uygulanabilirliği fazla olan kural koyucu anlayışların siyasetle ilişkilerinin boyutları farklıdır.
Siyasette “Ben” eksenli söylem,”Örneğin karşıma peygamber çıksa seçimi alamaz haşa diye bilen zihniyet, peygamberi ve o yüce kutsal makamı karşısına rakip yapıp, kendini peygamberden üstün gören fırıldak, akıl yoksunu söylemleri, insan huzurunda hoyratça söyleme cüretini meydan okuyarak gösterebiliyor.” ve bu söylemede birileri ortaklık edebiliyor. Bilirsiniz bu davranışın anlamı “Kibirdir” kibirli kişiler Peygamberi çıkar ve siyaset uğruna kendisine rakip görecek kadar çirkinleşebiliyor.
Sürekli düşünce değiştirip, sürekli yalan söyleyen uçucu hayal peşinde koşanlar inandırmak ve ikna etmek adına bahaneler üretip, koltuklarını koruma, inandırabilme adına her yola hatta kavgaya bile başvurabiliyorlar. “Ben eksenli” bu işi benden başka yapabilecek kimse yok diyebilecek kadar ileri gidebiliyorlar.
Her mesleğin bir çürük elması veya kaypağı vardır, izzeti ikramlarını insanların yüzüne vuracak kadar alçalabiliyorlar, işin ilginç yanı bu siyasi fırıldaklara birileri çanak da tutabiliyor.
Dün seni ezdirmem diyenler bazı hırslar için her şeye göz yumabiliyorlar. Esas olan insanın iyi ve doğru davranışın ne olduğunu bilmesi halinde asla gayri ahlâkî bir davranış göstermeyeceğidir.
Dün akşam savunduklarını, sabah inkâr edecek kadar değişkenlik gösterenleri zaten ilke ve prensip sahibi siyasetçi olarak görmek de mümkün değildir.
Siyasi fırıldaklıkların büyük bir bölümü menfaatlere dayanıyor. Her ne kadar, süslü nutuklarla cilalanarak, ”Ben” eksenli şahsi çıkar geleceği için yapılmamış gibi gösterilse de, ilkesizlik birçoğunun yaka rozeti olabilmektedir.
Sözde mantık yok tıpkı en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir diye söylenmiş söz gibi, inanmadığı halde yanlışı doğru olarak kabullenmek ve kabullendirmek gibi.
“İt ürümeli, kervan yürümelidir.”
Bu söz hiçbir şeyin değişmeyeceğini değil, itliğin kalıcı olmayacağını ifade eder. İtlik yapmanın ne anlamı var manasındadır. Kim ne ürerse ürsün o kervan yerine varacaktır. hakikatte de öyledir. Siz diyorsunuz ki elleşmeyin el alemin kervanına, ürkütmeyelim canım. Boşuna milleti meşgul etmenin de bir manası mantığı yok. Hileli yola baş koyulmuş düzen kurulmuş, kurşun askerler belirlenmiş, nasılsa kafaya koyduğunu yapacak o arkadaş! sizde buna çanak tutuyorsunuz, yada yaptıracaksınız. Boşuna çaba sarf etmeye gerek yok atı alan Üsküdar’ı geçti nasılsa, değilmi? usta. Geldiğin yer belli gideceğin yer belli vesselam alçalan insanların yükselen egolarından uzaklaşmak gerek. Oysa insan ne kadar mütevazi olursa o kadar çok kazanır . Dilinden dökülen kelimeleri dikkatli seçmeli insan, unutmamalıdır ki bazı ifadeler affedilebilir ama asla unutulmaz.