Sevgili okurlar, bayram nedeniyle kısa bir ege ve Akdeniz turuna çıktım. Bu yörelerde gördüğüm manzaralar beni hem umutlandırdı hem de şaşırttı. Karadeniz adına da üzüldüm doğrusu.
Gelişmişlik Karadeniz’imize hiç uğramamış. Samsun dan Artvin Hopa ya eski tas eski hamam yaşıyoruz. Diğer yörelerde halk zengin, halk mutlu ve yarınlarını düşünmeden hayatlarını idame ettiriyorlar. Balık teknelerinde bile bir zarafet var oralarda. Yapılan binalar, teknolojiye ayak uydurmalar üst seviyeye çıkmış durumda. Gerçi yeşil alanda bulmak zor, Karadeniz’imizin yeşilini görme şansınız yok ama oteller, pansiyonlar, villalar, moteller, özel yazlıklar bir biri ardına dolu bir şekilde hayatlarını devam ettiriyorlar.
İnanın Ordu yu düşündüm, Giresun’ u düşündüm, Trabzon’ u düşündüm. İçimden vah Karadeniz’im vah dedim. Biz 4-5 kişilik bir aile efradıyla Ordudan Fatsa’ya giderken maddiyatı düşünüyoruz. Alacağımız 1 kilo bayram şekerinin ekonomimize uygun olmasını düşünüyoruz. Bu nasıl bir iş, Türkiye’nin iki yüzü. Bir yerde zengin bir kesim, bir tarafta geçimini zor idame ettiren bir kesim.
Karadeniz halkı ezik, çaresiz, denize bakar, denizdeki bereketin sofralarını süslemesini bekler. Diğer taraftan fındığa bakar, fındığın bol ve randımanlı olmasını gözler, sofralarının zenginleşmesini bekler. Hani derler ya sağ elim, “bir elim yağda bir elim balda”, garip sol elim ise “ ya kıçta ya bokta” diye. İşte buda böyle bir şey.
Biz Karadenizliler yalan söylemesini de beceremeyiz. Biraz safız galiba. Gelen turistleri kandıramayız. Tüm iyilikleri yapar, sempatik tavırlarımızı sergiler ama gelen misafirin cebindeki parayı düşünmeyiz. Bununda sebebi Karadeniz’ in turizmde hak ettiği yeri almaması olarak gösterebiliriz.
Daha gözümüz açılmadı mı ne! Akdeniz ve Ege kıyılarında bir bardak çayı 8 TL den verirlerken biz burada 1 TL ye bile satamamaktayız.
Değerli okurlar, Karadeniz halkı bitkin, yorgun. Bu yıl fındığın para etmemesinden dolayı rekoltenin az olmasından dolayı cepleri para göremedi. Üzerine üstlük Karadeniz’imiz balıkçılarımızı doyuramadı. Bu da Karadeniz halkını vurdu. Geçmiş yıllarda palamudun tanesi 1-2 TL ye düştüğü halde bu yıl 7-8 TL den aşağıya düşmedi. Sebze meyve fiyatları hak getire. Çevre yolları bitecek diye umutlanırken yolların bitmemesinden dolayı aracılar Çukurova’dan, Antalya dan getirdikleri seze ve meyveleri yolun uzaklığına dem vurarak fahiş fiyat uyguladılar. Size bir örnek vereyim;
İzmir de 3 kilo domates 1 TL iken, burada kilosunu 2TL ye alıyorduk. Araya bayramda girince esnaf nedeni bilinmez sebze meyve fiyatlarını ikiye katladılar. Ordu da memur bir arkadaşım marketin birine gittiğini, domatesin kilosunun 4,5 TL olduğunu söyleyince, almadım, yemeğiz diye söyledi.
Öyle ya bizde yemeyiz. Bizim çocuklarımız yok nasılsa. Kurbanlıkları soğansız, domatessiz, sebzesiz yeriz.
Vay sahipsiz Karadeniz’ im vay.

Sevgili okurlar, bayram nedeniyle kısa bir ege ve Akdeniz turuna çıktım. Bu yörelerde gördüğüm manzaralar beni hem umutlandırdı hem de şaşırttı. Karadeniz adına da üzüldüm doğrusu.Gelişmişlik Karadeniz’imize hiç uğramamış.

Samsun dan Artvin Hopa ya eski tas eski hamam yaşıyoruz. Diğer yörelerde halk zengin, halk mutlu ve yarınlarını düşünmeden hayatlarını idame ettiriyorlar. Balık teknelerinde bile bir zarafet var oralarda. Yapılan binalar, teknolojiye ayak uydurmalar üst seviyeye çıkmış durumda. Gerçi yeşil alanda bulmak zor, Karadeniz’imizin yeşilini görme şansınız yok ama oteller, pansiyonlar, villalar, moteller, özel yazlıklar bir biri ardına dolu bir şekilde hayatlarını devam ettiriyorlar.

İnanın Ordu yu düşündüm, Giresun’ u düşündüm, Trabzon’ u düşündüm. İçimden vah Karadeniz’im vah dedim. Biz 4-5 kişilik bir aile efradıyla Ordudan Fatsa’ya giderken maddiyatı düşünüyoruz. Alacağımız 1 kilo bayram şekerinin ekonomimize uygun olmasını düşünüyoruz. Bu nasıl bir iş, Türkiye’nin iki yüzü. Bir yerde zengin bir kesim, bir tarafta geçimini zor idame ettiren bir kesim.Karadeniz halkı ezik, çaresiz, denize bakar, denizdeki bereketin sofralarını süslemesini bekler.

Diğer taraftan fındığa bakar, fındığın bol ve randımanlı olmasını gözler, sofralarının zenginleşmesini bekler. Hani derler ya sağ elim, “bir elim yağda bir elim balda”, garip sol elim ise “ ya kıçta ya bokta” diye. İşte buda böyle bir şey.Biz Karadenizliler yalan söylemesini de beceremeyiz. Biraz safız galiba. Gelen turistleri kandıramayız. Tüm iyilikleri yapar, sempatik tavırlarımızı sergiler ama gelen misafirin cebindeki parayı düşünmeyiz. Bununda sebebi Karadeniz’ in turizmde hak ettiği yeri almaması olarak gösterebiliriz.

Daha gözümüz açılmadı mı ne! Akdeniz ve Ege kıyılarında bir bardak çayı 8 TL den verirlerken biz burada 1 TL ye bile satamamaktayız.Değerli okurlar, Karadeniz halkı bitkin, yorgun. Bu yıl fındığın para etmemesinden dolayı rekoltenin az olmasından dolayı cepleri para göremedi. Üzerine üstlük Karadeniz’imiz balıkçılarımızı doyuramadı. Bu da Karadeniz halkını vurdu. Geçmiş yıllarda palamudun tanesi 1-2 TL ye düştüğü halde bu yıl 7-8 TL den aşağıya düşmedi. Sebze meyve fiyatları hak getire. Çevre yolları bitecek diye umutlanırken yolların bitmemesinden dolayı aracılar Çukurova’dan, Antalya dan getirdikleri seze ve meyveleri yolun uzaklığına dem vurarak fahiş fiyat uyguladılar.

Size bir örnek vereyim;İzmir de 3 kilo domates 1 TL iken, burada kilosunu 2TL ye alıyorduk. Araya bayramda girince esnaf nedeni bilinmez sebze meyve fiyatlarını ikiye katladılar. Ordu da memur bir arkadaşım marketin birine gittiğini, domatesin kilosunun 4,5 TL olduğunu söyleyince, almadım, yemeğiz diye söyledi.

Öyle ya bizde yemeyiz. Bizim çocuklarımız yok nasılsa. Kurbanlıkları soğansız, domatessiz, sebzesiz yeriz.Vay sahipsiz Karadeniz’ im vay.