Sevgili okurlarım bu gün, Kurban Bayramının önemi ve amacı üzerinde durmak istiyorum,  siz ve sevdiklerinizin, tüm İslam aleminin, Dostluğu, sevgiyi ve geleceği... Aşımızı, ekmeğimizi, soframızı... Hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder,sizlere mutluluklar diliyorum.

Kurban, Kuran-ı Kerim’de söz edilen önemli ibadetlerden biridir. Kelime anlamı ‘yaklaşmak’tır ve kurban samimi olan kulu Rabbine yaklaştırır. Yüce Allah'ın sayısız nimetine karşı yapılan bir şükür olan kurban, Rabbimize teslimiyetin doruğunda bir ibadettir.

Tüm dinlerde uygulanan bir ibadet şekli olan kurbanın geçmişi, insanlık tarihi ile başlar. Kurban, Allah’a yakınlaşmak adına çok sevdiği oğlunu feda edebilen Hz. İbrahim’in(as) kutlu anısıdır. Allah’a itaatin, teslimiyetin, güçlü ve derin bir imana sahip olmak gerektiğinin bir hatırlatmasıdır.

Kurban Manevi Adanıştır

Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrahim(as) ile oğlu Hz.İsmail'in(as) Yüce Allah'ın buyruğuna kayıtsız şartsız itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanın anısını tazeler ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını sembolik olarak gösterirler.

Rabbimiz, "…Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır…” (Bakara Suresi, 184) ayetiyle, yapılan tüm ibadetlerin gönülden olması gerektiğini haber verir. Örneğin namaz kılan, oruç tutan, infak eden, itaat eden bir insanın, ibadetleri sırasında niyeti ve kalbinden geçirdikleri önemlidir.

İnsanlar ibadetlerini, Allah'ı ve O'nun karşısında ne denli acz içinde olduklarını düşünmeden, yalnızca alışkanlıkla yapıyor olabilirler. İnsan, sorumluluklarını Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, O'na muhtaç olduğunun bilincinde olarak yerine getirmiyorsa, ibadeti Allah Katında geçerli olmayabilir. Rabbimiz Kuran’da, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, yalnızca kalplerindeki takvalarının Kendisi'ne ulaşacağını bildirerek tam da bunu hatırlatır:

 Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver. (Hac Suresi, 37)

 Kuran'dan, tüm elçilerin ve onlarla birlikte olan müminlerin son derece zorlu olaylarla karşılaştıklarını, zahiren oldukça ‘kötü’ durumlarda kaldıklarını öğreniyoruz. Ancak, müminler tüm bu zor zamanlarda son derece güvenli ve rahat davranmışlardır. Çünkü Kuran'da bizlere örnek gösterilen müminler, her olayın Allah tarafından kendileri için bir hikmet ve hayırla yaratıldığını bilirler. Allah müminin karşısına bir olay çıkarıyorsa, onda kesinlikle bir hayır vardır; o kötü gibi görünen olay hayra dönüşecektir.

 Rabbimiz ayrıca, müminleri yardımsız bırakmayacak, onlara kaldıramayacakları bir zorluk yüklemeyecek ve çektikleri sıkıntıların karşılığını da ahirette ödül olarak mutlaka verecektir. Kuran'da birçok ayette Allah'a güven ve teslimiyet üzerinde durulur. Bu konudaki ayetlerden birinde, “De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51) buyrulur.

 Kuran’da önemli bir itaat ve teslimiyet örneği olan Hz. İbrahim(as) ve oğlu Hz. İsmail'in başından geçen imtihan, ayetlerde şu şekilde bildirilir:

 Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın." Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. (Saffat Suresi, 101-107)

 Yüce Allah yukarıdaki ayetlerde Hz. İbrahim'in(a) nasıl bir imtihan yaşadığını bizlere aktarır. İslam alimleri de bu ayetleri genelde benzer şekilde tefsir ederler. Örneğin Elmalılı Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim tefsirinde, Hz. İbrahim'in rüyasında gördüklerinin bir vahiy olduğunu yazar.

 Ayet ve tefsirlerden Hz. İbrahim(a) ve oğlu Hz. İsmail'in(a) Allah'a olan kayıtsız şartsız itaatleri, teslimiyetleri ve gönülden bağlılıkları açık bir şekilde anlaşılır. Yüce Allah’ın ‘dost’ edindiği kutlu peygamber Hz. İbrahim’in(a), oğlu İsmail’i(a) Rabbi için feda edebileceğini kanıtlaması, güçlü ve derin imanının göstergesidir. Bu üstün ahlak tüm iman edenlere çok güzel bir örnektir. Bu nedenle müminler, “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır…”(Mümtehine Suresi,4) ayetinde haber verildiği üzere onların yolunu izlemeli ve Allah'ın ayetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluk zamanlarındaki tavizsiz davranışları, sabırlı ve tevekküllü kişilikleriyle onları örnek almalıdırlar. Yüce Allah sonraki ayetlerde şöyle buyurur:

 Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. İbrahim'e selam olsun. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandır.(Saffat Suresi, 108-111)

 Hz. İbrahim'in(as) Allah'a olan derin sevgisi ve imanı, Rabbimizin bütün emirlerine gönülden boyun eğişi, itaati ve üstün ahlakı diğer Kuran ayetlerinde şu şekilde vurgulanır:

 "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)

 Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)

 Hz. İbrahim'in(as) güzel ahlakı, Allah'a imanındaki samimiyeti, tevekkülü gibi, itaatindeki derinlik, gösterdiği sadakat ve kararlılık da kuşkusuz her müminin sahip olması gereken önemli ahlak özelliklerindendir.

 Kurban; Manevi Adanış

 Çok açıktır ki; Kuran ayetlerinde söz edilen kurban kesme, et gereksinimi nedeniyle hayvan kesme değil, bir tür manevi adanış göstergesi, bir dini ibadetin yerine getirilmesidir.

 Kurban, müminlerin, kendilerine yalnızca Yüce Allah'ın hoşnutluğunu kazandırmasını umut ettikleri bir vesiledir. Müminler, sahip oldukları tüm nimetleri Rabbimizin rızasını gözeterek büyük bir şevkle kullanırlar. Kestikleri kurbanı Yüce Allah'a yakınlaşmaya bir vesile olarak görmeleri, müminlerin Rabbimize olan sadakatlerini, O'nun rızasını hiçbir dünyevi nimete değişmeyeceklerini, bu uğurda-en sevdikleri de dahil-her şeyi feda edebileceklerini ortaya koyar. Aksi, Dr. Ali Şeriati'nin sözlerindeki gibi olacaktır; "Yalnızca kesmiş olmak için koyun kesmek kasaplıktır!"

 Kurban, Allah adına, O’na yakınlaşmak amacıyla, O’nun dışındaki her şeyi kurban etmektir. Hz.İbrahim(as) ve Hz.İsmail(as) Rab’lerine gönülden boyun eğmiş, teslimiyet ve itaatin en önemli örneğini göstermişlerdir. Bizler de onlar gibi, tam bir teslimiyetle teslim olanlardan ve henüz işitiyorken itaat edenlerden olmayı, ‘arınmış/selim bir kalp’ ile Rabbimize gitmeyi dileyelim…

 "Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır. " (Lokman Suresi, 22)