Bu yaşıma kadar boşa geçirdiğim zamanımı Musa beyle tanışınca daha iyi anladım…
Büyükada’da baba evinde oturan musevi cerrah doktor Musa bey ve çocuk doktoru olan eşi Lydia hanım bir tesadüf sonucu kızım Baharla adada tanışmışlar. .. Yazdığım kitabı (Sophia’nın Gözyaşları..) hediye etmiş Bahar onlara, konusu ilgilerini çekince , anneniz İstanbul’a geldiği zaman muhakkak tanışmak istıyoruz demişler. Dün arayıp burda olduğumu söyleyince Bahar, bugün Nişantaşı’nda Vali Konağı Caddesi’ndeki evlerine davet ettiler bizi..
85 yaşında, sevimli, gülen yüzüyle karşıladı bizleri Musa bey.. İçeriden insanın içini ısıtan bir ses tonuyla eşi seslendi geldiler mi ?diye..Karşımızda kibar, nazik bir bayan , buyurun dedi ve salona geçtik. Nasılsınız? İyi misiniz ? faslından sonra çocuk doktoru olan Lydia hanım, torunumla ilgilenirken Musa bey bana bütün hayatını anlattı, o kadar ilginç geldiki anlattıkları not almak istedim.”.Hayır önce dinle, not alırken dinleyemezsin, dikkatın dağılır odaklanamazsın, bizler ders anlatırken öğrencilerimize öyle yapardık “dedi. 4-5 saat sohbet anı nasıl geçti anlayamadım, kaptırmışım kendimi..
Ne gördüyse bakışlarımda, yüz ifademde “sen iyi bir dinleyicisin , ben anlarım karşı tarafın beni dinleyıp dinlemediğini, herkes sevmez dinlemeyi..” diyerek devam etti anlatmaya..Ben de ilgi alanıma giriyor bu konular ondan olabilir dedim..
Musa bey, uzun süre doktorluk yapmış, ve son olarak Amerikan Hastanesinde çalışıp ordan emekli olmuş… Çalışmaya devam eden Lydia hanımın muayene odasına girdiğimde ödüllerini, başarı belgelerini görünce bir kez daha takdir ettim kendisini..
Asıl mesleği doktorluğun yanı sıra oyuncak koleksiyonu yaptığından bahsetti , evin her bir bölümünde antikacılardan, yurtdışından , ya da çocukluğundan kalan oyuncaklarla donatılmış odaları heyecanla anlatarak tek tek gezdirdi bana .Birara çok acele geçiyorsun rahat rahat inceler misin dedi.. Onları incelemeye 10 gün yetmez dedim gülerek. Heryer dolu çünkü..Bunlar Musa bey için çok anlamlı ve değerli, hep onlar üzerinde konuşmak anlatmak istediğini hissettim. Ayrıca Büyükada’da oyuncak müzesi olduğunu çok emek verdiğini sürekli ziyaretçilerin geldiğini de söylemişti daha önceden…Ayrıca konservatuar eğitimi alıp konserler verdiğini , müzik aletlerine olan merakını, resim eğitimi alıp karakalem çalışmaları yaptığını , kitap yazdığını, gazete ve dergilerde yazılarının çıktığını , daha gençken , 84-85 li yıllarda sırt çantalarını alıp, şu an yurt dışında olan kızları ve eşiyle tüm Türkiye’yi dolaştıklarını bir bir anlattı. Karadeniz bölgesiyle ilgili öyle bilgiler verdi ki Karadenizli olarak bu konuları bilmediğimden üzüntü duydum.
Çocuk ruhundan anlayan bu iki doktor çift özellikle Lydia hanım oyuncaklarla, tatlı espirili sözleriyle Mirza’yı çok eğlendirdi.
Musa bey yazdığı tüm yazılarını, kitaplarını , makalelerini, eşinin yazmış olduğu fransızca anı yazısını hepsini verdi bana.Yerel gazete olan” Ordu Yorum Gazetesi’nde” yayınlamayı düşünüyorum. Ve burada yazamadığım kısa ve öz anlattıkları tüm hikaye ve anıları benim çok ilgimi çektiğini hissedince benim hayatımı yazar mısın dedi. Çok mutlu oldum.. Israrla tekrar görüşelim Ordu’ya dönmeden dedi..Daha sonra görüşmek üzere vedalaşıp ayrıldık..
Böyle, hayatı dolu dolu yaşayan, iyi bir cerrah, sanatçı ve sanatsever, ressam, müzisyen ve her türlü becerıye sahip biriyle ve sevgili eşiyle tanıştığım için çok şanslı saydım kendimi..
Not.. Uzun oldu birazcık.. Ben çok etkilendim.. En son paylaşımı lütfen okuyun. 6 Eylül olayında yaşadığı bir anıyı anlatıyor Lydia hanım..
Tesekkür ediyorum