Merhaba Yorum Okurlarımız;

Yorumlamak, yorulmak aslında.

Yorumlarken, kendimiz de yorulacağız, sizi de yoracağız.

Yorumlarken beynimiz nedenleri, nasılları, niçinleri düşünürken daha fazla insanlaşacağız. Çünkü insanoğlunu hayvandan ayıran iki temel faktörden birisi düşünmek, birisi de konuşmaktır. Dolayısıyla yorumlarken insani özelliklerimizi ve beyinlerimizi geliştirmiş olacağız.

Peki nasıl YORUM yapacağız?

Sizleri şahsım adına temin ederim ki, yorumlarım, sadece bir bilim adamı sıfatıyla objektif olması gerektiği için değil, mantıksız tarafgirlik, angaje analitik düşüncenin genetik kodlamama ya da karakterime uygun olmadığından dolayı bir fotoğraf sanatçısının fotoğraf çekmesi şeklinde olacaktır.

Bu, bu gün için olan bir durum değildir. Yaklaşık olarak 13 yıldan beri düzenli köşe yazmaktayım ve hep tarzım bu olmuştur.

Uzun Sözün Kısası:

Uzun sözün kısası, önümüzdeki bütün zaman diliminde bol bol değerlendirmelerde bulunacağız. Bu gün için yazdıklarımı okuyunca zıplayabilirsiniz. Haksız bulabilirsiniz, kıyasıya eleştirebilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz. Bu normaldir. Bilmelisiniz ki, yarın ya da öbür gün göreceksiniz ki, yıllarca sizin düşünüp de dile getirmediğiniz veya getiremediğiniz konuları ele almış inceleme masasına yatırmış olabiliriz. Bu nedenle bir iki yazımla değil uzun erimli yazılarımla şahsımı değerlendirmeniz daha yerinde olacaktır.

Bu gün bakkalları eleştirmişsem, onların kayıtsız ve bilinçsizliğini dile getirmişsem, yarın ya da iki gün sonra onların en büyük derdinin çözülmesi için çağrıda bulunuyor olabileceğim.

Değerli okurlarımız!

Bizler yazarız, görüş ve düşüncelerimizi dile getiririz. Şunu unutmayın ki eğer size karşı gelen veya katılmadığınız bir görüşümüz varsa bilmelisiniz ki, aynı görüşümüzün başka cinsiyette, başka yaşlarda, başka mesleklerde, başka coğrafyalarda, başka eğitim düzeyinde şiddetle savunucuları çıkacaktır.

Bütün bunları neden yazdım. Çünkü sizleri peşin hükümlü olmamanız hususunda PEŞİNEN bilgilendirmek istedim. Bir de şu var. Zaten herkesin aynı düşüncede olması imkansızdır. Farklı düşüncelerde olmamız, İNSAN OLMAMIZIN en doğal bir sonucudur.

Tarzımız Ne olacak?

Ahmet Fidan’ın tarzı zaten on yılı aşkındır bellidir. Ahmet Fidan, ılımlı muhalif tarzda yazılar yazan, “ağzı olan konuşuyor” sözüne inat, ortaya koyduğu eleştiriler veya itirazların hemen altında, sorunların veya dertlerin çözümüne ilişkin de kendince yol ve yöntemleri sunan BANA SORUN DEĞİL ÇÖZÜM GETİR mantığını benimsemiş, “KARANLIKTAN ŞİKAYET EDECEĞİNE BİR MUM DA SEN YAK” ilkesini kendine düstur edinmiş bir kişidir.

Daha ilk günden sizleri ürkütmek istemiyorum.

Rabbimize Şükredelim: Neden mi?

Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, cennet ülkenin cennet gibi bir bölgesinde yaşıyoruz. En güzeli de, Karadeniz bölgesinin tam ortasında, bütün bir bölgenim ortalama bir karakterini taşıyoruz. Herkese nasip olmayan en başta denizimiz, fındığımız, çayımız var.

Bir de un, yağ, şeker, su varken bir de helva yapmaya niyetimiz olursaaaa değmeyin keyfimize.

Son Çağrı:

Gelin şikayet edecek yerde, unu, yağı, şekeri, suyu bir araya getirip pasta yemeye odaklanalım.

Sevgilerimle değerli okurlarım. Kalınız sağlıcakla ve esenlikle.