Ahmet Özer kimdir nedir. Google ye sordum. İşte söylediklerinin kısa bir özeti. 1986'da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden birincilikle mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi'nde sosyoloji alanında, ODTÜ'de ise "Bilim ve Siyaset Felsefesi" alanında olmak üzere 2 mastır yaptı. 1999'da doçent oldu,
2009 yılında ABD’de yaptığı araştırma sonucu yazdığı “11 Eylül, ABD Türkiye ve Küreselleşme” taktim tezi ile Süleyman Demirel Üniversitesinde profesör oldu. GAP Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Üniversitedeki akademik kariyerinde dekanlık, bölüm başkanlığı ve rektör yardımcılığı pozisyonlarında bulundu. Çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşlarının mensubudur. Kan davası, Güneydoğu'nun sosyo ekonomik yapısı, İsrail'deki Kibutz ve Moşhavlar ile GAP Bölgesi'nin karşılaştırılması, bölgenin geleneksel yapısı ve kalkınma süreci, bölgedeki yerel yönetimlerle ilgili çalışmalar yaptı.
ESERLERİ:
"GAP ve Sosyal Değişme",
· "Güneydoğu Anadolu ve GAP Gerçeği
· "Sosyal Bir Varlık Olarak İnsan",
· Modernleşme ve Güneydoğu",
· 11 Eylül - ABD ve Küreselleşme
· "Tanzimat'tan Günümüze Batılılaşma ve AB",
· Doğu'da Aşiret Düzeni ve Brukanlar",
· "Kentleşme ve Yerel Yönetimler" isimli bilimsel çalışmalarının yanı sıra
· Şehrivan isimli bir de romanı yayınlandı.
Bu adam şimdiye kadar siyaset sahnesinde görmeye alışmadığımız birine benziyor. Okumuş yazmış eserler vermiş. İki, doktora yapmış sayısız eser okumuş ve araştırmalar yapmış. Ve gelip şu “ hakkında “ SONA DOĞRU DOLUIDİZGİN “ adlı kitap yazdığımız Türkiye Cumhuriyetinde İstanbul’un bir semtimde” ESENYURT” belediye başkanlığımızı Türk Milleti’nin oyları ile yürütüyor. Gözaltına alınıp tutuklanıncaya kadar da böyle bir delikanlımızın görev yaptığı konusunda kamuoyunun fazla bir bilgisi yoktu. Neden gözaltına alındı neden tutuklandı hukuk dişi işleri ve suçları açıklanmadı. Bilmiyoruz. Böyle bir kişiyi son yıllarda yetiştirmiş olmamız bir mucizedir. Diyebilirim ki onu yetiştiren eğitim kurumlarımız değil kendi kendini yetiştirmiştir. Neden kendi kendini yetiştirmek zorunda kalmıştır. Acaba bu sorunlar yüklü ülkeme ne yapabilirim diye. Türk milletinin başta bölünme ve açık bütçeler olmak üzere bunlara karşı mücadele edebilmek için kendisini yetiştirmiştir. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinde 14 Mayıs 1950 de eğitime balta vuruldu. Özellikle son 20 senedir eğitim yok. Ya ne var? Orta Çağa gitme yoları açılmıştır.
Eğitim TDK sözlüğüne göre: Çocuklarımızın ve gençlerimizin toplum yaşamlarında yerlerini alabilmeleri için gerekli bilgi beceri ve anlayışları elde etmeleri ve kişiliklerini geliştirmeleri için okul içinde ve dışında yapılan faaliyetlerin tümüdür.
TDK böyle diyor o zaman eğitimin amacını, onların çağdaş dünyadaki sorunları aşabilecek müstevlilerimizin emellerine karşı duracak bir nesil yetiştirilmesi olarak anlıyoruz. Biz bu cümleyi 101. Yaşına yeni ayak basan Cumhuriyet dili ile yazarsak eğitimin amacı “ Fikri hür, vicdani hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmektir. Bir tane kendi kendini yetiştiren “ Prof. Dr. Ahmet Özer’i ” bulmuştuk onu da tutukladık.
14 Mayıs 1950 den sonra ve özellikle 1980 yıllardan sonra günümüze kadar “Fikri hür, vicdani hür, irfanı hür) nesiller yetiştirmeye yönelik;
Eğitim diye bir şey kalmadı.
Yayın diye bir şey kalmadı.
Araştırma diye bir şeyler zaten 14 Mayıs 1950 den sonra kalmamıştı.
Ama dünyadaki rakiplerimiz ve müstevlilerimiz araştırmaya yazmaya okumaya devam ediyorlar.
· Dünya araştırma yarışında,
· Kitap yazma yarışında
· Yayın yapma yarışmasında.
· Üretim yapma yarışmasında
· Yerüstü yeraltı kaynaklarını araştırma ve çıkarma yarışmasında.
Biz böyle bir adam bulduk. Hiç inandırıcı bir delil fiil kanunsuzluk yok. Gözaltı ve tutuklama kararları var.( *) İsa Peygamberin Çarmıha gerilirken söylediği o dünyaca ünlü sözü burada söylemekten başka söz yok.
“Allah’ım sen bunları affet. Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” dediği günlerden geçiyoruz.
(*) Başsavcılığın açıklamaları: Yaklaşık 10 yıllık süreçte adı geçen terör örgütü mensubiyetleri nedeniyle adli işlem kaydı bulunan (694) farklı tekil kişi ve ayrıca özellikle terör örgütü yöneticilerinden Remzi KARTAL ile 14 kez olmak üzere iletişim irtibat kayıtları nazara alındığında terör örgütü ile süreklilik ve yoğunluk arz edilecek şekilde organik bağ kurmak suretiyle üzerine atılı PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesine ulaşıldığı anlaşıldığından;
NOT: Elimizdeki resmi suçlama bu kadar.
Prof. Dr. Ali Erbaş Hakkındadır.
Günlük traji çok yüksek önemli, bir gazetenin Manşetine bir göz atalım. “ SUUDİ GÜNÜNE GİTTİ ANITKABİRE GİTMEDİ “ Ne diyeceğimizi, ne yazacağımızı şaşırdık. Dinimizi bilmeyenler Haçlıların Türkler için uydurduğu Vahabilik dinini Müslümanlık zannedenlerden Allah tüm Müslümanları korusun. Atatürk “ün Müslümanlığını tartışmak Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş'a bir boy fazla gelir. Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş biliniz ki Atatürk Yüceler yücesi yüce bir Müslümandır.
· Çünkü:
· Hayatta yalan söylememiştir.
· Müslümanları hiç aldatmayıştır.
· Haçlılarca Müslümanlara kurulan tuzakların hepsini bozmuştur.
· Haymana’ya kadar gelme zahmetinde bulunan Haçlı Ordularına” Allah Allah “ diye taarruz ederek denize döken Müslüman Türk Ordularının Başkomutanıdır.
Mustafa Kemal Atatürk için Müslümanlığından zerre kimsenin şüphe edemeyeceği İstiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un söylediklerini hatırlatalım.
Mehmet Akif Ersoy diyor ki: Cumhuriyet olmasaydı, ben istiklal marşını ne için yazacaktım? Hürriyet, özgürlük, milliyetçilik, devrimcilik, Müslümanlık...hepsi Türkiye’de...
Bunu bize sağlayana müteşekkirim. Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal'e versin..."
· Sayın Ali Erbaş. Müslümanlık çok güzel bir dindir. Yüce bir dindir.
· Kimseyi kandırmayacaksın.
· Yalan söylemeyeceksin.
· Harama el uzatmayacaksın.
· Müslüman paralarını yani Müslümanın alın terlerini düşman paralarına ezdirmeyeceksin ve de israf etmeyeceksin.
· Kimsenin malına vatanına malına mülküne haksız saldırmayacaksın.
· Bilim Çin’de bile olsa gidip alacaksın.
· Müslümanlığı yok etmek için Haymana’ya kadar giren haçlıları denize dökeceksin.
Sonra da “ Yine bir şey yapabildim demeyeceksin. Yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz” diyeceksin.
Allah başımıza Mehmet Akif Ersoy gibi Atatürk gibi yüce Müslümanlar versin. Çünkü 14 Mayıs 1950 den sonra bunlar gibi ve bunlara benzeyen Müslümanlara Türk milleti hasrettir.