Haya: Utanma duygusu ve edeplilik anlamında olup insanın akla, dine, medeni ve insani kanunlara aykırı her türlü çirkin şeyden kendini uzak tutması ve çekinmesi demektir. İnsan için tabii bir fıtrat olan haya duygusu, aynı zamanda insanı diğer canlılardan ayırt edici bir özelliktir

Takva; Kulun, azametinden korkarak ve rahmetini ümit ederek Rabb'ine karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmesi, emirlerini tutup yasakladıklarından kaçınması anlamına gelen bir terimdir. Kur'an'ı kerim hucurat suresi ayet 13 mealen: ”Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır

Kur’an ‘ın “HAYA” konusu hakkında Araf suresi ayet 26 aynen şöyledir: “Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi de hayırlıdır. Bunlar, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar. ”Hadis-i şerifte ise şu şekildedir. “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz öğrenmiştir: Şayet utanmıyorsan dilediğini yap!”

İslam dini insanlara helal haram noktasında yol göstericidir,

Yeme içmeden söz ve davranışa, giyim kuşamdan alışveriş ve eğlenceye kadar hayatın her alanında belli ölçüler koymuştur.

Kur’an’da  bunlardan haber vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) ise yaşayarak bizlere öğretmiştir. Bu ölçülere riayet etmeye takva sahibi olmak diyoruz.

Takva, Allah’ın yasaklarından hakkıyla sakınmaktır. İyiliğe yönelmek kötülükten uzak durmaktır. Her türlü günah ve haramdan korunmaktır. Rabbimizin her an bizi görüp gözettiği, yaptığımız her şeyden haberdar olduğu bilinciyle yaşamaktır. Ölümü, yeniden dirilişi, kabul etmek ve hesabı, cennet ve cehennemi unutmadan bir ömür geçirmek için mücadele etmektedir.

Bu da zaten bir müslümanlar için ibadet şeklidir.

Takva takva kişiyi toplumda değer kazandırır ve kendisinde de mutlu eder,

Takva sahibinin kalbi güzel olduğu gibi bu güzelliği diline ve   ahlakına da yansır.

Gıybet, yalan, dedikodu ve iftira gibi afetlerden onu uzak tutarak başı selamet’e erer.

Dostlar: Takva, giyim kuşamda kendini gösterince bedenimizin saygınlığını koruruz. Zira kadın erkek her insanın beden mahremiyeti vardır. Yüce dinimiz İslam, bu mahremiyetin zarar görmemesi için; bedenimizin örtülmesi gereken yerlerini örtmemizi, başkalarına teşhir etmememizi emretmiştir. Kadınlar için yabancı erkeklerin yanında ve evlerinin dışına çıkarken örtülmesi gereken yerler; yüz, eller ve ayaklar hariç bedenin tamamıdır. Erkeklerde ise göbek ile diz kapağı arasıdır. Uzuvları belli eden dar ya da açık elbise giymek, Rabbimizin emaneti olan bedenin saygınlığını ihlal etmektir. Buraya dikkat edilmesi gerekir: Tesettür her şeyden önce Allah’ın bir emridir, kişisel bir tercih değildir. Tesettür müminin süsüdür, fıtri bir gerekliliktir. Her kim olursa olsun, bir müslüman zamana mevsime göre değil Allahın emrine göre göre kapanmalı ve giyinmelidir. Allah Resûlünün bir hadislerinde “Allah halîmdir, hayâ sahibidir, kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.”

Bu söz konusu haya ve takva olayı olayı, nişan, nikâh ve düğün merasimlerimize yansıdığında yuvalarımız huzur, mutluluk ve muhabbet üzere inşa edilir. İslam, meşru çerçevede düğünlerde eğlenmeye müsaade etmiştir. Ancak, yüksek sesle çevreye rahatsızlık verilen, alkolün tüketildiği, mahremiyet sınırlarının ihlal edildiği, yolların kapatıldığı, sevinçleri hüzne çeviren silahla kutlama yapıldığı bir düğün eğlencesi dinimizde yoktur ve dinimizce de uygun değildir.

Düğünlerde evlilik için yapılan gereğinden fazla harcamalar, hem evlenen çiftlerin hem de ailelerin maddi ve manevi birçok sıkıntıya düşmelerine sebep olmaktadır.

Bu yüzden çoğu gençlerimiz evlilikten kaçmaktadır.

Efendimiz “En bereketli nikâh, külfeti en az olandır.”

Haya, edep ve takva dışında yaşanan bir hayat tarzı vebaldır günahtır.

Dünyamızı mamur ederken ahirette vereceğimiz hesabı unutmayalım

Saygınlığımızı zedeleyen, insan onuruyla bağdaşmayan her türlü yanlış söz, tutum ve davranıştan uzak duralım.

Hayası ve edebi olmayanın “AR” damarı çatlar o kişinin utanması olmaz. Hayâ imandan olduğuna göre, hayasız kimsenin ya iman zayıftır veya hiç yoktur, ”ar damarı çatlamış ve çırılçıplak giyinen ve  Allah’tan korkmayan bir kişinin benim “kalbim temiz, demesi kuru bir laftan öte bir şey değildir Ahlak ve hayâ yaratan Allahtan utanmaktır. Allahtan utanan kimse, bütün çirkin işlerden uzak durur. Ben özgürüm kim ne karışır dememeli ve sokak cadde her yer toplumsal akandır, herkesin yaşadığı yerlerdir, İnsan olarak onlarda biraz saygılı olalım.

Tabi ki bu ülke hepimizin elbette ki, özgürsünüz.

Buna bir çözüm ve  sınır olmalı diyenlerdenim. Yatak odasında bile giyilmeyen kıyafetleri sokağa taşımak gerçekten kabul edilir bir durum değildir.

Bu moda tarzı ve din ne iman nede kültürümüze uymuyor.

İnsan gerçekten bu moda tarzından haya etmeli ve hayatını ve yaşayışını İslam’ın emri olan hayat tarzına göre giyinmelidir.

Arif nihat Asya ne güzel özetlemiş.

Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu

Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz

İlahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ