ÖLÜM ORUÇLARI
Çok önceleri dualarını tanrının duyması için İrlanda'da yapılan açlık grevleri daha sonraları özellikle taleplerini yöneticilere ve kamuoyuna iletmek için çoğunlukla siyasiler tarafından başvurulan bir eylem türüdür açlık grevleri.
Açlık grevleri, süreli olabileceği gibi süresizde olabiliyor. Açlık grevlerinde, su, tuz ve şeker alınabiliyor. Ölüm oruçlarında ise hiçbir gıda maddesi alınmıyor.
Bir konuda yöneticilerin dikkatini çekmek ve kamuoyu oluşturmak için süreli 3-5 günlük açlık grevleri yapılıyor.
Ülkelerin yönetsel yapılarına göre açlık grevlerine yaklaşımlar çeşitli oluyor. Despotik yapılarda açlık grevi yapanların öldürüldüğü veya ölmelerine seyirci kalındığı da oluyor.
Ülkemizde geçmiş dönemlerde THKP-C örgütünün Ulucanlar ve bazı cezaevlerinde gerçekleştirdiği açlık grevi ve ölüm oruçları facialarla sonuçlandı.
1950 yılında haksız yere uzun süreli hapis cezası aldığından toplumun dikkatini çekmek için Nazım Hikmet'te açlık grevi yapmıştır.
Ülkemizde özellikle AKP hükümetleri döneminde PKK terör örgütü, dış güçlerin katkıları ve hükümetin başarısızlığı nedeni ile eylemlerini arttırmıştır. Hükümet Ergenekon davalarına benzer KCK davaları ile de bir dolu insanı gerekli gereksiz tutuklamıştır.
Arap baharı denilen emperyal oyunun bir parçası olan PKK, Hakkâri'de kurtarılmış bölge yaratma sevdası ile binden fazla militanını kaybetmiştir. Bu yenilgisini örtmek için cezaevlerindeki umutsuz militanları aracılığı ile açlık grevleri ve ölüm oruçları başlatmıştır.
Romantik ve yurtsever duygularla illegal örgütlere katılanlar bir süre sonra gerçeği görürler. Fakat geri dönüş oldukça zordur. Bu gençlerin büyük bir çoğunluğu ölür, fırsatını bulanlar teslim olur. Bu da daha başka bir sorundur. Az bir kısmı da yakalanır. Yakalananlar kısa süreli hapis cezası alırlarsa cezaevinden çıkınca örgütten kurtulabilirlerse karınca kaderince kendilerine bir yaşam kurmaya çalışırlar. Cezaevinden çıkanların bir kısmı da işi öğrenmiş olarak terör olayını geçim için profesyonel olarak sürdürürler.
Bir insanın yaşamından vazgeçmesi kolay bir olay değildir. Örneğin intihar, tabipler tarafından cinnet olarak tanımlanır. Süreli açlık grevleri anlaşılabilir. Ama süresiz açlık grevi ve ölüm oruçları, dönülmez bir pişmanlığın ifadesinden başka bir şey değildir.
Özellikle illegal bir örgüt militanı olmak demek yaşamından vazgeçmek demektir. Fakat eylemin taleplerinin de anlaşılır, yapılabilir istekler olması gerekir.
Ulusal kurtuluş savaşı veren terör örgütleri kitleselleşince terör eylemlerinden vazgeçerler. Kitlesel eylemlerle tabanlarını genişletirler. Halkının çocuklarının okuduğu okulları hastaneleri ve işi yerlerini tahrip etmezler.
Hakkını aradığını iddia ettiği ulusu tehdit ederek onları korkutmazlar.
Ulusal kurtuluş savaşı verdiğini iddia eden örgüt, hakkını ararken sivil vatandaşlara zarar vermez. Metropollerde işyerlerini ve arabaları yakarak toplumun nefretini kazanmaz.
Ölüm oruçları ve açlık grevlerini alkışlamak anlaşılır bir davranış değildir. Ölüm oruçları ve açlık grevleri bir çaresizliğin ifadesidir. Buna sebep olan ortamı ortadan kaldırmak ve insanlarımızı emperyal güçlerin oyuncağı olmaktan kurtarmakta devletin görevi olsa gerek.
Hükümetin her gün değişen tutarsız politikası ülkemizde terörü azdırmıştır. CHP'de sosyalist enternasyonal ilkeleri ışığında, halkların kardeşliğini yaşama geçirmek için çaba harcaması gerekmektedir. Aynı çabayı Kürt aydınları da korkmadan sergilemelidir.
Yoksa bu emperyal güçler ülkemizde daha çok fakir fukara çocuğunu canından edeceklerdir.
Çok önceleri dualarını tanrının duyması için İrlanda'da yapılan açlık grevleri daha sonraları özellikle taleplerini yöneticilere ve kamuoyuna iletmek için çoğunlukla siyasiler tarafından başvurulan bir eylem türüdür açlık grevleri. Açlık grevleri, süreli olabileceği gibi süresizde olabiliyor. Açlık grevlerinde, su, tuz ve şeker alınabiliyor. Ölüm oruçlarında ise hiçbir gıda maddesi alınmıyor. Bir konuda yöneticilerin dikkatini çekmek ve kamuoyu oluşturmak için süreli 3-5 günlük açlık grevleri yapılıyor. Ülkelerin yönetsel yapılarına göre açlık grevlerine yaklaşımlar çeşitli oluyor. Despotik yapılarda açlık grevi yapanların öldürüldüğü veya ölmelerine seyirci kalındığı da oluyor. Ülkemizde geçmiş dönemlerde THKP-C örgütünün Ulucanlar ve bazı cezaevlerinde gerçekleştirdiği açlık grevi ve ölüm oruçları facialarla sonuçlandı. 1950 yılında haksız yere uzun süreli hapis cezası aldığından toplumun dikkatini çekmek için Nazım Hikmet'te açlık grevi yapmıştır. Ülkemizde özellikle AKP hükümetleri döneminde PKK terör örgütü, dış güçlerin katkıları ve hükümetin başarısızlığı nedeni ile eylemlerini arttırmıştır. Hükümet Ergenekon davalarına benzer KCK davaları ile de bir dolu insanı gerekli gereksiz tutuklamıştır. Arap baharı denilen emperyal oyunun bir parçası olan PKK, Hakkâri'de kurtarılmış bölge yaratma sevdası ile binden fazla militanını kaybetmiştir. Bu yenilgisini örtmek için cezaevlerindeki umutsuz militanları aracılığı ile açlık grevleri ve ölüm oruçları başlatmıştır. Romantik ve yurtsever duygularla illegal örgütlere katılanlar bir süre sonra gerçeği görürler. Fakat geri dönüş oldukça zordur. Bu gençlerin büyük bir çoğunluğu ölür, fırsatını bulanlar teslim olur. Bu da daha başka bir sorundur. Az bir kısmı da yakalanır. Yakalananlar kısa süreli hapis cezası alırlarsa cezaevinden çıkınca örgütten kurtulabilirlerse karınca kaderince kendilerine bir yaşam kurmaya çalışırlar. Cezaevinden çıkanların bir kısmı da işi öğrenmiş olarak terör olayını geçim için profesyonel olarak sürdürürler. Bir insanın yaşamından vazgeçmesi kolay bir olay değildir. Örneğin intihar, tabipler tarafından cinnet olarak tanımlanır. Süreli açlık grevleri anlaşılabilir. Ama süresiz açlık grevi ve ölüm oruçları, dönülmez bir pişmanlığın ifadesinden başka bir şey değildir. Özellikle illegal bir örgüt militanı olmak demek yaşamından vazgeçmek demektir. Fakat eylemin taleplerinin de anlaşılır, yapılabilir istekler olması gerekir. Ulusal kurtuluş savaşı veren terör örgütleri kitleselleşince terör eylemlerinden vazgeçerler. Kitlesel eylemlerle tabanlarını genişletirler. Halkının çocuklarının okuduğu okulları hastaneleri ve işi yerlerini tahrip etmezler. Hakkını aradığını iddia ettiği ulusu tehdit ederek onları korkutmazlar. Ulusal kurtuluş savaşı verdiğini iddia eden örgüt, hakkını ararken sivil vatandaşlara zarar vermez. Metropollerde işyerlerini ve arabaları yakarak toplumun nefretini kazanmaz. Ölüm oruçları ve açlık grevlerini alkışlamak anlaşılır bir davranış değildir. Ölüm oruçları ve açlık grevleri bir çaresizliğin ifadesidir. Buna sebep olan ortamı ortadan kaldırmak ve insanlarımızı emperyal güçlerin oyuncağı olmaktan kurtarmakta devletin görevi olsa gerek. Hükümetin her gün değişen tutarsız politikası ülkemizde terörü azdırmıştır. CHP'de sosyalist enternasyonal ilkeleri ışığında, halkların kardeşliğini yaşama geçirmek için çaba harcaması gerekmektedir. Aynı çabayı Kürt aydınları da korkmadan sergilemelidir. Yoksa bu emperyal güçler ülkemizde daha çok fakir fukara çocuğunu canından edeceklerdir.