RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER 
Başbakan 10 Kasım törenlerine katılmadı. Katılıp, katılmamanın önemli olmadığı seklinde görüşler öne sürmüş. Hatta bu konuda röportaj da muhalefet partilerinin 29 Ekim törenlerine katılmadıklarını örnek vermiş. Ama anımsadığım kadarıyla 29 Ekim törenlerine muhalefet partileri protesto amacıyla katılmamış ve bu tavırlarını da basın yoluyla kamuoyuyla paylaşmışlardı. Şimdi merak ediyorum başbakan acaba neyi protesto etmişti.
Başbakan röportajında idam cezasının yeniden gündeme gelmesinden söz ediyor. Tarih idamı siyasi çözüm olarak gören liderleri yazar. Yani su yeni Facebook paylaşımı espri gibi." Tarih hayal edenleri değil, yok edenleri yazar"  ABD' de ki idam uygulamasından söz etmiş. Terör suçlularının idamında yarar görmüş.
Doğu toplumlarında duygusallık ağır basar. Bu nedenle doğu toplumlarında kargaşa bitmez. Hesaplaşma bitmez. Bir söz vardır ülkemiz de " Rüzgâr eken, fırtına biçer", bu ülke de başbakan ve siyasi arkadaşları idam edilmiştir. Öncesinde idam edilenlerde olmuştur. Bunlar cumhuriyet devrimi sürecinde idam edilenler olsa da, gerekçeleri devrime karsı çıkmak olmuştur. Tüm devrimler kanla gerçekleşir. Türk devrimi bunların arasında nispi olarak daha kansızda denilebilir.  
 
Uç siyasi idamın karşılığında yine uç siyasi idam. Misilleme... Uç genç... İdamı gerektirecek hiç bir suçları yok. Ama görüldüğü gibi bir tür kan davası. Yani bu ülke de ki kültüre bakarak söylersek,  başbakanlar idam edilmez, diye bir şey yok. 
Osmanlı da idamlar ise sayısız. İktidarına boyun eğmediği için bile değil, istediği şekilde davranmadığı için. 
Hele 12 Eylül dönemi. İktidarı eline geçiren silahlı güç, onlarca genci idam etmekten geri durmadı. Hatta o kadar intikam duygusuyla doluydu ki bu faşist güç, sadece öldürmekle kalmadı. Binlerce genci ya fiziksel, ya toplumsal, ya da ruhsal olarak engelli bıraktı.  Raci Tetik, 12 Eylül döneminin ünlü iskencehanesi olan Mamak Askeri Cezaevi'nin komutanı. Gazetede ki Meclis İşkence Araştırma Komisyonun da ki ifadelerini okuyunca "bu nasıl fasistdir" diye düşünmedim degil. Orada kalan arkadaşların büyük bölümünün o cehennemden nasıl sağ çıktığına şaşıyorum açıkçası.  
Adam tam bir katil. Bu nasıl mantıktır. Kendi idaresinde olan bir yerde ki yapılanlardan haberi yokmuş. Ben kendi denetiminde olmayan, hatta kendisinin katılmadığı hiçbir şeyin yapılabileceğine inanmasam da, askerin komutanından bağımsız bir şey yapamayacağını bilsem de,  velev ki onun dediği gibi olsun, böyle bir yönetim dahi işkenceye, ölümlere davet çıkarmaktır. İlhan Erdost bu şekilde ölmedi mi? Yapılanları sulandırmak olsa olsa,12 Eylül 1980 darbesi sonrası Mamak işkence hanesinden geçen on binlerin hafızasıyla alay etmek olur. 
Bırakın bunları bir kenara, ifadesin de geçen  "köpekler gibi havlıyorlardı" sözcüğü dahi bu adamın nasıl psikopatik olduğunu, faşizan bir kinle hareket ettiğini göstermektedir. Peki, bu rüzgârı ekenler yarın fırtına biçeceklerini düşünmüyorlar mıydı? Sırrı Süreyya Önder Adıyamanlı bir Türk. Bir insanı, faşizan, sosyalist düşmanı ABD yanlısı, kapitalizm yanlısı kafa çileden çıkarır, aynı coğrafyada aynı sınırları paylaştığı bir başka halkın mücadelesine katar. Çünkü uğradığı haksızlığın boyutundan bir başka halkın hayda be hay uğradığı haksızlığı görebiliyor. Kürtlere darbe döneminde faşizan bir şekilde dışkı yediren, Diyarbakır işkence hanesin de Kürdü ile Türküyle binlerce genci, Kürt halkını, faşist Nazi kamplarından beter işkenceden geçiren kafa bu günkü dökülen kanın mürebbidir. Bugün ki Kürtlerin isyanının kanlılığı biraz da faşist kafaların eseridir. Bunlar olmasaydı, Kürt isyanı olmayacak mıydı? Olacaktı ama bu kadar keskin muhtemelen olmayacaktı. 
Geçmişin MHP'si kendi halkının çocuklarını bile yaşatmamak için Kolombiya'da CIA tarafından eğitilmiş "reis" leri ile "kapitalizme bekçilik yapacağız" diye programlar geliştirmedi mi? Saldırganlık yapmadı mı? İşte sonuçları, alsınlar paket yapsınlar.
Mantığın bittiği yerde zorbalık başlar. Zorbalaşanlar ise duruma bakıp kazandıklarını sanırlar ama aslında uzun vadede kaybedenlerdir. Başbakan'ı bu nedenle onun adına değilse de ülkem adına deneyimli bir yurttaş olarak aklı selim'e davet ediyorum.

Başbakan 10 Kasım törenlerine katılmadı. Katılıp, katılmamanın önemli olmadığı seklinde görüşler öne sürmüş. Hatta bu konuda röportaj da muhalefet partilerinin 29 Ekim törenlerine katılmadıklarını örnek vermiş. Ama anımsadığım kadarıyla 29 Ekim törenlerine muhalefet partileri protesto amacıyla katılmamış ve bu tavırlarını da basın yoluyla kamuoyuyla paylaşmışlardı. Şimdi merak ediyorum başbakan acaba neyi protesto etmişti.

Başbakan röportajında idam cezasının yeniden gündeme gelmesinden söz ediyor. Tarih idamı siyasi çözüm olarak gören liderleri yazar. Yani su yeni Facebook paylaşımı espri gibi." Tarih hayal edenleri değil, yok edenleri yazar"  ABD' de ki idam uygulamasından söz etmiş. Terör suçlularının idamında yarar görmüş.

Doğu toplumlarında duygusallık ağır basar. Bu nedenle doğu toplumlarında kargaşa bitmez. Hesaplaşma bitmez. Bir söz vardır ülkemiz de " Rüzgâr eken, fırtına biçer", bu ülke de başbakan ve siyasi arkadaşları idam edilmiştir. Öncesinde idam edilenlerde olmuştur. Bunlar cumhuriyet devrimi sürecinde idam edilenler olsa da, gerekçeleri devrime karsı çıkmak olmuştur. Tüm devrimler kanla gerçekleşir. Türk devrimi bunların arasında nispi olarak daha kansızda denilebilir.   Uç siyasi idamın karşılığında yine uç siyasi idam. Misilleme... Uç genç... İdamı gerektirecek hiç bir suçları yok. Ama görüldüğü gibi bir tür kan davası. Yani bu ülke de ki kültüre bakarak söylersek,  başbakanlar idam edilmez, diye bir şey yok. 

Osmanlı da idamlar ise sayısız. İktidarına boyun eğmediği için bile değil, istediği şekilde davranmadığı için. 

Hele 12 Eylül dönemi. İktidarı eline geçiren silahlı güç, onlarca genci idam etmekten geri durmadı. Hatta o kadar intikam duygusuyla doluydu ki bu faşist güç, sadece öldürmekle kalmadı. Binlerce genci ya fiziksel, ya toplumsal, ya da ruhsal olarak engelli bıraktı.  Raci Tetik, 12 Eylül döneminin ünlü iskencehanesi olan Mamak Askeri Cezaevi'nin komutanı. Gazetede ki Meclis İşkence Araştırma Komisyonun da ki ifadelerini okuyunca "bu nasıl fasistdir" diye düşünmedim degil. Orada kalan arkadaşların büyük bölümünün o cehennemden nasıl sağ çıktığına şaşıyorum açıkçası.  

Adam tam bir katil. Bu nasıl mantıktır. Kendi idaresinde olan bir yerde ki yapılanlardan haberi yokmuş. Ben kendi denetiminde olmayan, hatta kendisinin katılmadığı hiçbir şeyin yapılabileceğine inanmasam da, askerin komutanından bağımsız bir şey yapamayacağını bilsem de,  velev ki onun dediği gibi olsun, böyle bir yönetim dahi işkenceye, ölümlere davet çıkarmaktır. İlhan Erdost bu şekilde ölmedi mi? Yapılanları sulandırmak olsa olsa,12 Eylül 1980 darbesi sonrası Mamak işkence hanesinden geçen on binlerin hafızasıyla alay etmek olur. 

Bırakın bunları bir kenara, ifadesin de geçen  "köpekler gibi havlıyorlardı" sözcüğü dahi bu adamın nasıl psikopatik olduğunu, faşizan bir kinle hareket ettiğini göstermektedir. Peki, bu rüzgârı ekenler yarın fırtına biçeceklerini düşünmüyorlar mıydı? Sırrı Süreyya Önder Adıyamanlı bir Türk. Bir insanı, faşizan, sosyalist düşmanı ABD yanlısı, kapitalizm yanlısı kafa çileden çıkarır, aynı coğrafyada aynı sınırları paylaştığı bir başka halkın mücadelesine katar. Çünkü uğradığı haksızlığın boyutundan bir başka halkın hayda be hay uğradığı haksızlığı görebiliyor. Kürtlere darbe döneminde faşizan bir şekilde dışkı yediren, Diyarbakır işkence hanesin de Kürdü ile Türküyle binlerce genci, Kürt halkını, faşist Nazi kamplarından beter işkenceden geçiren kafa bu günkü dökülen kanın mürebbidir. Bugün ki Kürtlerin isyanının kanlılığı biraz da faşist kafaların eseridir. Bunlar olmasaydı, Kürt isyanı olmayacak mıydı? Olacaktı ama bu kadar keskin muhtemelen olmayacaktı. 

Geçmişin MHP'si kendi halkının çocuklarını bile yaşatmamak için Kolombiya'da CIA tarafından eğitilmiş "reis" leri ile "kapitalizme bekçilik yapacağız" diye programlar geliştirmedi mi? Saldırganlık yapmadı mı? İşte sonuçları, alsınlar paket yapsınlar.

Mantığın bittiği yerde zorbalık başlar. Zorbalaşanlar ise duruma bakıp kazandıklarını sanırlar ama aslında uzun vadede kaybedenlerdir. Başbakan'ı bu nedenle onun adına değilse de ülkem adına deneyimli bir yurttaş olarak aklı selim'e davet ediyorum.