27 Mayıs 2013 Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli tarihlerinden biridir. Kurtuluş savaşında ilk kurşununun atılışı, 6-7 Eylül olayları, 28 Nisan 1960,1968 de başlayıp 12 Mart 1971 tarihinde biten olaylar ve de benzerleri gibi değişimin yeni bir dönemin başlaması anlamında önemli bir gündür. Bu önemli günün öncesinde ve devamında ülkemizi yöneten AKP iktidarı ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan gelişen krizi göremedikleri gibi çok kötü yönetmişlerdir. Tüm Türkiye de ki gençleri yakın çevrelerindeki kindar ve dindar gençlik gibi düşündükleri için, bu gençlerin, iyi eğitimli Dünya vatandaşı özgür bireyler olarak yetiştiklerini AKP kadroları ve Başbakan yeni yeni anlıyor. Ama hala toplumu germeye devam ediyorlar. Ülkeleri yönetenler daha vakur, daha anlayışlı hatta daha hoşgörülü olurlarsa kendileri kazanırlar. Bir de inatlaşılan konu atla deve değil. Yani çok hayati bir konu değil. Topçu kışlası yapılsa ne olur? Yapılmasa ne olur? AKP ve Başbakan her konuda olduğu gibi bu konuda da’ ben ne dersem o olur’ inadı içinde. Geçmişte, kısa çok partili yaşamımızda buna benzer bir dolu olay yaşandı. Her seferinde iktidarlar kaybetti. Ama ülkemizde çok şeyler kaybetti.
Hele halkımız; Çok ama çok üzüldü. Bu eylem de bize bazı önemli mesajlar veriyor. Burada AKP iktidarına ve Başbakan’a olduğu kadar toplumun çeşitli kesimlerine de önemli mesajlar veriyor. AKP iktidarına ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan’a; Tamam, sana %50 oy verdim. Ama Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ve ilkelerine dokunma, vatandaş olarak benim yaşam alanıma müdahil olma. Eğitim sistemi zaten bozuk birde bunu dini zemine taşıma. Gelir dağılımı zaten bozuk, işsizlik artıyor. Yeni iş yerleri açılmıyor. Özel yaşama müdahale, çocuk sayısı ile başladı, içkiye değin geldi. Birde bunları gençlerin hiç alışık olmadığı emir cümleleri ile söyleyince Başbakan, işte orada gençlerin tepesi attı. Çünkü Başta da söyledim. Başbakan’ın tanıdığı gençlikten bu gençlik çok farklı. Bu çocuklar ataerkil değil, çocuk erkil aile çocukları. Yani bu çocuklar yüzünü asarsa ana baba ne yapacağını şaşırır. Bu çocukların büyük çoğunluğu küçük yaşlardan beri yabancı dilleri bilirler ve de Dünya’ya entegredirler. Ama bireycidirler. Bu gençlerin çoğunun, ana-babaları çok yorgundur!
Bu nedenle gençliklerinde birçok sıkıntı çektikleri için hiçbir örgüte ve siyasi partiye üye değillerdir. Zaman zaman yeri geldikçe aile toplantılarında gençlik yıllarında yaptıkları eylemleri anlatırlar. Eğer o anne ve babalar emekli olduktan sonra bir siyasi partiye üye olsalar ve de orada aktif olsalardı. Bugün çocukları bu kadar sıkıntı yaşamayacaktı. Muhalefet partileri, gerçek bir muhalefet partisi gibi çalışsalar bugün ülkemiz bu durumda olmayacaktı. Özellikle CHP, saman alevi gibi parlayan çıkışların dışında tabanda hala halka güven verememektedir.
Gençler o nedenle hiçbir siyasi partiyi yanlarında görmek istememektedirler. Ancak bir şeyi doğru saptamak gerekir ki; ‘POLİTİKA YAPMIYORUM, DEMEKTE BİR POLİTİKADIR’ sevgili gençler; Ülkenize ve özel yaşamınıza ne kadar duyarlı olduğunuzu dosta, düşmana gösterdiniz. Çok ta güzel kitaplar okuduğunuzu biliyorum.
Lütfen anne ve babalarınıza örgütlü olmaktan niçin vazgeçtiklerini de sorar mısınız? Mutlaka okuyorsunuzdur, 1950 li yıllarda ülkemizi yönetenler, sizin dedeniz olacak gençleri de yanlış anlamıştı. Bu maalesef ülkemizi yönetenlerin devlet adamı olamamalarından doğan bir durumdur. Bunu değiştirecek olan örgütlü insanlardır.
Çevreye duyarlı, insana saygılı, emeğin kutsallığına inanan insanların oluşturacağı örgütü iktidara taşımak için sabırla çalışmak gerekmektedir. Bu eylemler tüm Türkiye’yi silkeledi. Mutlak bundan böyle ki süreç daha politik olacaktır. Herkesin, özellikle siyasi partilerin yeni sürece hazır olması gerekmektedir.