“Felaketler, bazen İyilikler de doğurur.”

Fransız Atasözü

Başlıktaki sorumun yanıtını müsaadenizle ben vereyim. Maalesef çoğunlukla evet!.

Toplum olarak çökkünlük ve çürümüşlük içindeyiz dersem herhalde abartmış olmam.

Umarım bu Çökkünlük ve Çürüme Süreci fazla sürmez.

Yukarıda aldığım Fransız Atasözüne dönersek Felaketler İyilik yaratır mı?

Bu atasözü “Karanlık ve Aydınlık” çelişkisi gibi bir gerçeği anımsatır. Her Karanlığın bir Aydınlığı Vardır tümcesinde olduğu gibi. Türkiye’nin bu günlerde yaşadığı karanlık günlerin mutlaka bitip, aydınlık günlerin geleceğine  yürekten  inanıyor, bu umudu yeşertmemiz gerekir diyorum..

Bilindiği gibi beynimiz uzun sürede evrimleşmiş olup, evrimleşme süreci devam etmektedir. Düşünme, algılama, duygulara haiz olma, değerlendirme, yorumlama gibi yetiler sadece insanlarda olmayıp, diğer hayvanlarda da çeşitli boyut,miktar ve karışımlarda vardır. Bunu unutmayalım. Hiçbir hayvanın daha önceden kodlanmış bir program çerçevesinde oluştuğunu düşünmemiz doğru olmaz. Dolayısıyla çökkünlük ve çürüme beyinsel bir işlevdir diyebiliriz. Bu süreci de olumluya çevirecek, aydınlanma ışığına evirecek ortak  aklımız olacaktır.

Geçenlerde Pandemi sürecinde; Çürüme ve Çöküntü durumundaki olgularda artışın  olup olmadığı konusunu bir çok “Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı” arkadaşıma ilettim. Hemen hepsi gözlemlerimize göre çökkünlüğün göreli olarak arttığını söyleyebiliriz. Ama sayısal veriler maalesef elimizde yok. Bu konuda kamu kurumlarından yeterli veri gelmiyor dediler. Sadece bir uzman arkadaşımız  Antidepresif ilaçların artması konusuyla İlgili olarak, bakanlığın gayri resmî verilerini yaklaşık sayılar şeklinde verebilirim diyerek, bana verileri iletti. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Burada konu anlaşılsın diye sayılar yuvarlatılmıştır. Affola!..

Bilirsiniz Çökkünlük yani Depresyon sözcüğünü; Uyaranlara karşı duyarlığın azalması, girişim gücünün ve kendine güvenin kaybolarak, umutsuzluğun, karamsarlığın güçlenmesi biçiminde beliren ruhsal bozukluk olarak kısaca  tanımlarsak herhalde yanılmış olmayız.

Çökkünlük  ilaçlarının kullanım durumlarını irdeleyecek olursak; Coronavirüs salgınının  ardından ciddi anlamda artış gösterdiğini  görürüz.

2012 yılında 37 milyon kutu, 2013’de 37 milyon, 2014 yılında 39 milyon, 2015 yılında 43 milyon olan Çökkünlük  yani Depresyon sağaltımında kullanılan ilaç kutu sayısı, 2016’da 45 milyona kutuya çıkmıştır.

Çökkünlük  ilaçlarının kullanımı artmaya devam ederek, 2017’de ise 48 milyona çıkmıştır. 2018’de 49 milyon kullanımı olan bu ilaçların kullanımının pandemiden önceki son yılda ise 50 milyona kadar yükseldiğini görüyoruz.

2017-2019 arasında bir milyon farkla yükselen çökkünlük yani depresyon sağaltımında kullanılan bu ilaçlar, pandeminin başladığı yıl olan 2020’de bariz bir şekilde yükselirken, 2019’dan 2020’ye doğru tam 4 milyon arttığını özellikle vurgulayalım. 2019’da 50 milyon olan bu grup ilaçların  2020’de ise 54 milyona kadar çıktığını anlıyoruz.

2021’de 59 milyona yükselen Depresyon  ilaçları yani anti depresifler, 2022’de ise 62 milyon kutuya çıkmıştır.

Yorum ve Öneriler:

Türkiye’de ekonomide, siyasette, sosyal hayatta yaşanan derin sorunların da etkisiyle giderek korkunç bir yükseliş evresine giren antidepresanlar; ilerleyen yaşlarda ciddi hastalıkların habercisi olabilecek niteliklere sahip olacak  dersek yanılmış olmayız. Yazık ki ne yazık!..

Acaba bizi bir fırtına mı tuttu?

Sözümüzü gelin güzel ve anlamlı  bir Selanik türküsü ile bitirelim. Fatma Çil ve Yücel Paşmakçı ustalarımızın emeklerine, yüreklerine  sağlık.

Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı

O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Mahşere Kaldı

O Bizim Görüşmelerimiz A Yarim Ahrete Kaldı

Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynar Kaynamaz Oldu

O Benim Nazlı Yarimin Dilleri Söyler Söylemez Oldu.

Segiler…