Bir çocuk, ayakları çıplak, elinde kardeşi. Yağmur ve çamura aldırmadan duvarın dibine koştular ve çömeldiler. Orayı kendilerine barınak yaptılar.

Bir çocuk, evde ekmek yok, aş yok, kıtlık var. Annesi dilenmeye gitmiş, çocuğuna bir dilim ekmek, yanına ne bulursa hak getire.

Yangın çıkıyor küçük evde. Ve çocuk evin ağılında bulunan kömürler gibi kap kara oluyor.

Başka bir çocuk, ev buz gibi, baba sakat. Evin penceresi naylonla örtülü. Saatler gece yarısını bulduğunda evdeki soğuk -15 leri buluyor. Gece yarısı anne uyandığında çocuğun donmuş cesediyle karşı karşıya kalıyor.

Bunlar ülkemin manzaraları sevgili okurlar. Bu çocuklar birer melek ve haykırıyorlar ellerini açmış;

Ey hart! İkimiz de aynı gün doğmadık mı? Benim ne günahım var, karda, yağmurda, çamurun üzerine doğdum. Varlık edinenlerin ne sevabı var, kuş tüyü yatakların üzerine doğdular.

Bunlar da yetmedi, ikimizde çocuk olduk ey hart. Ben mahalle mektebinde, öğretmenleri boş bir sınıfta okudum, varlık sahibi olanların çocukları özel kolejlerde kıç büyüttüler.

Bu da yetmedi, ikimizi de askere gönderdiler, ben Hakkari de, Pervanı de Bagog da, Eruh da, dağlarda PKK peşinde gezerken varlık sahibi olan anasının eteğinin dibinde, cafede, barda, pavyon da askerlik görevini yaptı.

İkimizde memur olduk. Ben asgari ücretin biraz üzerinde ücret alırken, varlık sahibi olanlar babalarının geleneğini devam ettirerek yönetici oldular.

İkimizde evlendik. Ben sevdiğim ruh ikizimi aldım, varlık sahibi olan kendine yakışır, süslü, boyalı bir fendi aldı.

Ve nihayet ikimizde öldük. Ben babamın kemiklerinin üzerine defnedilirken varlık sahibi olanalar deniz manzaralı, özel mezarlıklara gömüldü.

 Ondan sonra şair bağırıyor;

Doğarken ağlıyordun gülüyordu alem,

Öyle bir hayat yaşa ki,

Ölürken gül, ağlasın alem…

Sevgili okurlar, çocuklar, gençler ve yetişkinler. Doğmadan ayrışımlar başladı ama içlerinden biri var ki haykırıyor; “ benim varlığımdan varlık edinenler kahrolsun, devletten çalan, çırpanlar kahrolsun”.

Ve ekliyor, “demiri demirle dövdüler, biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdırdılar, biri tok, biri açtı.” ( Pir sultan Abdal )