Cerrahi işlemler bugün birçok hastalığın tedavisinin olmazsa olmazlarının başında yer alıyor. Gerek teknoloji, gerekse tıbbi bilgi birikiminin gelişmesiyle de cerrahinin kullanım alanı her geçen gün genişliyor. Ancak büyük ya da küçük her türlü girişimin gerçekleşebilmesi için çok önemli bir oyuncuya daha ihtiyaç duyuluyor: Anestezi... Bilinci, ağrı duyusu ve refleksleri ilaçlarla geçici olarak ortadan kaldırılarak savunmasız hale getirilen bir hasta, geçireceği cerrahi operasyonun neden olacağı majör travmatik etkiden, bu sayede maksimum düzeyde korunabiliyor. Ancak yüzlerce yıllık geçmişine karşın gerek anestezi, gerekse anestezi uzmanı konusunda hala yeterli bilgiye sahip değiliz. Bugünlere kadar ulaşan yetersiz ya da eksik bilgiler nedeniyle anestezi hala korkulan, endişe edilen bir noktada duruyor ve bazen cerrahiden kaçınmaya kadar uzanabilen sonuçlara neden olabiliyor. Konuyla ilgili yanlış, eksik bilgi ve inanışların doğrularını bilmek gerekiyor...
1. Anestezi miktarı fazla olursa uyanamam.
Doğrusu: Ameliyat öncesi yapılan ön görüşme sırasında hastaya ait tüm bilgiler alınıyor, riskler belirleniyor ve izlenecek anestezi yöntemi net olarak ortaya konuyor. Hastalar, verilen anestetik ilaçların kanda istenilen düzeyde kalması ve buna bağlı olarak da istenilen düzeyde anestezi derinliğinin sağlanabilmesi için ameliyat boyunca anestezi uzmanı tarafından takip ediliyor. Dolayısıyla yaş, cinsiyet ya da risk faktörleri değişse de verilen anestetik ilaçların hastada oluşturduğu etki yakın takip edildiğinden, ilacın doz (miktar) ayarları da buna uygun yapılarak hastaların zamanında uyuyup uyanmaları sağlanabiliyor.
2. Asıl ağrı ameliyat sonrasında çekilir.
Doğrusu: Ağrı insanın yapısını bozabildiği için yapılan iyi şeyleri de engelleyebiliyor. Bu nedenle ağrıyı bloke etmek son derece önem taşıyor. Dolayısıyla anestezi uzmanları da ameliyat sırasında olduğu gibi ameliyat sonrasında da hastanın konforu için ağrı kontrolünü sağlıyor. Bu sayede sanılanın aksine ameliyat sonrasında hasta ağrı çekmiyor ve böylelikle iyileşme süresi de hızlanıyor.
3. Anestezi akciğerleri zorladığı için ameliyattan sonra akciğer ve nefes sorunları yaşanır.
Doğrusu: Anestezi konusundaki bilgi ve teknolojinin bugün gibi gelişmediği dönemlerde kısa süreli anestezi gerektiren operasyonlardan sonra da akciğerle ilgili problemler yaşanabiliyordu. Ancak son yıllarda bu konuda da çok ciddi gelişmeler yaşandı. Kullanılan solunum cihazları ve aynı zamanda koruyucu ventilasyon (soluk aldırıp verdirme) stratejisi sayesinde bugün akciğerler korunabiliyor. Hatta bu bilgiler sayesinde ameliyat öncesinde akciğer konusunda sıkıntı yaşayan hastalar uyandırıldıktan sonra akciğerlerinin performansı daha da artırılabiliyor.
4. Ameliyat sonrasında beden çıplak olduğu için sonrasında zatürre bile olunabilir.
Doğrusu: Anestezi alacak hastaların en çok merak ettiği konuların başında da üşüme korkusu geliyor. Bu nedenle özellikle yaşlı hastalar, ayakları üşüdükleri için durumu kendilerince ölüm korkusuyla özdeşleştiriyor ve zatürre olacağından endişe duyuyor. Her ne kadar böyle bir durum söz konusu olmasa da aslında araştırmalar, vücut sıcaklığı kontrol edilemeyen hipotermik hastalarda yara yeri enfeksiyon oranının artığını ortaya koruyor. Bunun yanında hem kalbin hem de kan dolaşımının performansı için vücut sıcaklığının korunması önem taşıyor. Konuyla ilgili özel bir çalışma da yürütülürken hastanın, odasından çıkıp tekrar odasına gönderilinceye kadar ki süreçlerde farklı yöntemlerle hastalar ısıtılarak vücut sıcaklıkları ideal seviyelerde tutuluyor.
5. Ameliyat sırasında eksik ya da yanlış doz anestezi verilebileceği için ameliyatta uyanma riski vardır.
Doğrusu: Anestezi sırasında kullanılan ilaçların miktarlarının ayarlanması çok önem taşıyor. Eğer gerekenden az miktarda ilaç kullanılırsa, hastaların ameliyat sırasında oluşan ağrıyı hissetme, farkında olma, kan basıncı ve nabız değerlerinde aşırı artma, gerekenden fazla miktarda ilaç kullanıldığında da geç uyanma, kan basıncı ve nabız değerlerinde aşırı azalma olasılıkları bulunuyor. Ancak günümüzde bu konuda endişe etmeyi gerektirecek bir durum söz konusu değil. Çünkü anestezi uzmanları ameliyat öncesi yaptığı hasta görüşmesine ve risklere göre uygulayacağı anestezi yöntemini ve kullanacağı anestetik ilaçların cinsini, miktarını belirliyor. Üstelik sadece bununla de yetinilmiyor. Ameliyat sırasında hastanın uyku düzeyini (bilinç düzeyini) yeni gelişmiş cihazlarla yakından izleyerek, önceden belirlediği anestetik ilaç dozlarını hastanın ihtiyacına göre an be an ayarlıyor. Dolayısıyla hastalar anestezi uzmanının öngördüğü sürece uyuyor ve istediği zaman da uyanıyorlar.
6. Anestezi uzmanları sadece ameliyat sırasında görev yapar.
Doğrusu: Oldukça yaygın olan bu yanlış kanın aksine anestezi uzmanlarının ameliyat ve ameliyathane dışında da görevleri bulunuyor. Özellikle ameliyathane dışında yapılan tüm ağrılı veya hastayı psikolojik olarak rahatsız edebilecek; MR, BT gibi görüntüleme işlemlerinde, mide barsak endoskopisi, tüp bebek tedavi aşamalarında, kardiyoloji bölümündeki ağrılı işlemler sırasında, kanser hastalarının Braki-Radyoterapi işlemlerinde ve ameliyat sonrası ağrı tedavisinin düzenlenmesinde önemli görevler üstleniyor.
7. Epidural anestezi sonrasında bel ve sırt ağrısı gelişir.
Doğrusu: Bu doğru bir ifade değil. Zaten bel ve sırt ağrısı çeken kişilerin, ameliyat sonrası zorunlu yatak istirahati sırasında bu ağrıların görülmesi olası bir durum olarak kabul ediliyor. Bu ağrının epidural anestezi ile ilgisi olmadığının çok iyi bilinmesine rağmen böyle yanlış bir inanış bulunuyor. Bununla birlikte, özellikle hamilelik dönemindeki postural değişiklikler (aşırı lordoz) nedeni ile epidural anestezi yapılmayan hastalarda da yüzde 10-15 oranında kalıcı bel–sırt ağrıları yaşanabiliyor. Bu hastalara epidural girişim uygulanması durumunda ise son derece yanlış şekilde suç epidural anesteziye yükleniliyor.
8. Çok yaşlı hastalarda anestezi daha risklidir.
Doğrusu: Evet ileri yaş anestezi için bir risk faktörüdür. Ancak daha da önemlisi, hastanın yaşı ve diğer eşlik eden hastalıklarının ameliyat öncesi bilinmesi ve bu risk faktörlerine göre uygun anestezi yönteminin, uygun ilaçların ve uygun monitörizasyonun (izlenecek yaşam parametrelerinin) belirlenmesidir. Eğer bunlar doğru olarak yapılırsa, anesteziye ait istenmeyen olayların oranları oldukça düşük seyrediyor.
9. Anestezi sonrasında baş ağrısı, kusma yaşanır.
Doğrusu: Bu bilgi de daha önceki yıllarda edinilen olumsuz deneyimlerden kaynaklanıyor. Çünkü daha çok geçmişte kullanılan ilaçlar sonrasında ortaya çıkan bu şikâyetlerin günümüzdeki anestetik ilaçlarından sonra görülme oranlarının azaldığı biliniyor.
10. Anestezi özellikle yaşlı hastaların hafızalarını kognitif (bilişsel) fonksiyonlarını etkileyebilir.
Doğrusu: Ameliyat sonrası kognitif (bilişsel) fonksiyon bozuklukları (yer-zaman oryantasyonu bozukluğu, ajitasyon, hatırlama ve algılamada azalma, ince el becerilerinde yavaşlama gibi) yaşlı hastalar arasında görülebiliyor. Ancak, direkt olarak anestezide kullanılan ilaçlara bağlı bir beyin hücre hasarından söz edilmiyor. Eğer beyin hücre hasarı anestezide kullanılan ilaçlara bağlı olsaydı, hem görülme sıklığı çok daha fazla hem de bozukluk geçici değil kalıcı bir hal alabilirdi. Oysaki bu bilişsel fonksiyon bozukluklarının çok büyük bir kısmının geçici olduğu görülüyor.
11. Küçük çaplı ameliyatlarda anestezinin etkisi daha azdır.
Doğrusu: Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki temel olarak ele alındığında anestezi bir bütündür ve büyük anestezi, küçük anestezi şeklinde bir ayrımın yapılması çok doğru değildir. Anesteziye ait temel riskler cerrahinin büyük veya küçük olmasından bağımsızdır. Çünkü uygulanacak küçük bir cerrahi işlem için de hastanın bilinç duyusunu, ağrı duyusunu ve reflekslerini ortadan kaldırıyoruz.
Ancak uygulanacak olan cerrahinin büyüklüğü veya küçüklüğü, hastanın yandaş hastalıklarının varlığı bu riske ilave olur. Bu nedenle de bizler için büyük – küçük ameliyat yoktur, biz anestezi verdiğimiz her hastayı yakın takip ederek istenmeyen olayların yaşanmaması için her türlü önlemi almak zorundayız.