Mayıs seçimlerinin kaybından sonra partide ‘değişenlerin’ beklemediği değişim veya yenilenme sonrası gidilen yerel seçimlerde yine ‘değişenlerin’ beklediğinin aksine tarihi bir başarı geldi. CHP 47 yıl sonra birinci parti olurken, 22 yıl sonra ilk kez AKP ikinci parti oldu. Bu öyle küçümsenecek, göz ardı edilecek bir başarı değildir. Tabi bu başarıda herkes kendine pay çıkarabilir; kimin ne pay çıkardığından çok ‘CHP ne yaparsa yapsın birinci olamaz’ görüşlerinin aksine, CHP’nin birinci olabiliyor olmasıdır önemli olan.
Ayrıca bu birincilik, çok uzun yıllar CHP ‘ne yaparsa yapsın’ yüzde 30’u geçemez, CHP sağ, muhafazakar seçmenden oy alamaz denilen yerleşik söylemlerden sonra hem yüzde 38 oy almış hem de sağ-muhafazakar seçmenden oy alabileceğini göstermiştir. CHP 14’ü büyükşehir belediyesi olmak üzere 414 belediye ile ülkenin yüzde 60’nın üzerindeki nüfusu yönetmektedir.
Ekonominin her geçen gün daha kötüye gittiği, işsizliğin hızla arttığı, çalışanın geçinmekte zorlandığı, üreticinin emeğinin karşılığını alamadığı, emeklinin açlık sınırının altındaki maaşa mahkum edildiği, enflasyonun dizginlenemediği, dünyada enflasyonu en yüksek 3 ülke arasında olunan bir süreçte 22 yıllık AKP iktidarının sorunları çözme kabiliyeti olmadığı gibi, kitlelerde yeniden güven inşa etme şansı da pek yoktur. Anayasal en temel hak olan ‘barınma, beslenme’nin ulaşılamaz, eğitimde fırsat eşitliğinden çok, parası olanın ulaşabildiği bir tabloda…
Bu demek değil ki, muhalefet herhangi bir şey yapmasa da bu ekonomik olumsuzluklar karşısında nasılsa iktidar yolu açık; bu o kadar kolay değil!
Öncelikle CHP’li belediyeler Genel Başkan Özgür Özel’in ‘’Bugün belediye hizmetlerinde ‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır’ bu mesele artık bir belediyecilik meselesi olmaktan çıktı. Bir hizmet iktidar yüzünden aksıyorsa bunu hizmetin aksadığı yerde anlatacağız. Hizmetin aksamaması için tarihin en büyük dayanışmasını yapacağız!’’ dedikten sonra.
Belediye başkanları halktan uzaklaşmadan ‘halkla göz hizası temas’ kurarak, halkın beklentilerine cevap vererek; ülkeyi yönetebileceklerini göstermelidirler.
Ve en önemlisi, CHP yöneticileri ‘nasılsa iktidara geliyoruz’ rahatlığını bırakıp halka güven veren politikalarla, çözüm önermeleriyle, hiçbir değerini dışlamadan, bütün gücünü sahada göstermelidir; sorun yaşayan kitlelerin, CHP iktidar olursa benim yaşadığım sorunlar çözülür, sıkıntılarım sona erer duygusunu verebilmelidir.
Peki bütün bunlar olurken parti içi çekişme olarak algılanabilecek eylemler halkta güvensizliğe yol açmaz mı? Kamuoyuna yansıyan haberler iktidardan umudunu kesmiş, umudunu CHP’ye bağlamış kitlelerde umutsuzluğa yol açmaz mı, elbette açıyordur!
Son günlerde CHP’de 13 yıllık genel başkanlık yapan Kemal Kılıçdaroğlu çevresinden kaynaklı haberler siyasi havayı ısıttığı söylenebilir. Kılıçdaroğlu’nun seçim ofisinden çıkarak ‘sahaya inmesi’ il gezilerini başlatması, her konuda CHP yönetimine yönelik eleştiriler iktidar çevrelerini daha çok heyecanlandırmış gibi!
TRX KULİS olarak paylaşılan bir haberde ‘’CHP’li 62 Milletvekili ve 7 Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP liderliğine geri dönmeye hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte harekete ediyor.’’
Gerçek Gündem, ‘’CHP’liler ‘gölge genel merkez’ açtı’’ başlıklı haberinde ‘’Özgür Özel’in AK Parti’ye yaklaştığını düşünen ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın olduğu bir grup, 9 katlı gölge genel merkez açtı’’ haberleri kamuoyunun gündeminde.
Özgür Özel’i AK Parti’ye yaklaşmakla eleştirenlerde iktidarları döneminde ‘’CHP’yi sağ’a çekmekle’’ eleştirildiklerini unutmuş olmalılar.
Hedef ne, hedef 6-9 Eylül’de yapılacak olan Tüzük Kurultay’ını ‘seçimli’ hale dönüştürme veya iktidarları döneminde demokratikleştirmedikleri tüzük değişiklikleriyle; cumhurbaşkanı adayını tüm üyelerle seçilmesi gibi, değişiklikleri yaptırmak.
22 yıl sonra AKP yenilmiş, AKP karabasanından kurtulma umuduna sahip olan millet, CHP’de kimin genel başkan, kimin cumhurbaşkanı olmasıyla ilgilenmek yerine; kendi aranızdaki koltuk kavgasını bırakıp, AKP iktidarından ülkeyi kurtarın diye bakıyor…
Elbette parti içi demokrasi, demokratik yarış talepleri en demokratik haktır lakin seçimlerden sonra yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında CHP’nin oy oranı ‘yenilmez’ denilen 22 yıllık AKP iktidarının 3 ile 7 puan önünde oluğu bir süreçte bu hareketler partinin yukarı ivmesine katkı mı yapar olumsuz mu etkiler…
Nedir yanlış olan, 22 yıl sonra AKP’nin yenilmiş, CHP’nin 47 yıl sonra birinci olması mıdır? Mesele CHP’nin başarısını kalıcı hale getirme arayışı mı yoksa ‘biz yoksak’ olmaz, illa biz olmalıyız mücadelesi mi (CHP yönetiminin eleştirilmesi gereken yanlışları, hataları yok mu, elbette var ama nasıl…)?