kıymetli okuyucularım:Dinimizi doğru olarak öğrenmek için Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliği ile kabul ettikleri fıkıh kitaplarını okumak gerekir. Tefrika saçan ve üreten, toplumun huzurunu ve mutluluğunu kaçıran,bölen, kutuplaştıran cemaatlerden uzak kalınmak şartıyla,Ehl-i sünnet âlimleri ve hakiki din adamlarının kabul ve tasdik etmediği kitaplarından ve sözlerden din bilgisi öğrenmeye kalkışılmalıdır, günümüzdeki mal bu grupların durumları belli herkes kendi değirmenin çanağına taşıyor kalkışmakata ve Allah rızası ön planda tutulmamaktadır.
Kur’an-ı Kerim herhangi bir bedel karşılığında ben Kur’an okuyorum, hatim yapıyorum, Yasin okuyorum, tebliğ görevi yapıyorum diyenlere karşı Kur’an-ı Kerim bakara Suresi’nde çok net bir şekilde yasaklamıştır.”işte o evet bakınız bizlere emri şu şekildedir “Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız Ancak Benden korkun.” (2/Bakara, 41)
Her din kitabına yahut âlim görünen ve din adamı denilen herkesin sözüne veya kitabına uyarak ibadet yapmak caiz değildir. Ehl-i sünnet olmayan din adamlarının kitaplarına ve sözlerine uymamalıdır! Muteber kitaplardan toplanmış, tercüme edilmiş İlmihali okumalıdır! Böyle tercüme edilmemiş, kafadan yazılmış ilmihal kitaplarını ve uydurma tefsirleri okumak insanı dünya ve ahiret felaketlerine sürükler.
Kur’anın bu kadar çok tercümeleri ve tefsirleri varken herkes niye Kur’anı anlayamasın? Anayasa kitabı Türkçedir. Hukukçu olmayanlar okursa, farklı görüşler meydana çıkar. Hukukçular arasında bile farklı anlayışlar, hukuki ictihadlar oluyor. Anayasa birçok konuda kanunlara havale eder. Kanunlar birçok hükmü tüzüklere, yönetmeliklere havale eder. Kanunu, tüzüğü, yönetmeliği bilmeden (Anayasaya göre bu iş şöyledir) demek çok yanlış olur. Dinimizde de Kur’an-ı kerimden başka hadis-i şerifler var, icma var, kıyas-ı fukaha var. Ancak bunları bilmekle Kur’an-ı kerim anlaşılabilir, tercümesini okumakla anlaşılmaz.Köylüye ait bir kanunu hükûmet, doğruca köylüye göndermez, çünkü köylü okuyabilse bile anlayamaz. Bu kanun önce valilere gönderilir. Valiler iyi anlayıp, açıklamasını ekleyerek kaymakamlara, bunlar da daha açıklayarak muhtarlara anlatır. Muhtar da ancak köylü diliyle köylüye söyler. İşte Kur’an-ı kerim de, ahkâm-ı ilahiyedir. Kanun-i rabbânîdir. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde kullarına saadet yolunu göstermiş ve kendi kelamını insanların en yükseğine göndermiştir. Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlar. Başka kimse tam anlayamaz. Eshab-ı kiram, ana dilleri olarak Arapça bildikleri, edip ve beliğ oldukları hâlde bazı âyetleri anlayamaz, bunların mânâsını Resulullah’a sorarlardı. Hatta Cebrail aleyhisselam bile, Kur’an-ı kerimin mânâsını, esrarını, Resulullah’a sorarken
Peki sizler bizler Kur’an-ı Kerim’in manasını Tefsirini okuyarak nasıl anlayabiliriz ondan fıkıh ilmi çıkarabiliriz? Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın kelamıdır. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeye benzer. Ateş demek kolay, fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin mânâları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez, mânâları meydana çıksa, yedi kat yer, yedi kat gök dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. Kur’an-ı kerimi okumadan önce, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamalı, kimin sözü olduğunu düşünmeli. Kur’an-ı kerime dokunmak için, temiz el gerektiği gibi, onu okumak için de, temiz kalb gerekir.
Peki ben anlamadığım kitabı neden okuyayım diyenlere cevabımızı merak edenlere söylemek isteriz. Anlamadan da olsa Kur’an-ı kerimi okumak çok sevabdır ve ibadettir. İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Allahü teâlânın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur)buyurduğunu bildirmiştir. (İhya) Cenab-ı Hak Araf Suresi 204’te şöyle buyurmaktadır: Kur'ân okunduğu zaman susup onu dinleyiniz ki, size merhamet edilsin!
Kur’an bir rahmet kaynağıdır. Bu kaynaktan faydalanmak için okunduğu zaman bütün konuşmaları keserek onu can kulağıyla dinlemek, düşünmek ve dinlediklerimizi de anlamak zorundayız. Ne dediğini anlamaksızın ve okunanların ne anlama geldiğini bilmeksizin onu dinlemek geçici olarak zihinsel rahatlama sağlayabilir, hele de güzel sesli biri tarafından okunduğu zaman stresi ve yorgunluğu azaltma ve ruh halini iyileştirme gibi geçici katkıları olabilir. Ama Kur’an’ın geliş amacı ve ayet metinlerinin okunuş gayesi bu değildir. Onun misyonu; bütün insanlığı dünya ve ahiret saadetine taşıyacak ilkeleri ortaya koyarak maneviyat ve ahlak seviyesi yüksek erdemli, onurlu, vakarlı, tutarlı ve kararlı bir toplum yetiştirmektir. Kur’an böyle bir amaca hizmet için okunmalı ve okunan mesajlar da mutlaka hayata geçirilmelidir ki Kur’an amacına ulaşmış olsun.
Kur’an-ı Kerim dertlerimize deva gönüllere şifa olsun Allahın selamı üzerinize olsun
İlahiyatçı ✍️ yazar Hüseyin DENİZ