On yıl önce ‘ben değiştim’ diyerek iktidara gelen AKP yöneticileri Başbakan R. Tayyip Erdoğan liderliğinde oy aldıkları ve alacakları hedef kitleyi doğru belirleyip onlara dönük popülist yaklaşımları ile oylarını arttırdılar. Akıllı bir taktikle kendilerinden önce var olan iktidarın bankalar ve mali disiplin konularında yapmış olduğu düzenlemeleri ve kararları kısa sürede bozmadan uygulayarak ekonomik anlamda başarılı göründüler. 
AKP, tabanı yani oy verenleri, eğitim düzeyleri düşük, dar gelirli yurttaşlar hatta özellikle ev kadınları ve çokbilmiş hatta yer yer iktidardan çıkarı olan kendini solcu sayan kesimdi. Küçük çıkarlarla 100 ile 300 TL arası ödemelerle yoksulları yanına alan AKP, güç kazandıkça partizanlaştı. Giderek gizli ajandasını ortaya dökmeye başladı. Gizli ajanda ortaya çıkarken, emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda komşu ülkelerle ilişkiler gereksiz yere bozulmaya başladı. 
Komşu ülkelerle mezhepsel ayrışımlar gözden kaçmamaya başladı. Radikal İslamcı örgütlerle ilişkiler Dünya basınında yer alırken ülkemiz medya patronları üzerinde oluşturulan baskılar nedeni ile halkımızdan saklandı veya saklanmaya çalışıldı. Hatta hükümeti eleştiren köşe yazarları teker teker saf dışı bırakılmaya başlandı.
Özgürlükler diye yola çıkan AKP, güçlendikçe birilerini ötekileştirmeye başladı. Ötekileşenler çoğaldıkça toplumsal muhalefet homurdanmaya başladı. Şimdi sayalım, AKP hükümeti, öğrencilerle kavgalı, ordu ile kavgalı, memurlarla kavgalı, işçilerle kavgalı özellikle THY çalışanlarına karşı takınılan despotik tavır anlaşılır gibi değil. Son boğaz köprüsüne konulan isim tüm alevi yurttaşların yanı sıra aklı başında herkesi şaşırtmıştır. Yargı ve polis devletin değil adeta hükümetin emrindedir. Özelhayata türlü bahanelerle öyle gereksiz müdahaleler yapıldı ki, anlaşılır gibi değil. Bu kadar toplumu ayrıştırıcı bir politika izlenince ötekileştirilenler ‘BİR AĞACIN ETRAFINDA BİRLEŞTİ’
Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak paydası MUSTAFA KEMAL’dir. AKP iktidarı güçlendikçe önceleri dolaylı eleştirilerle başlayan süreç tırmanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünün tartışılmasına değin gelmiştir. Bakanlıkların tabelalarından T.C’nin kaldırılması, tek partili dönemin özgün koşulları dikkate alınmadan düz mantıklı suçlamalar. Yeni Osmanlıcı yaklaşımlar. Devlet erkânının hemen hemen her Cuma İstanbul’da olması, konuk devlet yetkililerin İstanbul’da ağırlanılması. Üst düzey devlet görevlerine dini referansı önde gelen isimlerin atanması. TRT programlarının pozitif bilimden uzaklaşması. En önemsiz konuda bile polisin orantısız güç kullanması. Devlet memurlarının partili gibi çalışmaları, yerel yönetimlerde ayrıcalıklar yapılması. Muhalefet partilerinden bile saklanan görüşmelerle barış yapmaya kalkışmak her geçen gün AKP hükümetini özelliklede R.Tayyip Erdoğan’ı iyice yıprattı.
Türkiye’de sağ partilerin ve de liderlerinin kullanma süreleri on yıldır. Adnan Menderes (1950-60),Süleyman Demirel (1961-1971), 1971- 1980 karışık, Turgut Özal (1983-1990) R.Tayyip Erdoğan (2002-1013) yerine yenisi bulunamadığı için RTE duruyor. Yoksa ülkemiz bu kadar sıkıntı yaşamazdı. Burada toplumu ve dünya’yı anlayıp doğru yorumlayamayan muhalefeti de eleştirmek gerekir.
Gerçekleri çarpıtarak pragmatist bir yaklaşımla iktidar olan yöneticiler iktidarlarını yitirmemek için zora başvururlar. Fakat zora başvurmak sonun başlangıcıdır. Bu yaşanan olaylardan sonra olaylar durulsa bile AKP hükümeti ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan yara almış olacak ve giderek eriyecektir. Çünkü Onbeş yaşında çocukların bile dalga geçtiği istifaya çağırdığı bir hükümet olmak hiç istendik bir durum değildir. Birde bu durumun uluslararası ilişkilere yansıması olacaktır.
İstanbul Taksim Meydanında, ağaçların kesilmesini protesto etmek için başlayan eylem tüm yurda ilçelere kadar yayılmıştır. Bu da AKP’ye karşı olan herkesi bir araya getirmiştir.
Yurdun her yerinde olduğu gibi Muğla’da da yapılan eylemde her yaştan ve her düşünceden insan oradaydı. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin katılmayın demesine karşın her yerde olduğu gibi MHP’li özellikle gençler eylemlere katıldı. BDP gerçek yüzünü burada da gösterdi. Yarım ağız polisi eleştirirken hükümetin yanında ki duruşunu sürdürdü. Eylemleri düzenleyenlerin mutlaka provakatif eylemlerin önüne geçmeleri gerekmektedir. Vurup-kırma ile halkın var olan sempatisi de yitirilir. 
Sonunda R.Tayyip Erdoğan, bunu da yaptı; Birleşemeyecek tüm insanları bir araya getirdi!!

On yıl önce ‘ben değiştim’ diyerek iktidara gelen AKP yöneticileri Başbakan R. Tayyip Erdoğan liderliğinde oy aldıkları ve alacakları hedef kitleyi doğru belirleyip onlara dönük popülist yaklaşımları ile oylarını arttırdılar. Akıllı bir taktikle kendilerinden önce var olan iktidarın bankalar ve mali disiplin konularında yapmış olduğu düzenlemeleri ve kararları kısa sürede bozmadan uygulayarak ekonomik anlamda başarılı göründüler.  AKP, tabanı yani oy verenleri, eğitim düzeyleri düşük, dar gelirli yurttaşlar hatta özellikle ev kadınları ve çokbilmiş hatta yer yer iktidardan çıkarı olan kendini solcu sayan kesimdi. Küçük çıkarlarla 100 ile 300 TL arası ödemelerle yoksulları yanına alan AKP, güç kazandıkça partizanlaştı. Giderek gizli ajandasını ortaya dökmeye başladı. Gizli ajanda ortaya çıkarken, emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda komşu ülkelerle ilişkiler gereksiz yere bozulmaya başladı. 

 Komşu ülkelerle mezhepsel ayrışımlar gözden kaçmamaya başladı. Radikal İslamcı örgütlerle ilişkiler Dünya basınında yer alırken ülkemiz medya patronları üzerinde oluşturulan baskılar nedeni ile halkımızdan saklandı veya saklanmaya çalışıldı. Hatta hükümeti eleştiren köşe yazarları teker teker saf dışı bırakılmaya başlandı. Özgürlükler diye yola çıkan AKP, güçlendikçe birilerini ötekileştirmeye başladı. Ötekileşenler çoğaldıkça toplumsal muhalefet homurdanmaya başladı. Şimdi sayalım, AKP hükümeti, öğrencilerle kavgalı, ordu ile kavgalı, memurlarla kavgalı, işçilerle kavgalı özellikle THY çalışanlarına karşı takınılan despotik tavır anlaşılır gibi değil. Son boğaz köprüsüne konulan isim tüm alevi yurttaşların yanı sıra aklı başında herkesi şaşırtmıştır.

Yargı ve polis devletin değil adeta hükümetin emrindedir. Özelhayata türlü bahanelerle öyle gereksiz müdahaleler yapıldı ki, anlaşılır gibi değil. Bu kadar toplumu ayrıştırıcı bir politika izlenince ötekileştirilenler ‘BİR AĞACIN ETRAFINDA BİRLEŞTİ’ Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak paydası MUSTAFA KEMAL’dir. AKP iktidarı güçlendikçe önceleri dolaylı eleştirilerle başlayan süreç tırmanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünün tartışılmasına değin gelmiştir. Bakanlıkların tabelalarından T.C’nin kaldırılması, tek partili dönemin özgün koşulları dikkate alınmadan düz mantıklı suçlamalar. Yeni Osmanlıcı yaklaşımlar. Devlet erkânının hemen hemen her Cuma İstanbul’da olması, konuk devlet yetkililerin İstanbul’da ağırlanılması. Üst düzey devlet görevlerine dini referansı önde gelen isimlerin atanması. TRT programlarının pozitif bilimden uzaklaşması. En önemsiz konuda bile polisin orantısız güç kullanması. Devlet memurlarının partili gibi çalışmaları, yerel yönetimlerde ayrıcalıklar yapılması. Muhalefet partilerinden bile saklanan görüşmelerle barış yapmaya kalkışmak her geçen gün AKP hükümetini özelliklede R.Tayyip Erdoğan’ı iyice yıprattı.

Türkiye’de sağ partilerin ve de liderlerinin kullanma süreleri on yıldır. Adnan Menderes (1950-60),Süleyman Demirel (1961-1971), 1971- 1980 karışık, Turgut Özal (1983-1990) R.Tayyip Erdoğan (2002-1013) yerine yenisi bulunamadığı için RTE duruyor. Yoksa ülkemiz bu kadar sıkıntı yaşamazdı. Burada toplumu ve dünya’yı anlayıp doğru yorumlayamayan muhalefeti de eleştirmek gerekir. Gerçekleri çarpıtarak pragmatist bir yaklaşımla iktidar olan yöneticiler iktidarlarını yitirmemek için zora başvururlar. Fakat zora başvurmak sonun başlangıcıdır. Bu yaşanan olaylardan sonra olaylar durulsa bile AKP hükümeti ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan yara almış olacak ve giderek eriyecektir. Çünkü Onbeş yaşında çocukların bile dalga geçtiği istifaya çağırdığı bir hükümet olmak hiç istendik bir durum değildir. Birde bu durumun uluslararası ilişkilere yansıması olacaktır. İstanbul Taksim Meydanında, ağaçların kesilmesini protesto etmek için başlayan eylem tüm yurda ilçelere kadar yayılmıştır. Bu da AKP’ye karşı olan herkesi bir araya getirmiştir. Yurdun her yerinde olduğu gibi Muğla’da da yapılan eylemde her yaştan ve her düşünceden insan oradaydı. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin katılmayın demesine karşın her yerde olduğu gibi MHP’li özellikle gençler eylemlere katıldı. BDP gerçek yüzünü burada da gösterdi. Yarım ağız polisi eleştirirken hükümetin yanında ki duruşunu sürdürdü.

Eylemleri düzenleyenlerin mutlaka provakatif eylemlerin önüne geçmeleri gerekmektedir. Vurup-kırma ile halkın var olan sempatisi de yitirilir.  Sonunda R.Tayyip Erdoğan, bunu da yaptı; Birleşemeyecek tüm insanları bir araya getirdi!!