Değerli dostlarım: bir insan olarak hepimiz bir engelli adayıyız.Bugün onların  günüdür.Her yıl 3 Aralık Dünya engelliler günü olarak kutlanmaktadır.Bizler engelsiz  bir bireyler olaraktan,engelli  kardeşlerimizede engelsiz bir hayat yaşatmaya hep beraber özen ve gayret göstermeliyiz.

Dostlar:İnsan, bütün mukaddes dinlerde "değerli" bir varlıktır. Özellikle İslâm dini, insanı yaratılmışların en şereflisi ve değerlisi olarak görmektedir (İsrâ,70). 'Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık, (Tin95/4)''Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı, [3Teğâbün, 64/3.] O Allah yarattığı her şeyi güzel yapandır, [Sâd, 32/7.] Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi.(12) böylece üstün bir nitelik kazanarak yeryüzünde “Allah‘ın halifesi” olmayı hak etmiştir ( Tîn, 4; Hicr, 29; Bakara, 30).Böylesi bir ayrıcalığa sahip olan insan, gerek yaratılıştan, gerekse sonradan birtakım uzvî/bedenî engeller taşısa bile, yine değerinden bir şey kaybetmiş olmayacaktır. asıl engelli olanlar akıldan noksan olanlardır.

Peygamber Efendimizin müezzinlerinden Abdul­lah İbn Ümmü Mektûm -radıyallâhu anh- zaman zaman Resûlullâh Efendimizin yanına gelir:–Yâ Resûlallâh! Allâh’ın Sana öğrettiklerinden bana da öğret!” diye yalvarırdı.

Peygamber Efendimiz de; o temiz yürekli sahâbîsini kırmaz, tatlılıkla bütün sorularına cevaplar verirdi.

Birgün, Kureyş’in ileri gelenlerinden birkaç kişi, Peygamberimiz’in yanında bulunuyorlardı. Hazret-i Peygamber de: «Belki bu Kureyş’in ileri gelenleri îmâna gelirler de maiyyetindekiler de hidâyet bulurlar.» ümidi içindeydi. Bu sırada, doğuştan âmâ olan müezzin Abdullah İbn Ümmü Mektûm yine geldi. Âmâ olduğu için Rasûlullâh’ın yanında kimlerin bulunduğunu bilmiyordu.Bundan dolayı,Allah rasûlünün yanına  gelerek soru sormayı tekrarladı. Misafirlerin yanında bu yersiz suâlden Hazret-i Peygamber üzüldü ve sıkıldı. Başını öte tarafa çevirdi. Alâka göstermedi. Bu durumdan, Abdullah İbn Ümmü Mektûm’un gönlü hafifçe incindi. Bunun üzerine Abese Sûresi’nin başında bulunan iki ayet nazil oldu:“Rasûlullâh, âmâ geldi diye yüzünü buruşturdu ve başını çevirdi.” (Abese, 1-2) Bu hadise­den sonra, Rasûlullah Efendimiz Abdullah İbn Ümmü Mektûm’u ne zaman görse:-Ey.. kendisi için Rabbimin Bana sitem ettiği zât, merhaba!” seslenirdi.-kim gönül kâ’besine zarar verirse, hakîkatte onun sahibini incitmiş olur. Bu itibarla denir ki:”Allâh, gönlü kırıklarla beraberdir.Mûsâ aleyhisselâm- Cenâb-ı Hakk’a bir ilticâsında: -Yâ Rab! Seni nerede arayayım?» dedi.-Allâh Teâlâ buyurdu ki: Beni, kalbi kırıkların yanında ara.»buyurdu” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) 

Peygamber sav efendimizin hayatına ve uygulamalarına baktığımızda net bir şekilde engelli insanlarla bizzat ilgilenmiş, onları güçlerinin yetmediği hususlarda sorumlu tutmamıştır.Yeteneklerine göre birtakım kamu görevleri de verdiği engelli insanların toplum nezdinde saygın kimseler haline gelmesine vesile olmuştur. Böylece onları, sürekli diğer insanlara muhtaç bir durumda kalmaya mahkûm hale düşmekten korumuş; değer vererek ve ilgi göstererek topluma kazandırmaya çalışmıştır.

Engellilerin bir işte çalışmasını sağlamak maksadıyla onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı ve onlara özel birtakım hükümler bile getirmiştir.Sevgili Peygamberimizin, gözleri görmeyen bir sahâbî olan Abdullah b. Ümm-i Mektum'u, Medine dışına çıktığı zamanlarda vekil olarak yerine atamıştır

Doslar: engelli diye bir şey yoktur, onları engelleyen engelli görende bizleriz.

Siz hiç tekerlekli sandalyede oturup koşmayı denedinizmi?Onun yerine iç kendinizi koydunuzmu?

Siz hiç gözlerinizi bağlayıp ışığı hayal ettinizmi,annenizi dostlarınızı ve çevrenizi görmeyi denediniz mi?

Siz hiç ellerinizi ve kollarınızı bağlayıp birilerinin size yemek yedirdiklerini ve su içirmelerini  bekledinizmi?

Siz hiç konuşayanın yerine kendinizi koyupta şarkı söylemek istediniz mi veya denediniz mi?

Siz hiç duymayıp kulaklarınızı kapatıp çevrenizde sesleri çocuğunuzun ve eşinizin sesini duymayı denediniz mi?

Siz zihinsel engelli yerine kendinizi koyup geri zekalı veya deli demelerini kabul edebilirsiniz?

Siz hiç zihinsel engelli beden engelli birilerine muhtaç olarak yaşayanların yerine kendinizi koyup empati yapıp kendinizi onun yerine koydunuzmu?

Siz hiçbir engellinin elinden tutup karşıdan karşıya geçmesine veya taksi ve otobüse binerken yardımcı oldunuzmu onları gidecekleri yere kafa aracınızı aldınız mı?

Peygamberimizin şu sözlerine kulak verelim:"Allah Teâlâ buyurdu ki: "İki gözünü alarak imtihan ettiğim bir kulum bu durumuna sabrederse, o iki sevgili gözüne karşılık ona cennetimi veririm."

Kıymetli takipçilerim.İnsanlar, farkında olmadan bazen yanlarında bulunan engelli insanların gönüllerini istemedende olda kalplerini incitebilmektedirler. Bazıları ise bunu kasıtlı olarak da yapıyorlar. Her ne suretle olursa olsun engelli kişilerin gönülleri incitilmemeye son derece özen gösterilmeliyiz. Allah rasûl-ünün bizlere önemli tavsiyeleridir.İnsanlara lâkap takmak bizlere Hucurât Sûresi'nin 11. âyetiyle haram kılınmıştır. Bu sebeple, engelli kişilere, kör,topal,sağır,çolak, aptal,beyin özürlü,geri zekalı deli,şaplal gibi kelimelerin söylenmesi saygısızca ve gönül kırıcı bir harekettir.

Onların gıyaplarında bu gibi ifadelerle tanımlamak müminlere yakışmaz! Bu davranış Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizi de incitir. O ki, ümmetine,"Gözleri görmeyen birine yol göstermek sadakadır.Sağır ve dilsiz durumdaki kişilerin dertlerini anlatmalarına yardımcı olman da bir sadakadır." buyurarak, Allah'ın rızasına nâil olmak için engellilere yardımcı olmamız gerekir

Herhangi bir kusuru ve eksikliğinden dolayı bir mümini küçük görmenin,"Bir kimsenin mümin kardeşini küçümsemesi günah olarak ona yeter.""Din kardeşinin derdine sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet eder, (onun sıkıntısını kaldırır) sana da onun derdini verir."

Bir insan ve Müslüman olaraktan bedenimizin zekat-ı ve sadakası olarak engellilere yardımcı olmak insanı ve vicdani bir görev olsa gerekir İşte bu yüzden engelli kardeşlerimizi anlamak adına engellileri, yılda sadece bir gün değil, her daim fark edebilmek; onlara bir insan olarak değer verebilmek ve onlara yapılacak iyiliklerin mutlaka bir sevap olarak değerlendirileceğini bilmek adına son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizlere her yönüyle örnek olan Resûl-i Ekrem (sav) Ashâb-ı Kirâm'dan birinin gözleri neredeyse görmez olmuştu. Namazlarını kılmak için mescide gelmekte sıkıntı çekmekteydi. Kendi evinde kılmak zorunda kaldığı namazlarını gönül rahatlığıyla kılabilmek için Sevgili Peygamberimizi evine davet etmek istedi ve Ondan şu ricada bulundu:"Ey Allah'ın Resûlü! Evime kadar gelip de hanemde iki rekât namaz kılabilir misiniz dediğimde

Allah rasûl-ü ertesi gün sâdık dostu Ebû Bekir (ra) ile birlikte o sahâbînin evine gitti ve istediği yerde namaz kılarak onun bu arzusunu yerine getirdi.

Sağlıklı bir insanın herhangi bir nedenle gözünü,herhangi bir bir uzvunu kaybetmesi halinde onu kazanmak için nelerini vermezki; o zaman  Rabb’imizin bizlere bahşetti sağlığa,sıhhate,afiyet ve bunca nimetlere karşı şükretmemizin?

Rahman Suresinde 31 defa tekrarlanan:”Rab’binizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz.ayeti çok manidar değilmidir? Ey.. Rabbimiz! Bizlere verdigin sağlığa,sıhhat ve afiyet’e binlerce şükürler olsun.. elhamdülillah..