Türkiye'nin dünyada tartışmasız lider olduğu bir tarım ürünü var; fındık. Karadeniz Bölgesi'nin en önemli geçim kaynağı. Tarım ürünleri ihracatında tek başına yılda ortalama 2 milyar dolarla en yüksek döviz girdisi sağlayan bir ürün.
Karadeniz'de 400 bin üreticinin ürettiği fındığın alıcısı Avrupa başta olmak üzere yurtdışındaki çikolata üreticileri. Karadeniz fındığın en büyük alıcısı ise İtalyan şirketi Ferrero.
Bundan 3 yıl önce Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçısı olan Trabzon merkezli Oltan Gıda'yı satın alan Ferrero fındık ihtiyacının yüzde 65'ini Türkiye'den sağlıyor. Manisa'da bir üretim tesisi var.
Oltan Gıda'yı aldıktan sonra Ferrero fındıkta en büyük alıcı ve aynı zamanda en büyük ihracatçı konumuna geldi. İkinci sıradaki en büyük ihracatçı şirket ise Singapur merkezli Olam Gıda. O da bir kaç yıl önce Pro Gıda'yı satın almıştı. Fındık ihracatında üçüncü sırada ise fındık politikalarında her dönem etkin olan Cüneyd Zapsu'nun şirketi Balsu Gıda var.
Fındık ihracatında yabancı şirketlerin ağırlığı arttıkça yerli firmaların sayısı ve pazar payı azaldı. Önümüzdeki süreçte daha da azalacak. İhracatta tekelleşme süreci tamamlanacak. Fındık ihracatı yabancı şirketler tarafından gerçekleştirilecek.
Karadeniz'in küçük fındık üreticileri dünyanın dev şirketlerine ürünlerini satmak zorunda kalacak. İhracatta yaşanan bu süreç şimdilerde üretime de sirayet etmeye başladı. Fındığın büyük alıcı şirketleri özellikle de Ferrero, fındık üretimine de doğrudan müdahale etmeye başladı. Fındık üretimini şekillendirmeye, üretim aşamasında da etkin olmaya çalışıyor.
Son dönemde, "Değerli Tarım", "verimlilik," makinalı hasat" gibi herkesin hoşuna gidecek deyimler ve projelerle fındık üretimine doğrudan müdahale ediliyor.
Üretimde reformu kim yapacak?
Türkiye'nin fındık üretiminde ciddi bir reforma, yenilenmeye ve verimliliği artırmaya ihtiyacı var. Çünkü, yıllardır uygulanan yanlış politikalar sonucu özellikle alan bazlı destekler üreticiyi bahçeden uzaklaştırdı. Verimlilik azaldı. Çiftçi fındıktan soğutuldu.
Üreticinin en büyük örgütü konumunda olan Fiskobirlik, adeta sektörden uzaklaştırıldı. Üretici ile bağı büyük ölçüde koparıldı. Etkisiz hale getirildi.
Fındık üretiminde ciddi önlemlerin alınması gerekiyor. Verimliliğin artırılması, çiftçinin fındıkla yeniden buluşturulması şart.
Üretim boyutunda fındıkta ciddi bir reforma ihtiyaç var.
Fakat bunu kim yapacak?
Türkiye'nin fındığını alan şirketler mi? Üretici örgütleri mi, yoksa devlet mi?
Şu anda bu işi şirketler özellikle en büyük alıcı konumundaki Ferrero bir ölçüde yapıyor.
Ferrero yöneticileri arkadaşımız Özlem Ermiş Beyhan'a fındık üretimine yönelik çalışmalarını detaylı olarak anlattılar. Bu haberi 25 Ağustos 2017 tarihli
Dünya Gazetesi'nden okuyabilirsiniz.
Yöneticilerin anlattığına göre; Ferrero şimdilerde köy köy dolaşıp kahvehanelerde fındıkta makina kullanımını anlatıyor.
Kurduğu model bahçelerle fındığın nasıl üretilmesi gerektiğini uygulamalı olarak gösteriyor.
Köylü çocuklarını alıp bu model bahçelerde fındığın üretimine ilişkin bilgilendiriyor. Onlara fındık sevgisini aşılamaya çalışıyor.
Şirket yöneticilerinin anlatımına göre, bugüne kadar 34 bini aşkın çiftçiyle iletişim kurularak fındık üretiminin nasıl olması gerektiği anlatıldı. Bu proje kapsamında bugüne kadar 35 milyon lira harcandı. Önümüzdeki 5 yılda ise 120 milyon lira harcanacak.
Yapılan çalışmaların hepsi mutlaka yapılması gereken işler. Fakat, bunu en büyük alıcı ve ihracatçı konumundaki bir şirketin yapması ne kadar doğru? Bunun sorgulanması gerekiyor.
Fındıkta tekelleşme süreci
Fındık üretimini Ferrero'ya veya başka şirketlere bırakırsanız yarın üretici devre dışı kalabilir. Ülke devre dışı kalabilir. Fındığı üreten, satan, ihraç eden ve alan aynı firmalar olur. Karadeniz'in fındık üreticisi ise onların bahçesinde, fabrikasında işçi olur.
Bu süreç tamamlandığında fındık Türkiye'nin ürünü olmaktan çıkıp Ferrero'nun veya şirketlerin egemenliğinde bir ürün haline gelebilir.
Denilebilir ki milyarlarca dolarlık ciroya sahip şirketler en önemli hammaddesi olan fındıkla bu denli ilgilenmesi doğal değil mi?
İstikrarlı bir biçimde hammaddeyi temin etmek, istediği fiyattan almak için bu çalışmaları yapma hakları yok mu?
Türkiye tütündeki üretim gücünü böyle bir sürecin sonunda kaybetti. Tütün üretiminden ihracatına kadar tüm süreci çok uluslu sigara şirketleri kontrol ediyor. Şirketler sözleşmeli üretimle istediğine üretim yaptırıyor. Birçok bölgede üretim bitirildi. Ege'de bile üretim yarı yarıya düştü. Üretilmeyen tütün ithal ediliyor.
Benzer bir süreç fındıkta da yaşanabilir. Türkiye, altın değerindeki fındığını yabancı çikolata üreticilerinin egemenliğine bırakabilir.
Özetle, fındıkta şirket tarımı, şirket egemenliği kurulmak isteniyor. Türkiye, pamuk ve tütünden sonra fındıkta da üretimdeki gücünü şirketlere kaptırabilir. Bizden uyarması.