O zaman akla kulvarında işini bilenlerden olan Spor Adamı Özkan Sümer'in tespiti geliyor:
-"Yöneticinin iyisi işler yolunda giderken, gelecekte nelerin aksayacağını görüp, ona göre tedbirler alandır."
*
Özkan Sümer'in gerçek tespitinden yola çıkarsak, 2009'da fındıkta serbest piyasa sistemi uygulanmaya başlandı. Geçmişte (1985) yapılan yanlışlar nedeniyle olumlu sonuç alınamayan üreticinin ürün üzerinden desteklenmesi kenara konulup, yerine "üretene de üretmeyene de" anlamına gelen alan bazlı destekleme tercih edildi.
Reel ekonomik hesaplar yerine, başka hesaplar uğruna ne olursa olsun üreticiyi memnun etme ilkesi ile hareket edildiği için normal şartlarda yararlı olması gereken devlet desteği, giderek zarar verici hale geldi. Bahçeye gitme azaldı. Üretim düştü. Kırsaldan kaçış hızlandı. Sonuç ta rakamlara yansıdı.
Her ne kadar 2000'den beri 2 büyük doğal afet yaşandı ise de, gerçek doğal afet olan üretici tembelliği ile fındık rekoltesi düştükçe düştü. Son 15 yılın ortalaması 600 bin ton olarak gerçekleşti.
Bir başka deyişle, serbest piyasa sistemi ile içeride tüketim, dışarıya ihracat arttıkça arttı. Tüketim 700 bin tonu bile aştı. Ama ne ilginçtir ki, tüketim talebi artarken,onunla paralel gitmesi gereken üretim tam tersine bir tablo sergiledi.
Verim ve kalitede düştü.
*
Sonuç itibariyle bugünkü tablo ortaya çıktı. 700 bin hektarı aşkın alanda 700 bin ton fındık bile üretemeyen Türkiye.. Bir şeylerin değiştirilmesi, yenilenmesi, üretimi arttırıcı tedbirlerin devreye sokulması gerekiyordu.
En başta yapılması gereken de,üreticiyi bahçeye sokabilmek, oğulların "fındıktan geçinebiliriz" diyerek fındıkla haşır neşir olmasını sağlamaktı. Bunun da yolu ve yordamı, fındıkta toprağa verilen desteğin, direk ürüne verilmesiydi. Bunun için de çaba gösterildi, bir noktaya kadar varıldı.Kısmen değişimle yola çıkılması, Ünye'nin doğusundaki ana üretim bölgesinde farklı yöntemlerin uygulanması istendi, raporlardı.
Verim ve kalitenin artmamasının büyük sorun olduğu ortaya kondu.Yaşlı bahçelerin de yenilenmesinin devlet desteği kapsamına alınmasında önemli mesafe katledildi.
Ancak, tüm verimli çalışmaların başarıya ulaşabilmesi için ne olursa olsun akıllardan, "direk alan bazlı desteğin devam etmesi" eksik edilmeliydi. Bunda da mesafe alınmış iken, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin,sistem ve sektördeki en büyük eksikliğin giderilmesi için büyük adım olan Giresun Fındık Lisanslı Deposu ve Spor Borsa Kurulması Projesi'nin temel atma töreninde "Fındıkta alan bazlı destek uygulanmaya devam edecek. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın" demesi yok mu, bu ne benzedi bilir misiniz? "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu"na.
Bir yandan sektör için en büyük eksiklik olan borsa ve depo için neşteri vuracaksınız, ama o depoyu dolduracak fındık ve işlemin artacağı borsa için tam tersini, yani üretimin azlığını öyle veya böyle teşvik etmeye devam edeceksiniz.
Bunun makul ve mantıklı bir gerekçesi olabilir mi? Mümkün değil.. Belki şu günler için, yani 7 Haziran hesabına olabilir!..O da oy hesabınadır ki, bu da siyasi çıkar için, ekonomik gerçeği kenara koymak demektir. Zaten ülke olarak çektiğimiz sıkıntıların, yaşadığımız ekonomik sarsıntıların temelinde bu yok mu?
Daha çok üretip, daha çok dış satım yaparak kazanarak Türkiye'yi sözde değil, gerçekte Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına sokmak için gerekeni yapmak yerine, "Yatın aşağıya. Ben size para veririm. Fazla fazla tüketiyorsunuz nasıl olsa!.. Üretmeseniz de olur.Yeter ki bize oy verin" hesabının peşine düşerseniz, bunun adı "Yeni Türkiye" olmaz. Çünkü, bu beter mantık, böylesine kötü bir hesap eskiyi bilmem ama, geride bıraktığımız Türkiye'nin hiç bir yerinde en azından bu kadar yanlışcasına yoktu.
Sonuç itibariyle, fındıkta çok yararlı, çok gerekli bir işin temeli çok hayırla atılırken, Sayın Bakanın "alan bazlı destek devam edecek" beyanı ise o denli hayırsız olmuştur.