Hesaplar, kitaplar, bitmeyen tartışmalar, süregelen umutsuzluklar…  İnsan nereden tutunacağını şaşırıyor. Doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor. Ne yapmalıyım derken zaman hızla ilerliyor. Ve benim canım yanıyor.

Ruhum!

En çok da ruhuma üzülüyorum. Neden diye soracak olursanız; bedeniniz acı çeker ise bunu diğer insanlar görüyor. Ses tonu, mimikler ve kabuk tutmak için yaralar bunun için var. Ama ruhunuz acı çekiyor ise bunu sizden başkası hissetmez. Görmez. Atalarımızın bir sözü var: “El’deki yara tahtadaki delik gelir.” Kime ne senin derdinden anlayacağınız. Unutulan bir şey var. O dertleri başkaları açıyor başımıza. İnsan kendi kendini sıkıntıya sokar mı hiç? Sadist miyiz biz?

 

Nereden çıktı şimdi bu karamsarlık, bunalımlar, ruhun acı çekmesi? Hep bu havalardan. Eminim ben. Bulutlu havalar kasvetlidir. İnsan kendiyle daha çok uğraşır. Eskileri eşeler durur. Geçmişi, yaşanmışlıkları, kırıklıkları, söylenen sözleri, hepsini… Evet evet hepsini irdeler durur. Huzursuz oluruz o günlerde. Sanki deprem olacak gibi ve bunu “deprem kuşu” denilen cihazın çıkarmış olduğu huzursuzluk gibi…

 

Hesaplar, kitaplar, tartışmalar, bitmeyen umutsuzluklar. Hesaplar tutardı. Elbette her zaman sorun yaşanacak değildi ya! Kitaplar okunacaktı. Çünkü okunmak için yazılmışlardı. Tartışmalar doğruları bulmak için var olmuşlardı. Kimi zaman sakin ama inatçı, kimi zamanda yersiz ve kırıcı…

 

Umutsuzluklar…

Bir anda karamsar olabiliyorum, bir anda parlayıp saldırgan olabiliyorum. Nedenini şimdiye kadar bulamadım. Ve ben bu durumu engelleyemiyorum. Aradığımı bulamadığımda, işlerimi halledemediğimde bir den sorgulamaya başlıyorum. O neden öyle, bu neden böyle… ve bu nedenler hala bir sonuca ulaştırılabilmiş değil. Umutsuzluklarım aniden ortaya fırlıyor ve gerçek huzurumu bozuyor. Ertesi gün aynı huzursuzlukla uyanırsam; bu durum devam edip gidiyor.

 

Ama bir şey fark ettim!

İnsan psikolojisi denen bu şeyi nasıl kullanabileceğimi… Yani sözü uzatmadan söylüyorum; mutluyum, huzurluyum, çok şükür bu günüme diyerek güne başlıyorsanız en verimli gününüz o gün oluyor. Denedim tuttu. En iyisi, ben de içinde olmak kaydı ile şu huzursuzluğu kovalım beynimizden. Tamam, zor belki ama denemeye değer. Çok çok da huzursuzluğun katili oluruz. Ne fark eder?