Komşularımız.
Hayatımızı,anılarımızı,sıkıntılarımızı,mutluluklarımızı paylaştığımız yol dostlarımız.Tesadüf eseri aynı apartmanda veya yan yana evlerde oturduğumuz,hatta çalıştığımız kişiler.İmdat anında ailemizden önce yardımında ihtiyaç duyduğumuz,yaşamımızın bir döneminde yollarımızın kesiştiği can dostlarımız.Geç saatte oluşan bir problemin çözümünde,hastalık anında,bir ihtiyacın acil yardımında,bize ilk önce el veya omuz veren insanlardır,komşularımız.Bir fincan tuz veya şeker,gazete,ekmek veya yerine göre umut,sevgi,akıl,yardım isteyebileceğimiz kişilerdir. ‘ Ev alma, komşu al, komşu da pişer bize de düşer, komşu komşunun külüne muhtaçtır’ gibi birçok deyime de konu olan komşuluk, çağımızda ne yazık ki önemini kaybetmeye başladı. Çocukluğumuzda ki gibi komşuluk ilişkileri, anılarımızda kaldı ne yazık ki. Ben hiç unutmadım çocukluğumdaki komşularımızı. Akrabalarımız kadar hatta bazısından daha yakınlardı. Anne, baba yarısı gibi büyükler, ağabey, abla, kardeş gibi küçüklerdi onlar. Örneğin kan kardeşim komşumuzun oğluydu.6 daireli bir apartmanda herkes birbiriyle dost ve arkadaştı. Mutlu anları paylaşmaktan daha çok zor anlarda yanımızda olan insanlar olarak hatırlıyorum onlar. Eminim benden büyükler daha da içerikli anlatır kendi çocuklarında ki komşuluk ilişkilerini. Birlikte yapılan yemekleri imece usulü hazırlanan kışlık erzakı, düğün ve cenaze anındaki yardımlaşmaları. Peki, ne oldu da çoğunluk kaybetti bu ilişkileri? Neden umursanmamaya önemsiz bulunmaya başlandı? Hayat hızlandı diye mi ihmal çoğaldı yoksa değerler mi değişir oldu derken 17 Kasım yaklaştı.