Başbakan, Konya'da "şebil aruz" törenlerinden sonra yaptığı konuşmada yüksek yargıdan, özellikle de örnekleyerek  Danıştay'dan şikayetçi olarak, "kuvvetler ayrılığı diye bir olay var ya, o geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor"diyerek ajandasından bir yaprağı daha düşürdü. Daha sonra ise ODTÜ'de ki kendini protesto eden öğrencilere, daha da ileri giderek öğretim üyelerine tüm gücüyle siyasal olarak yüklendi.
Danıştay referandumla birlikte kendisi gibi yürütmeyi yasalardan hareketle denetleyen dört yüksek yargı  kuruluşunun yetkilerinin budaması ve yönetim yapısının idare tarafından belirlenecek şekilde düzenlenmesine karşın yine hedef tahtası oluyorsa,birilerinin kafasında bu ülkenin geleceğinde demokrasi yerine monarşi hatta faşizm beklentisi düşünce olarak ağır basıyor demektir.Bu yaklaşıma yansıyan düşünce de küresel sermayede dahil sermayenin oligarşik yapıdan tek erkli siyasete geçiş yapma hazırlıkları yaptığını ele veriyor. 
Hasan Celal Güzel, mutlak çoğunluk düşüncesinin idareye yansımasının önünün açılması ve yürütmenin yaptığı her uygulamanın hesabının yasalara aykırı olması hariç seçimlerde  sorulması gerektiğini söylüyor. Güzel,Gülay Göktürk ile birlikte iktidarın 25 liralık bir köprüyü gerek duyarsa 3 liraya satabileceğini belirtiyor. Peki ama, bu kuruluşlar yasalara göre hareket ederek karar veriyor, neden şikayetçisiniz o zaman. Yani halkın geleceğini diyelim ki yıllarca çoğunluğa dayanarak ipotek koydunuz. Boğaz köprüsü ve oto yollarda olduğu gibi yok  denecek paraya sattınız. Aradan zaman geçti ve satacak birşey kalmadı.Halk ise bu durumda iktidara değil doğal ki  muhalefete yöneldi ve iktidar yaptı. Bu durumda ikidar olan muhalefet satılan kaynakları geri istedi. Ama geri alacak yani devletleştirecek gücü yok yeni iktidarın yani halkın. Bu durumda eski  yöneticilerinin halkın geleceğini sorumsuzca satmasından dolayı yargılanması söz konusu olursa ne olacak. Yada bunun olacağını görerek yetkilerini yasama ve yürütmeye karşı oldukça yükselten iktidar, muhalefeti zorla sindirmeye çalışıp, Menderes'in durumuna düşerse ne olacak? Daha mı hoş olacak? Sonra da iadei itibar mı istenecek,peki hangi yüzle. Menderes'in bu ülkeye verdiği zarar göz önüne alınırsa Denizlerin ki zararda eğer deve de kulak bile kalmaz. Adam koca ülkeyi soymuş,eğer kısassa bir bankanın sözümü olur? Üstelik tümüyle kişisel değil, halk için ve iyi niyetle. Ama gençliğin sorunlara aşırı heycanla yaklaşmasından kaynaklı, bu olabilir suçsa. Gangster mi bu genç? Gangester bile onca adam öldürerek soygun yaptığı  halde asılmazken. Baki Tuğ'a sormak lazım.
Liberalizm çok abartıldı,insan haklarının önüne geçti. "Bırakın yapsınlar,bırakınız çalsınlar, bırakınız ezsinler" Her yerinden ülkenin yolsuzluk akıyor. Artık bırakın kamuda yolsuzluğu sokaklarda aleni hırsızlık yapılıyor.Atatürk posteri satılıyor, hem de adeta zorla. Üstelik satanların kendi aralarınad ki konuşmalardan anlaşılıyor ki bir"baba" tarafından,yani mafya tarafından.Hem de bulvar üstünde Kızılay'da. Gösterici döven polis acana ne yapar, her gün gözünün önünde ki satıştan... 
Dolandırıcılık artık gözler önünde internet üzerinden yürütülüyor. Bankalar yasa masa dinlemiyor,yok dosya parası, yok kart aidatı halkı soyuyor. Hala KKDF'leri  kredi  çekenlerin geri ödenmedi. Elektrik faturaları örtülü soygunculuk belgeleri. İnterneten bir mal sipariş ediyorsunuz, teslim edilmiyor.Sanal mağazalar,yasa masa dinlemiyor,denetleyen yok. Klasik hırsızlık bile adeta kanun değişikliği ile teşvik  edildi. Hırsız evinizin yatak odasına kadar girip sizi soyma hakkına sahip. Yani evinizin bir hırsızı olacak yakında, kadro bile verebilirsiniz rahatsız olmamak için. Ceza bile almıyorlar, salınıyorlar.    DEVAMI YARIN

Başbakan, Konya'da "şebil aruz" törenlerinden sonra yaptığı konuşmada yüksek yargıdan, özellikle de örnekleyerek  Danıştay'dan şikayetçi olarak, "kuvvetler ayrılığı diye bir olay var ya, o geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor"diyerek ajandasından bir yaprağı daha düşürdü. Daha sonra ise ODTÜ'de ki kendini protesto eden öğrencilere, daha da ileri giderek öğretim üyelerine tüm gücüyle siyasal olarak yüklendi.

Danıştay referandumla birlikte kendisi gibi yürütmeyi yasalardan hareketle denetleyen dört yüksek yargı  kuruluşunun yetkilerinin budaması ve yönetim yapısının idare tarafından belirlenecek şekilde düzenlenmesine karşın yine hedef tahtası oluyorsa,birilerinin kafasında bu ülkenin geleceğinde demokrasi yerine monarşi hatta faşizm beklentisi düşünce olarak ağır basıyor demektir.Bu yaklaşıma yansıyan düşünce de küresel sermayede dahil sermayenin oligarşik yapıdan tek erkli siyasete geçiş yapma hazırlıkları yaptığını ele veriyor. 

Hasan Celal Güzel, mutlak çoğunluk düşüncesinin idareye yansımasının önünün açılması ve yürütmenin yaptığı her uygulamanın hesabının yasalara aykırı olması hariç seçimlerde  sorulması gerektiğini söylüyor. Güzel,Gülay Göktürk ile birlikte iktidarın 25 liralık bir köprüyü gerek duyarsa 3 liraya satabileceğini belirtiyor. Peki ama, bu kuruluşlar yasalara göre hareket ederek karar veriyor, neden şikayetçisiniz o zaman. Yani halkın geleceğini diyelim ki yıllarca çoğunluğa dayanarak ipotek koydunuz. Boğaz köprüsü ve oto yollarda olduğu gibi yok  denecek paraya sattınız. Aradan zaman geçti ve satacak birşey kalmadı.Halk ise bu durumda iktidara değil doğal ki  muhalefete yöneldi ve iktidar yaptı.

Bu durumda ikidar olan muhalefet satılan kaynakları geri istedi. Ama geri alacak yani devletleştirecek gücü yok yeni iktidarın yani halkın. Bu durumda eski  yöneticilerinin halkın geleceğini sorumsuzca satmasından dolayı yargılanması söz konusu olursa ne olacak. Yada bunun olacağını görerek yetkilerini yasama ve yürütmeye karşı oldukça yükselten iktidar, muhalefeti zorla sindirmeye çalışıp, Menderes'in durumuna düşerse ne olacak? Daha mı hoş olacak? Sonra da iadei itibar mı istenecek,peki hangi yüzle. Menderes'in bu ülkeye verdiği zarar göz önüne alınırsa Denizlerin ki zararda eğer deve de kulak bile kalmaz. Adam koca ülkeyi soymuş,eğer kısassa bir bankanın sözümü olur? Üstelik tümüyle kişisel değil, halk için ve iyi niyetle. Ama gençliğin sorunlara aşırı heycanla yaklaşmasından kaynaklı, bu olabilir suçsa. Gangster mi bu genç? Gangester bile onca adam öldürerek soygun yaptığı  halde asılmazken. Baki Tuğ'a sormak lazım.Liberalizm çok abartıldı,insan haklarının önüne geçti.

"Bırakın yapsınlar,bırakınız çalsınlar, bırakınız ezsinler" Her yerinden ülkenin yolsuzluk akıyor. Artık bırakın kamuda yolsuzluğu sokaklarda aleni hırsızlık yapılıyor.Atatürk posteri satılıyor, hem de adeta zorla. Üstelik satanların kendi aralarınad ki konuşmalardan anlaşılıyor ki bir"baba" tarafından,yani mafya tarafından.Hem de bulvar üstünde Kızılay'da. Gösterici döven polis acana ne yapar, her gün gözünün önünde ki satıştan... 

Dolandırıcılık artık gözler önünde internet üzerinden yürütülüyor. Bankalar yasa masa dinlemiyor,yok dosya parası, yok kart aidatı halkı soyuyor. Hala KKDF'leri  kredi  çekenlerin geri ödenmedi. Elektrik faturaları örtülü soygunculuk belgeleri. İnterneten bir mal sipariş ediyorsunuz, teslim edilmiyor.Sanal mağazalar,yasa masa dinlemiyor,denetleyen yok. Klasik hırsızlık bile adeta kanun değişikliği ile teşvik  edildi. Hırsız evinizin yatak odasına kadar girip sizi soyma hakkına sahip. Yani evinizin bir hırsızı olacak yakında, kadro bile verebilirsiniz rahatsız olmamak için. Ceza bile almıyorlar, salınıyorlar.    DEVAMI YARIN