Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi işsizlik.Yıllarca dirsek çürütüp okuyan,donanımlı gençler işsiz.
Atama bekleyen ziraat, gıda, su ürünleri mühendisleri ve veteriner hekimler bugünlerde iş bulabilmek umuduyla yeniden harekete geçti. Gazetecilere, milletvekillerine gönderdikleri mesajlarla seslerini duyurmaya çalışıyor.
Medyada ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki duyarsızlıktan anlaşılıyor ki, birçok kişi bu mesajları okumadan siliyor.Okuyanların çoğu "iş istiyorlar" diyerek konuyu geçiştiriyor.
Elbette iş isteyecekler. Eğitimini aldıkları alanda çalışmak isteyecekler. Bilgilerini çiftçi ile, üretici ile paylaşarak ülkeye hizmet etmek isteyecekler. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum yok. Ortada bir ayıp varsa yüzbinlerce gencin işsiz bırakılmasıdır.
Atama bekleyen, iş isteyen mühendislerin paylaştığı mesajlar doğru okunduğunda, alınacak pek çok ders var.
Toplumun sağlıklı, güvenilir gıdalarla beslenmesini, tarım, gıda, su ürünleri, hayvancılık konularında ülkenin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesini istiyorlar. Ellerini taşın altına koyarak gıda terörünün önüne geçmek istiyorlar. Bu ideal için görev talep ediyorlar.
Etkin denetim gıda terörünü önler
Gelen mesajlarda çok önemli tespitler var. Çözüm önerileri de var. Bazı çarpıcı tespitler şöyle:
Gıda mühendisleri diyor ki; "Her yıl 3 bin kadar yeni mezun veren gıda mühendislerinin bakanlığımızdaki temsili sadece 2 bin 700'ler civarındadır. Özel sektör yığılmayı kaldıramamakta, binlerce arkadaşımız işsiz kalmaktadır. Bakanlıkta 6 binden fazla denetmenin sadece 1500 kadarının gıda mühendisi olması acı ama gerçektir. Etkin denetim, yetkin personelle olur. Kamuda etkin denetimin başrolünü oynayacak gıda mühendislerinin gıda terörüne dur diyecek tek aktör olacağını biliyor, inanıyoruz.
Kışlalarımız, yurt müdürlüklerimiz, yatılı bölge okullarımız ve hastanelerimiz ihale yolu ile işletilen yemekhanelerde yemek yiyor ve buralarda çoğu zaman bir gıda mühendisi bulundurulmuyor. Sonuç; Manisa’da yaşanan kışla faciası, hastanelerde yaşanan zehirlenmeler, Ağrı’da küçük Beritan’ın okulda yediği sandviçten ölümü. Sonuç:gıda terörü. Ne kışlalarımız, ne öğrenci yurtlarımız, ne okullarımız, ne de hastanelerimiz ve dahi insanlarımız özel firmaların insafına bırakılacak kadar değersiz değildir. Bu kurumlarda barınan insan sayısına göre en az 1 ve daha fazla gıda mühendisi devlet güvencesinde çalıştırılmalı, halk sağlığı korunmalıdır."
Doğru bilgi ile ithalat bağımlılığı sona erer
Ziraat mühendisleri diyor k;:"İthalata mahkum bir ülke olup çıktık. Tarım ve hayvancılığı modern teknikler ile yükseltecek ve köylümüze ulaştıracak, anlatacak ziraat mühendisleri, maalesef yanlış hükümet politikası kurbanı olarak, branşları dışında gelişigüzel atama kurbanı olmaktadırlar. Bu yanlış atamalar yüzünden; çiftçi köylü bilgisiz kalmakta, ziraat mühendisi alan dışı atama mağduru olmakta, devletin parası da ziraat mühendisinin branş bilgisi de heba olmaktadır.
Tarım ve hayvancılık faaliyetlerine yönelik istihdam planlaması yapılması şarttır. Masa başı iş istemiyoruz. Atanacak personel olarak sahada, üreticinin, köylümüzün, çiftçimizin yanında olmak istiyoruz. Hakkari, Erzurum, Kars gibi illerimize ziraat mühendisi ataması planlanıyor ise bu bölgenin üretim kolunun daha çok hayvansal üretim alanında olduğu göz önünde bulundurarak Zootekni, Süt Teknolojisi, Hayvansal Üretim bölümlerinden mezun olan mühendisler atanmalıdır. Seracılık, tarla ve bahçe bitkilerinin yaygın yetiştiriciliği yapılan illerimize istihdam planlanırken, bu sektöre yetiştirilen bitkisel üretim bölümlerinden mezun mühendisler atanmalıdır.Talebimiz doğrultusunda yapılacak atamalar geliştirdiğiniz Havza Bazlı Destekleme Modeli ile bire bir örtüşerek uyum sağlayacaktır ve kısa vadede verim ve ürün kalitesinde belirgin bir artışa sebep olacaktır. Bizler ziraat mühendisleri, ülke ekonomisine yük değil, güç katmak için hazırız. Masa başında kravat takıp oturmak istemiyoruz. Branşımıza göre atanıp, tarlada, bağda, ahırda, ağılda, sahada tulumumuz ve çizmemizle hizmet vermek istiyoruz."
Hayvan hastalıkları ile mücadele edilmeli
Veteriner hekimler diyor ki; "Ülkemiz yıllarca Ortadoğu'nun et deposuydu. Son yıllarda maalesef ithalat politikasına dönüldü. Son 5 yıldaki ithalat politikası hayvancılığa darbe vurdu. İthalat, hayvancılık ile ilgilenen kesimleri ve bu sektörde profesyonel olarak çalışan meslek mensuplarının çalışma koşullarını, istihdam alanlarını ve iş güvenliği konularında sıkıntılı bir konuma getirmiştir.
Ülkemizde hayvancılıkta olumsuz gelişmeler yaşanması hayvan sağlığı konusunda mücadele edilmesini güçleştirmiştir. Maalesef gün geçmiyor ki yeni bir hayvan salgını duyulmasın. Brucella, şarbon, tüberküloz, kuduz, kuş gribi, warrao, salmonella ve daha birçok hastalık görülüyor. Bu hastalıklar hem ekonomik kayıplara hem de insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bizler veteriner hekimler olarak bu ülkenin geleceği ve güvencesiyiz. Kendi kendine yetebilen bir Türkiye ve hayvan hastalıkları ile mücadele için biz hazırız."
Su ürünleri potansiyeli değerlendirilmeli
Su ürünleri mühendisleri diyor ki; "Üç tarafı denizlerle çevrili, zengin iç su kaynakları yaygın olan ülkemiz coğrafi konumuna göre su ürünleri üretiminde istenilen yerde değildir.Bu konuda öğrenim gören Su Ürünleri Mühendisleri ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendislerinin gerekli istihdamın yapılmaması ülkemizin bugünkü konumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun en büyük kanıtı ise her yıl giderek azalan tür çeşitliliği, tükenen su ürünleri stokları ve kirletilen su kaynaklarımızdır. Bu kadar ekonomik değeri olmasına rağmen yıllardır dışlanan bu mesleğe gereken önemin verilmemesinin ülkemizin sucul kaynaklarına, balık popülasyonu ve ekolojik dengelere verdiği zararı önlemenin zaruri çözümü mühendislerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nda istihdamının sağlanarak kontrol ve denetim mekanizmalarının aktif olarak kullanılmasıyla yasa dışı uygulamalara ve sucul kaynakların denetimsizce kullanılmasına son verilmesidir."
Biz de diyoruz ki, idealist genç mühendislerin söylediklerini herkes can kulağı ile dinlemeli ve gereğini yapmalıdır.