Öğretmen, gelecek kuşakları yetiştiren insanlardır. Ülkeyi yönetenler, çıkardıkları yasa ve yönetmeliklerle öğretmenlerin neler öğreteceğini belirlerler. Ama Dünya'nın her ülkesinde belli öğretiler değişmez. Örneğin; Yasalara saygılı, yurdunu seven, namuslu olma değişmez öğretilerdir. Ama aslolan, öğretim değil eğitimdir. Bu nedenle, bakanlığın adı öğretim değil eğitim bakanlığıdır. Öğretim kabaca, bilgiler topluluğudur. Ama eğitim, yaşamın kendisidir. İnsan doğmadan başladığı öğrenme sürecini ölene kadar sürdürür. Yaşamın ilk on yılında verilen eğitim ise insanın ve ülkenin temelidir. O nedenledir ki; okul öncesi eğitim tüm Dünya'da önemsenmektedir. İyi bir okuma alışkanlığı kazanmış birey ölene kadar okuyacak ve sürekli yenilenecektir.
Dünya kurulalı beri öğretmenle yöneten arasında sürekli çelişki olmuştur. Çünkü¸öğretmen düşünmeyi ve sorgulamayı öğretir. Anlayarak okuma alışkanlığı kazanmış, birey, neden niçin ve nasıl sorularının yanıtlarını arar. Bu da yönetenlerin işine gelmez. Bu nedenle politikacılar öğretmenleri sevmezler. 
Ülkemizde Cumhuriyetin ilanından sonra, öğretmen yetiştiren kurumlar çoğalmaya başladı. 24 Kasım 1928 tarihinde latin alfabesine geçen ülkemizde Mustafa Kemal, başöğretmen olarak ilk dersini verdi. 1940 yılında Köy enstitüleri açıldı. Yoksul ülkenin köylerinden toplanan köylü çocukları ile on yılda Dünya tarihine geçecek çalışma yapıldı. Fakat Ülkemizi yönetenler köy enstitülerini kapattılar. Öğretmen okulları okul yapan yerine flüt mandolin çalan öğretmenler yetiştirmeyi sürdürdü. 1961-62 yıllarında ülkemizde yine bir öğretmen yetiştirme seferberliği başladı. Özellikle kız öğretmen okulları çoğaldı. Bu okullardan mezun olanlar atandıkları yerlerde köy enstitülülerin çırakları olarak, halkın aydınlanmasına ve öğrencilerinin başarısına kendilerini adadılar. Gaz lambası ışığında, yolu ve suyu olmayan köylerde başarılı hizmetler verdiler. 
1974 yılında öğretmenleri üniversiteli yapacağız diyerek öğretmen okullarını öğretmen lisesine dönüştürdüler çoğununda yatılı bölümlerini kapadılar.
12 Eylül 1980 yılında işbaşına gelen ihtilal hükümeti, ülkeyi faşist baskılarla yönetirken, binlerce öğretmeni de tutuklayıp işkenceden geçirdi. 24 Kasım 1928 tarihinde Mustafa Kemal'in başöğretmenliği kabul ettiği günü Türkiye öğretmenler günü olarak kabul etti. O tarihten beride ülkemizde 24 Kasım her yıl öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.
Paris'te' UNESCO ile İLO'nun Öğretmenlerin statüsü tavsiyesini oy birliği ile kabul ettikleri tarih olan 5 Ekim 1966 tarihi birçok ülke tarafından öğretmenler günü olarak kabul edilmiştir. Ama birçok ülkede kendileri için önemli olan bir günü kutlamaktadırlar.
Ülkemizde öğretmen örgütlülüğü çok eskilere dayanmaktadır. Öğretmenler, yıllarca grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkın mücadelesi için emek harcamışlardır.1980 12 Eylül ihtilalinden sonra, her iş kolunda olduğu gibi memur sendikaları da zayıflatılmış. Ülkemiz insanları depolitize edilmişlerdir.
Ülkemizi yönetenler eğitimi kendi çıkarları için düzenlemektedirler. Öğretmen ve okul eksiklerini kısa sürede gidermek yerine dini eğitimi öne çıkarmaktadırlar. 
Ülkelerin eğitim düzenlemesi hükümetlerin yetki alanından çıkarılmalı, ulusal bir politika olarak değerlendirilip, yönetilmelidir.
Öğretmen yetiştiren kurumlar, yeniden yapılandırılmalı, gereksinim duyulmayan alanlar yerine gerekli dallarda eğitim verilmelidir. Böylece her türlü savurganlık önlenmiş olur.
İyi eğitilmiş, Dünya vatandaşı olmayı hedefleyen, öğrencilerini kendi çocukları kadar seven, örgütlü olayı bir hak olarak gören ve örgütlü olan öğretmenlerin öğretmenler gününü yürekten kutluyorum.
Öğretmen, gelecek kuşakları yetiştiren insanlardır. Ülkeyi yönetenler, çıkardıkları yasa ve yönetmeliklerle öğretmenlerin neler öğreteceğini belirlerler. Ama Dünya'nın her ülkesinde belli öğretiler değişmez. Örneğin; Yasalara saygılı, yurdunu seven, namuslu olma değişmez öğretilerdir. Ama aslolan, öğretim değil eğitimdir. Bu nedenle, bakanlığın adı öğretim değil eğitim bakanlığıdır. Öğretim kabaca, bilgiler topluluğudur. Ama eğitim, yaşamın kendisidir. İnsan doğmadan başladığı öğrenme sürecini ölene kadar sürdürür. Yaşamın ilk on yılında verilen eğitim ise insanın ve ülkenin temelidir. O nedenledir ki; okul öncesi eğitim tüm Dünya'da önemsenmektedir. İyi bir okuma alışkanlığı kazanmış birey ölene kadar okuyacak ve sürekli yenilenecektir. Dünya kurulalı beri öğretmenle yöneten arasında sürekli çelişki olmuştur. Çünkü¸öğretmen düşünmeyi ve sorgulamayı öğretir. Anlayarak okuma alışkanlığı kazanmış, birey, neden niçin ve nasıl sorularının yanıtlarını arar. Bu da yönetenlerin işine gelmez. Bu nedenle politikacılar öğretmenleri sevmezler.  Ülkemizde Cumhuriyetin ilanından sonra, öğretmen yetiştiren kurumlar çoğalmaya başladı. 24 Kasım 1928 tarihinde latin alfabesine geçen ülkemizde Mustafa Kemal, başöğretmen olarak ilk dersini verdi. 1940 yılında Köy enstitüleri açıldı. Yoksul ülkenin köylerinden toplanan köylü çocukları ile on yılda Dünya tarihine geçecek çalışma yapıldı. Fakat Ülkemizi yönetenler köy enstitülerini kapattılar. Öğretmen okulları okul yapan yerine flüt mandolin çalan öğretmenler yetiştirmeyi sürdürdü. 1961-62 yıllarında ülkemizde yine bir öğretmen yetiştirme seferberliği başladı. Özellikle kız öğretmen okulları çoğaldı. Bu okullardan mezun olanlar atandıkları yerlerde köy enstitülülerin çırakları olarak, halkın aydınlanmasına ve öğrencilerinin başarısına kendilerini adadılar. Gaz lambası ışığında, yolu ve suyu olmayan köylerde başarılı hizmetler verdiler.  1974 yılında öğretmenleri üniversiteli yapacağız diyerek öğretmen okullarını öğretmen lisesine dönüştürdüler çoğununda yatılı bölümlerini kapadılar. 12 Eylül 1980 yılında işbaşına gelen ihtilal hükümeti, ülkeyi faşist baskılarla yönetirken, binlerce öğretmeni de tutuklayıp işkenceden geçirdi. 24 Kasım 1928 tarihinde Mustafa Kemal'in başöğretmenliği kabul ettiği günü Türkiye öğretmenler günü olarak kabul etti. O tarihten beride ülkemizde 24 Kasım her yıl öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır. Paris'te' UNESCO ile İLO'nun Öğretmenlerin statüsü tavsiyesini oy birliği ile kabul ettikleri tarih olan 5 Ekim 1966 tarihi birçok ülke tarafından öğretmenler günü olarak kabul edilmiştir. Ama birçok ülkede kendileri için önemli olan bir günü kutlamaktadırlar. Ülkemizde öğretmen örgütlülüğü çok eskilere dayanmaktadır. Öğretmenler, yıllarca grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkın mücadelesi için emek harcamışlardır.1980 12 Eylül ihtilalinden sonra, her iş kolunda olduğu gibi memur sendikaları da zayıflatılmış. Ülkemiz insanları depolitize edilmişlerdir. Ülkemizi yönetenler eğitimi kendi çıkarları için düzenlemektedirler. Öğretmen ve okul eksiklerini kısa sürede gidermek yerine dini eğitimi öne çıkarmaktadırlar.  Ülkelerin eğitim düzenlemesi hükümetlerin yetki alanından çıkarılmalı, ulusal bir politika olarak değerlendirilip, yönetilmelidir. Öğretmen yetiştiren kurumlar, yeniden yapılandırılmalı, gereksinim duyulmayan alanlar yerine gerekli dallarda eğitim verilmelidir. Böylece her türlü savurganlık önlenmiş olur.İyi eğitilmiş, Dünya vatandaşı olmayı hedefleyen, öğrencilerini kendi çocukları kadar seven, örgütlü olayı bir hak olarak gören ve örgütlü olan öğretmenlerin öğretmenler gününü yürekten kutluyorum.