Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Proje Bazlı Teşvik Sistemi"ni kamuoyuna açıkladı. Proje kapsamında 135 milyar liralık yatırım yapılacak. Bu yatırımları gerçekleştirecek 19 firmaya devlet çok ciddi teşvikler sağlayacak.
Sanayide yerli ve milli üretimin desteklenmesi ithalatı azaltacak. Türkiye, ihtiyaç duyduğu ürünleri kendisi üretecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği bilgilere göre, bu yatırımlar sayesinde, 34 bin 111 doğrudan, 134 bin de dolaylı istihdam yaratılacak. İhracata 6 milyar 318 milyon dolarlık katkı sağlanırken, ithalatın da 12 milyar 312 milyon dolar azalması bekleniyor. Geçen yıl 47 milyar dolara ulaşan cari açıkta 19 milyar dolarlık bir iyileşme yaşanacak.
Sanayide, teknolojide çok önemli teşviklerin açıklandığı bugünlerde Türkiye, milli sanayinin temellerini oluşturan şeker fabrikalarını "özelleştirme "adı altında haraç mezat satıyor. Hayvancılıkta, bakliyat ürünlerinde, hububatta, yağlı tohumlarda, yem ham maddelerinde, pamuk, tütün ve daha bir çok tarımsal üründe ithalat yapılıyor. Bugünlerde canlı hayvan ve et ithalatı konusunda yeni düzenlemeler yapılarak devletin ithalattaki ağırlığı pekiştiriliyor.
Devlet elindeki şeker fabrikalarını satarken, inek ithal ediyor, dana ithal ediyor. Karkas et ithal ediyor. Buğday, arpa, mısır, pirinç ithal ediyor.
Sanayi için doğru olan tarımda neden yapılmıyor?
Yapılan her ithalat, yerli ve milli olanı yok ediyor. Üreticiyi sektörün dışına itiyor.
Sanayide yerli ve milli üretim teşvik edilirken, ki doğrusu budur. Yerli ve milli üretimin her alanda desteklenmesi gerekir. Fakat, tarımda tam tersine yerli ve milli olan yok edilerek ithalat teşvik ediliyor.
Sanayi için yapılanlar ne kadar doğruysa tarım konusunda yapılanlar o kadar yanlıştır. Tarımda da ithalat yerine üretimin teşvik edilmesi gerekiyor. Üstelik tarımda yaratılan katma değer ve istihdam çok daha yüksek olacaktır. Cari açığın kapatılmasında en etkili araçlardan biri tarımdır. Fındıkta düşük fiyat politikasına rağmen yılda yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat gelirinde ithal girdi yoktur. Bir çok tarım ürününde ithal girdi oranı çok düşüktür. Sanayide, otomotivde yüksek görünen ihracatın büyük bölümü ithal girdiden oluşuyor.
Yerli üretimden sağlanan gelir ithalata gitmesin
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 135 milyar liralık yatırımların ihracatta yaratacağı olumlu etki, tarımdaki ithalat politikasıyla adeta sıfırlanıyor. Sadece bir kaç örnek bu tezin doğruluğunu kanıtlayacak nitelikte.
Türkiye, 1990'lı yıllarda pamuk üretimi yerine ithalatı destekleyen politikalar uyguladı. Aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri, kendi pamuk üreticisini desteklemek için 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli GSM kredilerini devreye soktu. Türkiye'ye yoğun olarak pamuk satmaya başladı. Pamuk ithalatı arttıkça Türkiye'nin üretimi azaldı.
Sonuçta, Türkiye, yerli üretimi terk ederek yanlış politika ile pamukta net ithalatçı oldu. Yıllara göre değişmekle birlikte ortalama 1 milyon ton pamuk ithal ediliyor. Yılda ortalama 1 milyar doların üzerindeki döviz dışarıya ödeniyor. Son iki yılda dünyada gelişmelere paralel olarak pamuk üretiminde bir miktar artış olmasına rağmen, yıllık ortalama 1.5 milyon ton pamuk ihtiyacının 800-900 bin tonu ithal ediliyor. Bunun da yaklaşık yüzde 45'i Amerika'dan alınıyor. Çünkü, Amerika kendi çiftçisini desteklemek için daha uygun koşullarda pamuk satıyor.
Benzer bir durum bitkisel yağ ve yağlı tohumlarda yaşanıyor. Türkiye yılda ortalama 6 milyon ton yağlı tohum ve bitkisel yağ ithal ediyor. Bunun için ödenen döviz ise yıllık ortalama 3 milyar doların üzerinde.
Sadece buğday ithalatına yıllık ortalama 1 milyar doların üzerinde döviz ödeniyor.
Canlı hayvan ve et ithalatının son 5 yıllık faturası 5 milyar doların üzerinde. Fatura daha da kabarıyor.
Daha pek çok örnek verilebilir. Üreticiyken ithalatçı konuma düşürülen tarımda yılda 17-18 milyar doları bulan ithalat tamamen sona erdirilemez. Fakat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 135 milyar liralık yatırımın sağlayacağı ihracat artışı ve ithalattaki azalmadan daha fazlasını gerçekleştirecek potansiyel var.
Milli sanayinin temeli şeker fabrikaları
Sanayide ve teknolojide yerli ve milli yatırımlara teşvik sağlanırken, milli sanayinin temeli olan şeker fabrikaları satılıyor.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi pancar üretimini olumsuz etkileyecek. Pancar üretimi düşecek,çiftçi zarar görecek. Şeker fabrikalarında çalışanlar, fabrikaların bulunduğu ildeki esnaf, yan sektörler ve ülke bundan zarar görecektir.
Böyle bir dönemde şeker üretiminden vazgeçmek daha pahallıya şeker ithal ederek tüketmek anlamına gelir. Şeker fabrikaları devre dışı kalınca şeker ihtiyacı başka kaynaklardan karşılanacak ve nişasta bazlı şekerin önü açılacak.
Zarar ettiği iddia edilerek satılan bu fabrikalara, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 19 firmaya sağlanan teşviklerin sadece yüzde 5'i şeker fabrikalarına ayrılsa ve doğru yönetim anlayışı ile üretim yapılsa Türkiye, şeker ihraç eden ülke olur.
Özetle, yerli ve milli sanayinin desteklenmesi ne kadar doğru bir adımsa, yerli ve milli sanayinin temeli olan şeker fabrikalarının satışı o kadar yanlıştır. Bu yanlıştan hemen dönülmeli. Sanayide olduğu gibi tarımda da yerli ve milli politika uygulanmalı.