Memleketim, yağmurlu ve hep ıslak, umutları da. Bereketini de felaketini de aynı kökten alıyor. Kah dereleri yukarı akıyor kah Cevizdere’sinde kıyamet kopuyor. Dağ, tepe yemyeşil, herkes bu güzellikleri görüntülüyor, görüyor methediyor ancak kendi elleriyle de mahvediyor. Hamaset ve siyaset el birliğiyle tüketebildiğince tüketiyor. İnsan nefsinin doymak bilmezliğiyle ve hatta kanaat etmezliğiyle, bolluk, bereket denen kıymetlerin gün geçtikçe kıymetsizleşmesine neden oluyor ?
İyi de neden oluyor tüm bunlar ? Kısa ve özetle saygısızlıktan. Doğaya saygı duymazsan doğana saygı duymuyorsun o da vakti saati geldiğinde zerre tereddüt etmeksizin gereğini yerine getiriyor. Bu coğrafyada sel, heyelan başka coğrafyalarda deprem, yangın vesaire vesaire…Doldurulan denizler, taş saksılar içlerine topraklarından sökülerek tek kişilik hücrelere konan ağaçlar. Ne umursamaz ne vurdumduymaz oldunuz . Hamaset sahiplerinin dillerinde hep aynı nakarat Allah’tan can kaybımız yok ! Ya sahiden giden toprak candan değil, telef olan hayvanlarda ise zaten can yok. Ağaçlar deseniz hepsi biz insanoğlunun hizmetlerine atanmışlar ! Fütursuzca her şeyi sermaye ve para olarak görme hırsı ne oldum delisi insanoğlunun kronik hastalığı. Hamdolsun can kaybımız yok diyor şehrin ekâbirleri. Ben bu satırları yazarken müthiş bir fırtına kopmak üzere. İşi Allah’a havale edince ne de kolaylıyor değil mi insanın işi O ki ‘akledin’ diyor da aklı tutulanların göreceği hal mi bu hal ? Yok ağabeyler siz nakledin o daha olay ! Hatta havale edin nasıl havale ücreti de ödemiyorsunuz. Ancak yitirilen her şeyi rakamlarla ifade etmek hususunda pek mahirsinisiz.
Ne doğamızı ne de canlarımızı sel almasın. Doğaya saygı insana saygıdır.