Bu şehir getirecek seni bana,
Belki bir konser kuyruğunda,
Belki tıkış bir metro vagonunda…
Götürdüğü gibi getirecek,
Aksayan bir gecenin topal ışığında…
Sevmez bu şehir ağlayan erkeği,
Biliyorum getirecek,
Ağlamaya çeyrek kala …
Bir sinema filmi repliği dürtüyor bastırılmış hislerimi… Uyanıyor en derinlerim. Gözlerimi kaçırıyorum aynalardan. Yüzleşmek tek korkum oldu, sanırım uyku vakti…
Rüyalardan kaçıyorum, kaçıyor uykularım… Kuytularda saklanıyorum, saklıyorum gözyaşlarımı, gözyaşlarım sel olup akıyor… Saklandığım yeri ele veriyor. (Ulan bir de dediğimi yapsanız şaşarım!) Sevgim acıyor…
Sevgim acıyor…
Kâinat karşıma geçmiş gülüyor. Sokak lambalarının aydınlatamadığı karanlıklarda, ten’i düşürmeye çalışıyorlar pusuya… Bildiğim tüm küfürleri kusuyorum sokak aralarına, hatta çıkmaz sokaklara. Dönüp dolaşıp, çıkıyorlar yine karşıma… Canım yanıyor yine, kızıyorum, ,inciniyorum bir şeylere. Üzülüyorum, ağlıyorum. Yine acıyor;
Sevgim acıyor işte…
Sevgim acıyor…
Yine aynı parça çalıyor. Oysa kapatmıştım radyoyu, bu ses nereden geliyor. Kulaklarımı tırmalıyor; “gözlerin de suçlu gönlüm de” diyor… İşte insanların göğe çıkardığı aşkta sevgide benimle alay ediyor.O gittiğinden beri, içimde şair kılıklı bir kadın nefes alıyor.
Sevgim acıyor…
Sevgim acıyor…
Sadece sevmek yetmiyor. Birçok hata yapmalı, hatalardan ders çıkarmalı, dersleri derin anlamlar yüklemeli… Düşündüm de ne kadar mızmız bir insan haline gelmişim ben? Zararı da bana artısı da ama… Aması var işte. Yine başımı öne eğdim, ağlamaklı gözlerim. Nedeni belli;
Sevgim acıyor…
Sevgim acıyor…