—Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım. Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan
sonra seninle meşgul olmaya başladım. Ziyaretçilerin gözleri yaşarır, ellerini
kaldırarak şöyle dua eder;
—Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer, i bizim başımızdan eksik etme!...
Hazreti Ömercin adaletine birkaç ilave yaptıktan sonra başlıkla ılgili yazıma devam edeceğim.
Türk insanı zenginlikte bir basamak çıkmış. Çok güzel olmakla beraber, açaba
Yolsuzluk, yoksulluk ve işsizlikte kaç basamak yükselmiştir merak ediyorum.
Yolsuzluk, genellikle kişisel bir işlem olup düştüğü yerden genişleyerek kitle
yi veya kurumu lekeleyen bir gelişmedir. Yolsuzluk, bir siyasi kuruluşu temsil eden kişilerin girişimi sonucu yapılmış ise, suya atılan taş misali gelişerek geniş bir alan içindeki namuslu insanları da şüpheli bir duruma getirerek, kamuoyunda
Lekeleyebilir. Veya kuruluşa ve onu temsil eden kişilere büyük zararlar verebilir. İnsanın ahlak dışı olaylara edip bol ve kolay kazanç elde etmesi, girişi
min hızını arttırdığı gibi, ahlaksızlığın hızla gelişimini de gündeme getirecektir.
Siyaset yapan kişilerin her an her vatandaşın ikaz ve eleştirilerine açık, ayni zamanda sabırlı olmaları gerekir. Yolsuzluk girdiği damarda kalmaz, kılcal damarlar dâhil, hızla yayılır ve yönetime karşı halkın itimadını yok edinceye kadar gelişerek yoluna devam eder. Yoksuzlukla milletin ve memleketin kanını
emen kişilerin, din ve vicdan sorumluluğundan ve Allah korkusundan nasibini almamış kişiler olduğu bilinir. İnsanın yalnız cami, namaz, oruç, sadaka ile yaptığı yolsuzlukların hesabını verip Allah’ın huzuruna açık alınla çıkabileceği
ni düşünmek, yani Allah’ı kandırdığını zannetmek, bir nevi Allahın kudretini
İnkâr etmektir.
DEVAMI YARIN