Beklemediğimiz, ummadığımız, anlamadığımız ya da sırrını çözemediğimiz bir durum karşısında başımızı iki yana sallar "Allah Allah" deriz.
Peşinden de "cık cık cık" çekeriz.
Tıpkı bugünlerde olduğu gibi.
Başka hangi millet bunu yapar?
***
İnternette bir site yabancıların anlayamadığı ve kendi dillerine çevirdiklerinde anlamsız ya da çok farklı anlamlara gelen Türkçe sözcükleri derlemiş. Bize normal ama yabancıya tuhaf gelen sözcük ya da söz öbeği ve deyimlerimiz varmış.
Mesela Şeytan Tüyü'nün İngilizce'ye birebir çevirisi:
“The devil’s feather” mış.
Ancak böyle çevirdiğinizde İngilizce bilen kişi hiçbir şekilde demek istediğinizi anlayamıyormuş. İşte yabancıları şaşkına çeviren birebir çevirisi mümkün olmayan o ifadeler...
* Şeytan tüyü
* Papucu dama atıldı
* Bir yastıkta kocasınlar
* Etekleri zil çalıyor
* Balık eti
* Nazar değmesin
* Elini sallasan ellisi
* Havadan sudan
* Ciğerimin köşesi
* Armut piş ağzıma düş
* El elde üstündür
* Battı balık yan gider
* Ateş almaya gelmek
* Hoş geldiniz
* İyi ki doğdun
* Allah analı babalı büyütsün
* Kolay gelsin
* Çok yaşa
* Boş ver
* Kafayı üşüttü
* Sıhhatler olsun
* Başınız sağ olsun
* İlk göz ağrım
* Ellerine sağlık
* Bir musibet bin nasihatten iyidir
* Güle güle gidin...
***
Aslında bunlara bir de "Düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü" sözünü eklemek lazım. Çevirsinler bakalım İngilizceye!
Dedik ya.. Bizi ancak biz anlarız, onu da yanlış anlarız...